Arşivden: A’dan Z’ye - Can

Krautrock akımının öncü gruplarından Can’in çeşitli filmler için yaptığı beste ve kayıtlardan oluşan Soundtracks albümü, 21 Eylül 1970’de yayımlanmıştı. Can diskografisinin ikinci uzunçaları olan Soundtracks, grubun orijinal solisti Malcolm Mooney’nin yer aldığı son albüm ve sonraki yıllarda ekibe eşlik edecek Damo Suzuki’nin yer aldığı ilk albüm olarak da bilinmekte. “Mother Sky”, “She Brings The Rain” ve “Don’t Turn the Light on, Leave Me Alone” gibi Can klasiklerini barındıran albümün 50. yaşını kutlamak için Bant Mag. arşivinden bir Can sözlüğü.

Yazı: Cem Kayıran, Busen Dostgül – İllüstrasyon: Deniz Pasha

Bant Mag. No:56, Nisan 2017

ALL GATES OPEN

1979 yılında yayınlanan ve grupla aynı ismi taşıyan on birinci Can albümünün açılış şarkısı. Michael Karoli’nin yazdığı şarkı sözleri, grubun müziğinin oluşum sürecini de en sade şekilde özetliyor: “Tüm kapılar açıldı ve ritmin nereden geldiği belli değil / Zaman içinde nasıl çalmamız gerektiğini öğrendik / Tüm kapılar açıldı / Şimdi müzik, çıkardığımız seslerle harmanlanıyor.”

BARBICAN THEATRE

Avrupa’daki performans ve sanat merkezleri arasında en büyük mekânlardan biri olarak kabul edilen Barbican Theatre, sayısız klasik ve çağdaş müzik konserine ev sahipliği yapmasıyla da nam saldı. Londra ve BBC Senfoni Orkestraları’nın da evi olan Barbican Theatre’da 8 Nisan günü bir başka tarihi akşam yaşandı. Can’in 50. yılı şerefine düzenlenen The Can Project isimli gecede, grubun kurucularından Irmin Schmidt ve Malcolm Mooney, gecede Thurston Moore önderliğinde bir araya getirilen bir diğer Sonic Youth üyesi Steve Shelley, Tomaga üyeleri Valentina Magaletti ve Thomas Relleen, Ganalı ikonik müzisyen Pat Thomas ve My Blody Valentine’dan Debbie Googe’un da aralarında bulunduğu bir orkestrayla Can parçalarını seslendirdi. Konserin açıklandığı zamanda henüz hayatta olan, ancak sonrasında ocak ayında hayatını kaybeden Can davulcusu Jaki Leibezeit’ın da anısına düzenlenen etkinliğin bir diğer bölümündeyse Irmin Schmidt, Londra Senfoni Orkestrası’yla Can’in bazı temalarından ilham alarak yazdığı senfoniyi seslendirdi.

CANNIBALISM

Can’in üç albümden oluşan toplama albüm serisi Cannibalism’in ilk albümü United Artist etiketiyle 1978 yılında yayınlanmıştı. 1969 – 1974 yılları arasında kaydedilen parçaların bulunduğu Cannibalism I’da “Mother Sky”, “Halleluwah” gibi bazı parçalar daha kısa versiyonlarıyla yer almıştı. Serinin ikinci albümü, 1992 yılında Spoon Records etiketiyle yayınlanmış ve bu kez 1974 – 1981 aralığındaki Can kayıtlarından bir seçkiyi barındırmıştı. Cannibalism II’nun en önemli özelliği, daha önce hiçbir albümde yer almamış kayıtlardan olan “Melting Away”in bu albümle birlikte yayınlanması oldu. Cannibalism III, diğer albümlerden farklı içeriğiyle hem Cannibalism serisinin hem de Can diskografisinin en özel albümlerinden biri. Irmin Schmidt, Holger Czukay, Michael Karoli ve Jaki Leibeziet’ın 1979 – 1991 yıllarında solo olarak kaydettiği parçalardan bir seçki, Cannibalism III’de yer aldı.

