Arter’in Yeni ve En Yeni Müzik Festivali’nin ikinci edisyonu başlıyor

Arter’in dünya çağdaş müzik sahnesinin yetenekli bestecileriyle sırtını elektronik müziğe yaslayarak disiplinler arası bir serüven vaat eden Yeni ve En Yeni Müzik Festivali, 26,27 ve 28 Şubat günlerinde ikinci kez düzenleniyor. Bu kez çevrimiçi panel ve atölyelerden oluşan zihin açıcı bir program sunan festivale dair merak ettiklerimizi, Arter Etkinlik Programları Koordinatörü Aslıhan Tuna ile konuştuk.

Röportaj: Cem Kayıran 

“Yaratıcılığın yalnızca üç boyutlu deneyimden ya da pasif bir dinleyiş sürecinden beslenmediğini göz önünde bulundurursak, yeni müzik alanında yazmanın, dinlemenin ve fikir alışverişinde bulunmanın da gelişimde önemli bir yeri olduğuna inanıyoruz.”

Yeni ve En Yeni Müzik Festivali geçtiğimiz yıl ilk kez gerçekleşti. Pandeminin dünyayı etkisi altına almasından kısa bir süre önce düzenlenmiş olması itibariyle hafızalarda özel bir yer edindiğine şüphe yok. Sizin için ilk yıl nasıl bir deneyimdi? Çağdaş müziğe karakteristik bir bakış getiren festivalin dinleyicilerle nasıl bir bağ kurduğunu düşünüyorsunuz?

Arter’in sanatın her alanında yeni üretimleri cesaretlendiren öncü çizgisini geçtiğimiz senelerde müzik alanındaki etkinliklerle sürdürmüştük; 2019 Eylül ayında Dolapdere’deki yeni binamız ve bu saiki daha geniş mecralara taşıyabileceğimiz iki çok yönlü salon, Sevgi Gönül Oditoryumu ve Karbon ile beraber müzik ve başta görsel sanatlar olmak üzere sanatın diğer alanları arasındaki girift ilişkiyi daha derinlemesine deneyimleme şansı bulduk.

6, 7 ve 8 Şubat 2020 tarihlerinde gerçekleşen Yeni ve En Yeni Müzik Festivali’nin ilk edisyonunda Mazen Kerbaj, Enno Poppe, Istanbul Composers Collective, Alva Noto gibi nitelikli besteci ve müzisyenlerin performansları, hem yeni müziğe aşina olmayanlar hem de bu disiplinin meraklıları için güzel bir keşif ve yaratıcılık alanı açtı. Beklenmedik derecede yoğun bir katılımla karşılaşmak, bizde bu yönde yapılacak üretimlerin geleceğine dair büyük bir merak ve heyecan uyandırdı. Bu bağlamda giderek genişleyen ve karşılıklı etkileşimle büyüyecek bir alana katkıda bulunduğumuzu düşünüyoruz.

Festivalin ikinci edisyonu oldukça farklılaşmış bir müzik ortamında, “yeni normaller” ekseninde gerçekleşiyor. Yeni ve En Yeni Müzik Festivali’ni çevrimiçi platforma taşırken neleri göz önünde bulundurdunuz? Sizin için bu anlamda en zorlayıcı unsurlar nelerdi?

Pek çok kurum ve kişi gibi, etkinlik alanında fiziksel bir deneyim tasarlayamamanın üzüntüsünü, şartların getirdiği kısıtlara uyumlanarak en etkin şekilde nasıl aşacağımıza dair bolca kafa yoruyoruz. Pandemi başlangıcından itibaren izlediğimiz, dinlediğimiz, ekranlar vasıtasıyla deneyimlemeye çalıştığımız performanslardan çıkardığımız dersler, nicelikten ziyade niteliğin ve kalıcılığın her zaman için öncelikli tutulması gerektiği yönünde. Dolayısıyla yalnız Etkinlik Programımız değil, Öğrenme Programımız kapsamında yaptıklarımız da dâhil olmak üzere Arter’e dair tüm çevrimiçi kayıtlarda geleceğe bir arşiv bırakma kaygısıyla hareket ediyoruz.

