Canavarlarımıza selamla: “Ayıp Payı” üzerine
Yazı: Zelal Buldan
Küçükken bazı cümleler, atasözleri, deyimler, hatta bazı sıradan kelimeler anlamından çok daha fazla etkileyici olabilir. Fazlaca masal dinleyip gerçek hayatta da o masalın büyüsüne kapılma arzusundan dolayıdır belki. Yanlış anlamalara oldukça müsaittir çocuk zihni. Kendi çocukluğuma dönüp bakınca Zeytinburnu’nda yaşayan insanların burnunda zeytin olduğunu düşünmemin mantıklı bir açıklaması yok mesela. Olmasına gerek de yok.
Kendi yarattığın dünyanın içi gerçek dünyadan çok daha etkileyici olabiliyor. Gerçek dünyadaki canavarlar ile kendi dünyandaki canavarlar birbirinden farklı. Kendi dünyandaki canavara istediğin şekli verebilir, istediğin zaman kovabilirsin. Kendi dünyan ile gerçek dünyanın birbirine karışmaya başlamasıyla büyümeye başlamıyor muyuz zaten? Kendi yarattığın canavarı öldürmekte zorlandığında, gerçek hayatta yansımalarını bulmaya başladığında büyümüş oluyorsun. Ceren Kandemir’in yepyeni ve ilk şiir kitabı Ayıp Payı gerçek dünya ile kendi dünyasının kesişiminin, canavarların birbirine karışmaya başladığı anların, büyümenin ve çocukluğun büyülü dünyasının dizelere dökülmüş hâli gibi. Hadi canavarlarımızla selamlaşalım ve başlayalım.
Zaman dilimi ve mekân
Burnunu tıkamadan suya dalamadığı, larvalardan, balıklardan, sürüngenlerden ve dört ayaklı kuşlardan korktuğu yaşlardan başlıyor yazarın yolculuğu. İlk beyaz teliyle tanışıyor, genç şairler yarışmasını bir yaşla kaçıracağı yaşa geliyor ve süt ürettiği zamanlara geçiş yapıyor. Zaman sürekli değişiyor Ayıp Payı evreninde. Zaman değişip dururken mekân olduğu yerde durur mu hiç? Hop bir gişenin girişinde yılanların içindeyiz, hop babalarımızın annelerimizi hiç sevmediği Kuzguncuk’ta kek yapılmayan bir evdeyiz. Her yerdeyiz, herkesleyiz ve her gündeyiz.
“bize top oynatmıyordu kuzguncuklu çocuklar
boşver kuzguncuk’u şimdi
göztepe bizimdi işte
bostancı bizimdi”
En çok nesini sevdin?
Ben şiirlerle mesafeli olan insanlardan değilim. Şiirlerin modasını geçtiğini savunanlarla tartışabilirim. Böyle dediysem de her şiiri ve her şairi savunacak değilim. Ayıp Payı ise savunmak istediğim şiir kitaplarından biri oldu. Zamanın ruhunu yakalayan, o çocukluğumuzda aradığımız ve sıkıca sarıldığımız masalsı dünyayı günümüze taşıyan, yetişkin griliğimizin yardımına elinde renkli boyasıyla koşan satırlara teşekkür etmek isterim. Şiirlere küsmüşlere de buradan seslenmek isterim. Bayram değil seyran değil ama şiirlerle barışmak isteyenlere Ayıp Payı önerebilirim. Kitapçılarınızdan isteyiniz. Üzgünüm indirim kuponum yok, ben bir influencer değilim.
Çok etkilendiğin / dönüp tekrar okuduğun bölüm(ler) oldu mu?
Kitap üç bölümden oluşuyor: “Bütün Ümidim Kırtlentlerdedir”, “Hadi Öldürelim Birbirimizi!” ve “Ders mi Çıkarmam Gerekiyor?”. Favori bölümüm “Hadi Öldürelim Birbirimizi!” olsa da en sevdiğim şiir son bölümde ve hatta kitabın sondan bir önceki sayfasında yer alıyor. Benim favorim: Cina. En çok bu şiiri sevdiğim için ders mi çıkarmam gerekiyor?
“sesimin güzel olduğuna inandırabilirdim
daha fazla zamanımız olsaydı eğer
şimdi ölümlü olman
yanlış yatırım gibi geliyor”
Kitabın ismi hakkında…
Çocukken oldukça zordu misafir geldiğinde odandan çıkmak, yabancıların arasına karışmak, kendi dünyandan çıkmak. Çekingen, utangaç gibi sıfatlar takılırdı hemen isminin yanına. Aslında kendi dünyamızda mutluyduk. Neden bebeklerimizle, arabalarımızla oynamayı bırakıp hiç tanımadığımız birine selam vermeyi isteyelim ki? Neden odamızda rahat rahat, kırıntılarını dökerek kurabiye ısırmak yerine misafirlerin arasında utana sıkıla yemek yiyelim ki? Hem yabancıların yanında kurallar ışık hızıyla artar. Çatal öyle tutulmaz, o kadar fazla şeker tüketilmez ve tabaktaki son lokma yenmez. Ne demek tabaktaki son lokma yenmez? Evet efendim, yenmez! “Payê şermê” denir Kürtçede tabaktaki son lokmaya. Türkçesi, ayıp payı. Herkes birbirine bırakır tabaktaki son lokmayı. Çekingen biriysen zaten kendin almak istemezsin o son lokmayı. Senden daha çok hak eden biri vardır ve sana ayıp diye öğretilmiştir. Gün gelir tabaktaki son lokmayı ağzına atmak için can atarsın. Gün gelir ayıplara karşı o lokmayı ağzına atarsın ve rahatlarsın. Bütün o yükler ağzında dağılır. Tadı enfes. Herkes tabaktaki son lokmayı ağzına atsın!
“kuşlar gezmeyin artık
sizi avlarlar
tabakta kalan son lokma
ayıp payı değil artık
patlayana kadar kapıştık”