DUNCAN FALLOWELL

İngiliz yazar Duncan Fallowell, 1828’de yayına başlayan The Spectator dergisinin ilk müzik yazarı olarak biliniyor. Kariyeri boyunca birçok farklı alanda üretimlere imza atan Fallowell, Damo Suzuki’nin ayrılmasının ardından grubun yeni solisti olmak üzere davet edilmiş. Bunu ruhani sebeplerden ötürü reddeden Fallowell, ünlü Can şarkısı “Dizzy Dizzy”nin sözlerinin yazarı. Can’in kurucularından Irmin Schmidt’in fantastik operası Gormenghast’taki şarkıların sözleri de Duncan Fallowell imzası taşıyor. Ayrıca Tago Mago albümünün 40. yılı için hazırlanan özel basımında Fallowell’in 1972 yılında Melody Maker’a yazdığı makale de yer alıyor.

EIN GROSSER GRAUBLAUER VOGEL

Thomas Schamoni’nin yönetmenliğini üstlendiği 1970 yapımı film Ein Grosser Graublauer Vogel’in müzikleri Can imzası taşıyor. Irmin Schmidt, filmdeki ajanların kullandığı elektronik ekipmanlardan yola çıkarak grupça yarattıkları ilginç ses bütünlerini filmin çeşitli noktalarına yerleştirmiş. Aynı zamanda grubun Soundtracks albümünde yer alan ve bugüne kadar en çok cover’lanan şarkılarından olan “She Brings The Rain” de ilk kez bu filmde yer almıştı.

FUTURE DAYS

Can diskografisinde önemli bir yere sahip olan ve Damo Suzuki’nin yer aldığı son Can albümü olan Future Days, krautrock akımının en kült kayıtları arasında yer alıyor. Özellikle ambient unsurların daha baskın şekilde hissedildiği albümün yaklaşık yirmi dakika uzunluğundaki şarkısı “Bel Air”, birçok müzik otoritesi tarafından içinde barındırdığı zengin ses dünyasıyla Can’in en etkileyici şarkılarından biri olarak gösteriliyor.  Albümdeki şarkılardan “Moonshake”in İngiliz grup Moonshake’e de ilham verdiği biliniyor.

GÜNEY FRANSA

1986 yılında Can üyelerinin uzun bir aranın ardından bir araya geldiği Rite Time albümünün kayıtlarına ev sahipliği yapan Nice şehrinin de içinde bulunduğu Güney Fransa, 2008’den bu yana grubun kurucularından biri olan Irmin Schmidt’in yaşadığı yer. Can’in Inner Space isimli Köln yakınlarındaki stüdyosu dışında kaydedilmiş tek albümü olan Rite Time’da yer alan “Hoolah Hoolah” şarkısı, Malcolm Mooney’nin şu cümlesiyle hatırlanıyor: “They do wear pants in the southern side of France (Fransa’nın güney kısmında pantolon giyiliyor).”

HOLGER CZUKAY

Can’in karakteristik müziğinin en önemli yapıtaşlarından biri olan Holger Czukay, birçok basçıya ilham olmuş olmasının yanı sıra erken dönem sampling denemelerinde de çığır açan isimlerden biri. 1968 yılında Can’i hayata geçiren kişilerden biri olan Czukay, 1977 yılında yayınlanan Saw Delight albümünde bas gitarı Rosko Gee’ye teslim etmiş ve yalnızca kaset bantları ve ses efektleriyle albümde yer almıştı. Ardından solo kariyerinde çeşitli coğrafyalardan etkileşimlerini ustaca ve kendine has şekilde harmanlayan Czukay, Jah Wobble’dan David Sylvian’a; U-She’den Bob Humid’e birçok farklı müzisyenle de albümler kaydetti.

INNER SPACE

Sayısız Can parçasının kaydedildiği stüdyo olan Inner Space, Köln yakınlarındaki Weilerswest bölgesinde bulunan bir sinema içinde 1971 yılının sonlarında kurulmuş ve Holger Czukay tarafından işletilmeye başlanmıştı. Bu günlerde kendilerini Inner Space ismiyle anan grup üyelerinin üzerinde durduğu bir diğer isimse The Can’di. 1978’de grubun ses mühendisi René Tinner tarafından işletmesi devralınan stüdyo, Can isminde karar kılınıp albüm yayınlanmasıyla birlikte The Can Studios olarak anılmaya başlandı. 1969 yılında yayınlanan ilk Can albümü Monster Movie’den 1979 çıkışlı Can’e kadar tüm albümlerin kaydedildiği stüdyo, mekânında kaydedilen son albüme de adını vermişti. Inner Space, Hollanda sınırına yakın Gronau şehrindeki Rock’n Pop Müzesi’nin içinde birçok detayı muhafaza edilmiş ve yeniden kurulmuş haliyle sergilenmekte. 