26, 27 ve 28 Şubat 2021 tarihlerinde çevrimiçi gerçekleştireceğimiz Yeni ve En Yeni Müzik Festivali’nin ikinci edisyonu da anlık performanslardan çok bu alandaki tartışmalara, teorilere ve üretim süreçlerine odaklanacak. Yaratıcılığın yalnızca üç boyutlu deneyimden ya da pasif bir dinleyiş sürecinden beslenmediğini göz önünde bulundurursak, yeni müzik alanında yazmanın, dinlemenin ve fikir alışverişinde bulunmanın da gelişimde önemli bir yeri olduğuna inanıyoruz. 

Matthias Osterwold. Fotoğraf Kai Bienert

Üç gün sürecek festivalin sanat yönetmenliğini, geçtiğimiz yıl olduğu gibi, deneysel sanat akımlarının başkentlerinden biri olan Berlin’de sanat sahnesinin dikkat çekici figürlerinden biri olan Matthias Osterwold üstleniyor. Bu kapsamlı programın ortaya çıkaran iş birliğinizin temelini hangi değerler oluşturuyor? Osterwold’un dâhiliyeti Arter için ne ifade etmekte?

Klangspuren Schwaz, Maerz Muzik ve Ruhr Trienali başta olmak üzere yaratıcı sanatlar alanındaki pek çok festival ve etkinlikte sanat yönetmeni ve küratör olarak yer alan Matthias Osterwold, yalnızca yeni müzik alanındaki birikimi ve özgeçmişiyle değil; güncel gelişmelere çok yönlü yaklaşımı ve türler arası geçişkenlikler konusunda duyduğu tutkuyla da Yeni ve En Yeni Müzik Festivali için en doğru isim oldu.

Yeni müziğin dönüşümünü bu denli yakından takip eden bir isimle çağdaş üretimlere dair derinlikli fikir teatilerinde bulunmak ve geleceğe dönük etraflı planlar yapabilmek çok zenginleştirici bir deneyim. Matthias Osterwold ile sadece festival özelinde değil, çağdaş sanat ve sesi bir araya getiren gelecek etkinliklerimizde de gerçekleştireceğimiz iş birliklerini heyecanla bekliyoruz.

İlk gün programı yeni müzik kavramının ortaya çıkışı, evrimi ve kuramsal temellerine odaklanacak iki panelle açılıyor. Alanında uzman konuklar ve moderatörlerle yeni müziğin diğer disiplinlerle olan geçirgenliği ve uygulamaları masaya yatırılacak. Bir festivalin, kendi çatısını oluşturan yaklaşımların nitelikli örneklerini sunmasının yanında akademik bir bakışla var oluşunun farklı yansımaları üzerine düşünmeye davet etmesi çok değerli. Bu anlamda Arter, Türkiye’de yeni müzik kavramına olan yaklaşımın ve bilincin çeşitlenmesi ve gelişmesi anlamında kendine nasıl bir rol biçiyor?

Kurulduğu 2010 yılından bu yana Arter’in ana amaçlarından belki de en önemlisi yeni üretimleri desteklemek ve sanatı geniş kitleler için daha erişilebilir kılmak oldu. Deneysel, ana akım olmayan, hızlı tüketime sunulmayan müzik türleri arasında yer alan yeni müziği sıradanlaştırmadan, değerini koruyarak, anlaşılabilir ve üzerinde tartışılabilir bir şekilde sunabilmek esas gayemiz. Öte yandan, bu alanda var olan besteci, icracı ve akademisyenlerin de iletişimini artırarak tartışma ve yaratma sürecine katkıda bulunmayı amaçlıyoruz. Arter’in geçtiğimiz yıl İstanbul’a kazandırdığı, içeriği de her yıl yenilenerek tekrarlanacak bu festival süresince klasik ekollerin yanı sıra güncel uygulamalara da değinerek bu kavramla yeni tanışanlara bir keşif alanı açacak, hâlihazırda yeni müzik üzerine çalışanlar için de farklı pratikleri deneyimleyebilecekleri bir platform sağlamayı hedefliyoruz.

David Tudor ve John Driscoll performans masasında,
ICA, Philadelphia, Pennsylvania, 1979. Fotoğraf: Kira Perov

Yine ilk gün programında Composers Inside Electronics, Inc. (CIE) performans arşivlerine dalan bir gösterim var. John Cage’in işbirlikçilerinden olan besteci David Tudor ve kurucusu olduğu kolektifin Yağmur Ormanı V işinin 3. varyasyonu, Arter’de dünya prömiyerini yaptı ve hâlen görülebiliyor. Yeni ve En Yeni Müzik Festivali’nde CIE arşivinden bizi neler beklediğine dair ipuçları alabilir miyiz?

Etkileşimli ses yerleştirmeleri, besteler ve iş birliğine dayalı canlı performanslara odaklı çalışan bir grup besteci, icracı ve sanatçıdan oluşan Composers Inside Electronics, Inc.’in (CIE) doğuşu David Tudor’ın 1973 tarihinde Chocorua’daki New Music in New Hampshire festivali kapsamında gerçekleştirdiği bir atölyeye dayanıyor. Özel üretim elektronik devreler, yazılım ve teknolojiyi temel alan sınırsız müzikal potansiyelin keşfinden yola çıkan bu kolektif enerji, John Driscoll, Phil Edelstein, Linda Fisher, Ralph Jones, Martin Kalve, Bill Viola ve Paul DeMarinis gibi dönemin genç müzisyenlerini analog enstrümanlarla en güncel teknolojileri birleştiren yaratımlarda buluşturdu.

Composers Inside Electronics, Inc.’in New York’taki The Kitchen’da 40. yıl dönümünü kutlamak için yeniden gerçekleştirdikleri 1976–1977 tarihli performanslarının izini süren bu arşiv seçkisi, grubun bugüne dek gerçekleştirdiği deneysel müzik çalışmalarının etkileyici bir kesitini sunacak dört performans videosundan oluşuyor.

“Etkinlikler dâhilinde yeni müzik seçkisini oluştururken maceraperest, özgün üretimleri deneysellikle birleştiren besteci ve icracılarla işbirliklerinin peşine düştük.” 

Festival yeni müzik tanımının geçmişi ve gelişimiyle olduğu kadar geleceğine dair ihtimallerle de ilgileniyor. 27 Şubat Cumartesi günü gerçekleşecek ve Osterwold’un moderatörlüğünü üstleneceği “Yeni Müzikte Gelenek ve Gelecek” paneli, bu anlamda bir tartışma başlatacak. Bu panelde ulaşılacak çıkarımların festival sonrasında yaygınlaşması için çalışmalara dair (metin deşifresi, podcast vb.) planlarınız var mı?

27 Şubat Cumartesi günü gerçekleşecek ve Sandeep Bhagwati, Turgut Erçetin, Brigitta Muntendorf ve Enno Poppe’nin, Matthias Osterwold moderatörlüğünde gelenek ve geleceğe dair sohbet edeceği oturum, yeni müzikte son 30 yıla yön veren, bizzat dönüşümün içinde aktif olarak yer alan isimleri konuk ediyor. Son yüzyılda yeni müziğin evrimini gözden geçirirken, geleceğe dair öngörülerde bulunacak panelistlerin her biri yalnızca teorik birikimleriyle değil, yeni müziğe yön veren üretimleri ve denemekten korkmayan duruşlarıyla da önem teşkil ediyor.