JAKI LIEBEZEIT

22 Ocak 2017 günü 78 yaşında hayatını kaybeden efsanevi davulcu Jaki Liebezeit, Can’in müziğiyle özdeşleşen, adeta şarkıları nefes alıp veren birer canlıya dönüştüren davul çalışıyla müzik tarihinde kendine has bir yere sahip. Günümüzde tekrar yaygınlaşan motorik beat’lerin öncüsü olan Liebezeit, kendi müzisyenliğini “yarı insan, yarı makine” olarak tanımlıyordu. 1960’larda Hindistan, Türkiye ve Afrika’ya has ritimler üzerine eğitim alan Liebezeit, parçalara ustaca eklemlediği farklı etkileşimleriyle motorik müziği zenginleştiriyordu. Can’in yanısıra Depeche Mode, Burnt Friedman, Jah Wobble, Brian Eno, Michael Rother ve Phantomband gibi birçok müzisyen ve grupla kayıtlar yapan Liebezeit, son olarak 2016’da Robert Coyne’la kaydettiği I Still Have This Dream isimli albümü yayınlamıştı.

KENJI “DAMO” SUZUKI

Grubun ilk solisti Malcolm Mooney’nin yaşadığı psikolojik problemlerin ardından ABD’ye geri dönmesinden sonra Can kadrosuna katılan Japon müzisyen Kenji “Damo” Suzuki, doğaçlama vokalleri ve kimi zaman tamamen kafasından uydurduğu kelimeler kullanmasıyla kendinden sonraki jenerasyonlar için önemli bir ilham kaynağı oldu. İlk olarak grubun Soundtracks albümünde yer alan “Don’t Turn The Light On, Leave Me Alone” parçasında sesini duyduğumuz Suzuki, Future Days’in yayınlandığı 1973 yılında gruptan ayrıldı. 1980’li yıllarda Dunkelziffer ve Damo Suzuki’s Network gibi gruplarıyla müziğe dönen Suzuki, sıradışı performanslarına ve kayıtlarına hâlâ devam ediyor.

LANDED

Inner Space stüdyosunda kaydedilen Can albümlerinden biri olan Landed, grubun diskografisinin yedinci albümü. Altı şarkıdan oluşan albüm, Can’in müzikal yolculuğunda önemli bir kırılmanın da hissedildiği bir çalışma. Grubun sonraki dönemde etkisi daha da baskın şekilde hissedilecek olan kendine has pop elementlerini ilk kez bu albümde duyuyoruz. Prodüksiyonu Holger Czukay’a ait olan albümün CHRISTINE imzalı kapak görseli de Landed’a dair en güzel detaylardan biri.

MONSTER MOVIE

Günümüzde hâlâ etkisi devam eden ve birçok müzisyene ilham veren krautrock türünün tanımı, aslında 1969 çıkışlı ilk Can albümü Monster Movie ile yapılmıştı diyebiliriz. Temmuz ayında kaydedilen ve bir sonraki ay dinleyicilerle buluşan albüm; psikedelik rock ve free jazz gibi sayısız türü barındırmasının yanı sıra Can’in sonraki albümlerinde de oldukça sık rastlayacağımız doğaçlamalar ve deneysel yaklaşımların da sinyalini veren kayıtlardan oluşuyordu. Tekrarlanan ritimlerin ve ambient hissiyatının ön plana çıktığı albüm, aslında iki parça olarak kaydedilmiş ve daha sonra üç parça olacak şekilde düzenlenmişti. Monster Movie LP’sinin B yüzünde yer alan “You Doo Right”, grubun doğaçlama bir şekilde çaldığı 20 dakikalık seans sonucunda ortaya çıkmıştı. Bugüne kadar dinlediğimiz Can kayıtları arasında belki de en agresif vokallere sahip parçalara yer veren albümdeki “Father Cannot Yell” ile ilgili olarak, Can’in dönemin kült gruplarından Velvet Underground’dan ilham almış olabileceği de zaman zaman konuşulan detaylardan biri.

NİHİLİZM

Müzikal kimliğini oluştururken seslere bağlı kalıplardan ziyade çeşitli kavramları baz alan Can’in isminin çıkış hikâyesine dair çeşitli mitler var. Grubun davulcusu Jaki Liebezeit’a göre Can ismindeki üç harf, üç farklı kavramı temsil ediyor. CAN: Communism (Komünizm) – Anarchism (Anarşizm)– Nihilism (Nihilizm).

OLD GREY WHISTLE TEST

1971 – 1988 yıllarında BBC 2’da yayınlanan kült müzik programı Old Grey Whistle Test veya diğer adıyla OGWT, 1975 yılında unutulmaz performanslarıyla Can’i de ağırlamıştı. Aynı dönemde yayınlanmakta olan bir diğer BBC yapımı Top of the Pops’un aksine rock müziğe yoğunlaşan OGWT programının stüdyosunda performans sergileyen gruplar, seyircilere karşı değil de çoğunluğu diğer stüdyoların arka tarafını oluşturan duvarlara karşı çalıyordu. Can’in, 1975 çıkışlı Landed albümünde yer alan “Vernal Equinox“u ve doğaçlama parça “Senoussi”yi çaldığı şovda; Irmin Schmidt, Jaki Leibezeit, Michael Karoli ve Holger Czukay performanslarıyla izleyenleri tek kelimeyle büyülemişti. Söz konusu performansa hâlâ YouTube’dan ulaşılabildiğini de ekleyelim.

PETER PRZYGODDA

Can’in 1972 yılında Köln’deki bir spor salonunda verdiği konser, grubun müzikal serüveninin en önemli performanslarından biri olarak anılıyor. Konserin ücretsiz olarak gerçekleştiği notunu da buraya düşelim! Bu performansı üç kişilik bir ekiple (Martin Schäfer, Robby Müller ve Egon Mann) kaydederek bugünlere dek kalacak nefis bir anıya dönüştüren yönetmense Peter Przygodda olmuştu. Alman yönetmen özellikle Win Wenders’ın Wings of Desire, Alice in the Cities ve Paris, Texas gibi filmlerinde editörlük yapmasıyla sinema dünyasında tanınıyordu. 51 dakikalık Can performansının yer aldığı konser filminde grubun çaldığı parçalar şöyle: “Spoon”, “Shikaku Maru Ten”, “Bring Me Coffee or Tea”, Hallelujah”, “Full Moon on the Highway”.

RITE TIME

1968 yılında Can’i kuran beşli, Michael Karoli, Irmin Schmidt, Holger Czukay, Jaki Liebezeit ve Malcolm Mooney’i on beş yılı aşkın sürenin ardından bir araya getiren Rite Time, aynı zamanda grubun diskografisinin de son albümü. Nice’te kaydedilen ve grubun son albümünden yaklaşık on bir yıl sonra yayınlanan Rite Time, baştan sona kendi içinde bir mizah barındıran ve grubun önceki albümlerine nazaran çok daha kolay dinlenebilen parçalardan oluşuyor. Nick Cave & The Bad Seeds davulcusu Jim Sclavunos’un albümün yeniden basımlarından birinde “Günümüzde hâlâ anlaşılamamış albümlerden biri” ilan ettiği Rite Time, grubun ilham verici yolculuğunun naif kapanışını yapıyor. 

ST. GALLEN

Can üyeleri Michael Karoli ve Holger Czukay’ın ilginç dostluklarının başlamasına vesile olan şehir. 1960’ların sonlarında İsviçre’de yaşayan ve St. Gallen şehrinde bir okulda müzik öğretmenliği yapan Czukay, bir gün yalnızca erkek öğrencilerin eğitim gördüğü bir okuldan deneme dersi için davet edilmiş. Czukay’ın söz konusu okuldaki sınıflardan birinde verdiği ilk dersin ardından okulun müdürü sınıfa girmiş ve öğrencilere “Holger Czukay’ı öğretmenleri olarak isteyip istemediklerini” sormuş. Yaşları 17-18 aralığında olan öğrenciler arasından Michael Karoli ayağa kalkıp Czukay’la çalışmak istediğini söylemiş. İkilinin bu şekilde başlayan ilişkisi kısa sürede bir dostluğa dönüşmüş. Karoli’nin okulu bırakmasının ardından bir süre Holger Czukay’ın evine taşınması ve ikilinin birlikte durmaksızın müzik yapmaya başlaması da Can’in tohumlarının ekilmesine sebep olmuş.