Arter web sitesi ve sosyal medya hesaplarından takip edilebilen, çağdaş sanat alanındaki deneyim ve arşiv yazımına temel oluşturacak pek çok podcast ve yayınımıza ek olarak, Yeni ve En Yeni Müzik Festivali’nin bu çevrimiçi edisyonunun sona ermesinin ardından oturum kayıtları da Arter’in YouTube kanalından ulaşılabilir kılmayı planlıyoruz. Bu süreçte konuyla ilgilenen takipçilerimizi sosyal medya hesaplarımız üzerinden haberdar edeceğiz.

Sahne Arkası: IBULOrk Atölyesi

Son gün programında IBULork, Istanbul Composers Collective ve Türkiye’de algoritmik müzik sahnesinden besteci ve icracıların yer alacağı atölye ve paneller dikkat çekiyor. Arter’in hâlihazırda dirsek temasında olduğu bu oluşumların Yeni ve En Yeni Müzik Festivali’ne yaklaşımlarını ya da festivali sahiplenme biçimlerini nasıl tanımlarsınız?

Etkinlikler dâhilinde yeni müzik seçkisini oluştururken maceraperest, özgün üretimleri deneysellikle birleştiren besteci ve icracılarla işbirliklerinin peşine düştük. Festivalin son gününde yer alacak atölye çalışmaları ve panel, teknolojik gelişmelerin yenilikçi uygulamalarını akustik birikimleriyle bir araya getiren isimlere yer veriyor. IBULOrk ve Istanbul Composers Collective özelinde, yalnızca solo birikimleri değil, icracılar arası iletişimi de ön plana çıkartan, performans esnasındaki etkileşimin detaylarını gözler önüne serecek iki atölye çalışması hazırlandı. Festivalin son panelinde ise Selçuk Artut, Uğur Can Akkaya ve Kerem Altaylar, Konstantinos Vasilakos moderatörlüğünde algoritmik müzik ve canlı kodlama pratikleri üzerine konuşacak.

Panel ve atölyeler ile kısıtlı kalmaksızın, festivalin hazırlık süresince de yanımızda yer alan, yeni müzik kavramına yaklaşımın ve bilincin çeşitlenmesi yolunda kol kola ilerlediğimiz tüm besteci, icracı ve akademisyenlerin katkıları bizim için çok kıymetli. Programları nedeniyle yer veremediğimiz ancak bu alanda kapsamlı çalışmalarda bulunan isimlerin de destekleyici yaklaşımlarını yadsıyamayız.

Birçok farklı sanatsal disipline alan yaratan Arter’in yeni müzik üzerine detaylı bir şekilde eğiliyor olması, bu kavramın bir kültüre dönüşebilmesi adına fazlasıyla belirleyici bir çaba. Festivalin geleceğine dair ne gibi öngörüleriniz ya da hedefleriniz var?

Festival özelinde, fiziksel etkinlikler gerçekleştirmenin tekrar mümkün olacağı vakitlerde, yeni müziği odağına alan tekil aylık konserler ve akademik diskurla desteklenen, yeni üretimlere alan açacak daha geniş çaplı etkinlikler düzenlemeyi amaçlıyoruz. Öte yandan, Arter’in ses ile ilişkisi yalnızca yeni müzik hedefli değil, sonic arts alanındaki gelişmeleri de yakından takip eder bir noktada.

An itibariyle binamızda ses ve sessizlik kavramının çağdaş sanat içindeki yerini ve çok boyutlu kullanımlarını araştıran Sesli Dizi serisinin Melih Fereli küratörlüğündeki Dinleyen Gözler İçin başlıklı üçüncü sergisi ile David Tudor tarafından tasarlanan ve festivalin ilk günü performans videolarına yer vereceğimiz CIE tarafından gerçekleştirilen Yağmur Ormanı V (varyasyon 3) adlı ses yerleştirmesi, Arter’in ses ile ilişkisine ve bu ilişkinin geleceğine dair de önemli ipuçları veriyor.

Aslıhan Tuna – Fotoğraf: flufoto