TAGO MAGO

73 dakika 27 saniye boyunca dinleyicisini alıkoyan ve içinde bulunduğu zaman ve yerden uzaklaştırabilen nadir albümlerden biri olan Tago Mago, Can diskografisinin üçüncü albümü. 1972 yılında yayınlanan albüm için Alman grubun başyapıtı yakıştırmaları da birçok müzik otoritesi tarafından yapılmakta. Bobby Gillespie’den Jonny Greenwood’a; Mark Hollis’ten Geoff Barrow’a sayısız müzisyen tarafından “hayat değiştiren albüm” olarak tanımlanan Tago Mago, Mushroom”, “Oh Yeah”, “Halleluhwah” gibi Can ve krautrock sahnesiyle özdeşleşmiş şarkıları içinde barındırıyor.

ULLI EICHBERGER

Albüm kapaklarında her zaman ilgi çekici detaylara yer veren Can’in iki nefis albümünün kapak tasarımı 1970’li yıllar müzik sahnesinde popüler sayılabilecek sanatçı Ulli Eichberger imzası taşıyor. Bunlardan biri olan 1971 çıkışlı Tago Mago albümü gerek yazı fontu gerekse tasarımı açısından diğer albümlerden farkını hemen hissettirmekte. Diğeri de Eichberger’in tamamen farklı bir tasarım fikriyle yarattığı, ayın yüzeyinden ilham alan Soon Over Babaluma kapağı. Aynı dönemde Amon Düül, Popol Vul gibi krautrock gruplarına da kapak tasarımları yapan Ulli Eichberger’in portfolyösünde yer alan bir diğer isim de Symbiosis albümüyle cazcı Bill Evans.

VITAMIN C

Can tarihinin en popüler şarkılarından biri olan “Vitamin C”, 1972 yılında yayınlanan Ege Bamyası’nda yer alıyor. Birçok emprovize ve deneysel metotla kaydedilen Can parçasının aksine daha düzenli bir yapıya sahip olan şarkıda Damo Suzuki’nin “Hey you you’re losing, you’re losing, you’re losing, you’re losing your vitamin C” yakarışları hafızlara kazınmakta. Söz konusu şarkı daha sonra 1973 çıkışlı “I’m So Green” single’ının B yüzünde karşımıza çıkmasının yanı sıra farklı müzisyenler tarafından yeniden düzenlenen Can parçalarının yer aldığı 1997 tarihli Sacrilege albümünde de UNKLE remiksine kavuşmuştu. Parça ayrıca 2014 yapımı Inherent Vice’ta, Netflix yapımı The Get Down’da, 2009 yapımı Almadovar filmi Broken Embraces’ta ve daha birçok film ve dizide kullanıldı.  

YOO DOO RIGHT

İlk Can albümü Monster Movie’nin yirmi dakikalık nefis kapanış şarkısı “Yoo Doo Right”, aslında altı saat civarındaki bir kayıttan kesilerek oluşturulmuş bir şarkı. Grubun o dönemki solisti Malcolm Mooney’nin bir aşk mektubundan bölümleri kısımları şarkılaştırdığı “Yoo Doo Right”, hipnotik ritmik yapısı ve Karoli’nin müthiş gitar cümleleriyle sıra dışı bir hikâyeciliği beraberinde getiriyor. Şarkıyı şimdiye kadar çeşitli albüm ve konserlerde yeniden yorumlayan isimler arasında Masaki Batoh, Geraldine Fibers, Jonathan Segel ve Susheela Raman bulunuyor.

ZAPPA

Can için ilham kaynağı olmuş müzisyen ve figürler arasında Frank Zappa’nın da önemli bir yeri var. Grubun gitaristi Michael Karoli, gençlik yıllarında Frank Zappa’nın müziğine neredeyse saplantılı bir şekilde bağlı olduğunu dile getirirken, Irmin Schmidt de Can grubunun kolektif yapısı ve bir liderinin bulunmayışında Frank Zappa’nın metotlarının etkisine dikkat çekiyor.