Bant Mag. No:32'den // Memleketin yeni tiyatro oyunları

Geçtiğimiz Mayıs ayında 19. kez düzenlenen İstanbul Tiyatro Festivali, 2014-2015 sezonunda sahne alacak pek çok oyunun da prömiyerine ev sahipliği yapmış oldu. Festival sırasında dikkatimizi çeken ve yeni sezonda sahnede görme şansını tekrar yakalayacağımız Tatyana, Aşk ve Faşizm ve İstenmeyenoyunlarının yönetmenleriyle iştah açıcı soru-cevaplar burada.

Röp: Yetkin Nural, İllüstrasyon: Ethem Onur Bilgiç

TATYANA
Yönetmen: biriken

Tatyana, biriken’in beşinci oyun prodüksiyonu. Bugüne kadar sahneye koyduğunuz işler arasında gerek oyuncu kadrosu gerekse prodüksiyon açısından en büyük olanı sanıyorum. Sizin için ne gibi farklılıklar, ne gibi yenilikler barındırıyor Tatyana?

Uzun zamandır böyle kalabalık kadrolu bir rejiyi sahneye taşıma hayali kuruyorduk. Uyarladığımız Tatyana Repina oyunları da –gerek Suvorin’inki gerek Çehov’unki– bu hayali gerçekleştirmeye uygundu. Oyuncu kadrosu süreçle paralel olarak gelişti ve ortaya çıkan ekipten mutluyuz. Bizim çapımıza göre büyük bir prodüksiyon olduğu söylenebilir ama asıl değişiklik prodüksiyonu tamamen kendimizin üstlenmesi oldu; sponsorların ayni destekleri ve özellikle Salt Galata’nın çalışma mekânı konusundaki işbirliği çok değerliydi.

Tatyana‘yı üç tablolu bir triptik olarak kurguladınız. İlk tabloyu Aleksey Suvorin’in dört perdelik Tatyana Repina oyunundan alınmış metinler, üçüncü tabloyu ise Çehov’un aynı adlı kısa oyunu oluşturuyor. Peki ikinci tablonun içeriği nedir acaba?

İlk tabloda Tatyana’nın hayatta olduğu bir an izliyoruz; ona eşlik eden insanlara, günümüz gerçekliğine şahit oluyoruz. Üçüncü tabloda ise Tatyana yokluğuyla rahatsız ediyor bizi. Yok ama var aslında. İkinci tablo varlıktan yokluğa geçiş durumunu sahneye koyuyor. Kısa ve direkt bir an.

Tatyana görsellikten yola çıkan ve seyircinin karşısında tablo tablo açılan bir akışa sahip, oyunu bu kadar görsel kılan özellikler nedir?

Tatyana bizim diğer işlerimizden daha görsel değil aslında; genel olarak tüm projelerimizde imgelerden yola çıkarak çalışıyoruz. Tatyana’nın özelliği, Tatyana Repina figürü etrafında triptik fikrini merkeze koymuş olmamız herhâlde; tablonun görsel estetiğinden öte, nereden bakıldığı önem kazanıyor. Seyircinin oyun alanının etrafında konumlanması da bu amaca hizmet ediyor.

vs_askvefasizm

K VE FAŞİZM
Yönetmen: Yeşim Özsoy

Aşk ve Faşizm, dört farklı ülkeden kadın yazarın bir araya gelerek oluşturdukları bir metin üzerinden sahneye konuyor. Ortada dört farklı dil, dört farklı kimlik ve kültür söz konusu. Aklıma gelen ilk iki soru da bu çokluk üzerine aslında. Hem tek bir metinde nasıl bir araya gelindiğini, hem de çeşitliliğin metine nasıl yansıdığını merak ediyorum?

Yazarlar Gianina Carbunariu Romanya’nın en önemli çağdaş yazarlarından, Linda McLean de İskoç Tiyatrosunda çok etkin bir isim ve Helena Tornero da İspanya’dan yeni tanıştığım bir yazar. Diğer iki yazarı da Yeni Metin Yeni Tiyatro Projesi kapsamında daha önce tanımıştım. Uyumlu çalışabileceğimi düşündüğüm ve beğendiğim yazarlardı. Beraber bu oyunu yazma konusunda anlaştıktan sonra toplantılar yapmaya başladık ve bu ancak Skype üzerinden olabilecek bir şeydi ve bir süre sonra kavramları ve yapmak istediklerimizi açtıktan sonra yöntem belirledik. Paralel olarak yazmaya başladık. Aslında aramızda en avantajlı kişi Linda’ydı ve oyun onunla başladı. Onun ilk bölümüne verdiğim reaksiyon yazılarıyla oyun bölümlerden ibaret olarak gelişmeye başladı. Helena hem İngilizce hem de İspanyolca daha doğrusu Bask dilinde yazabiliyordu. Gianina ve ben de genelde ne düşündüğümüzü İngilizce olarak iletiyorduk. Tüm metinler tamamlandıktan sonra ben hepsini yine daha evvel düşündüğümüz fikirler üzerinden bir araya getirdim iç içe geçirdim. Bir nevi oyun yazarlığı küratörlüğüydü benimkisi. Ve tabiî metinler yazım aşamasındayken aslında kafam da reji oluşmaya başlamıştı yani klasik anlamda reji yazı ve sahneleme, oyunculuk süreçlerini tersyüz etmiş olduk.

Aşk ve faşizm, iki kavram olarak yan yana durduklarında ilk bakışta bir zıtlık çağrışımı yapıyor. Oysa aşkın faşist yanları olduğunu, faşizmin ise aşktan beslenen diskurlar kurduğunu söylemek olası. Oyun bu iki kavram arasında nasıl bir ilişki öngörüyor?

Bu kavramla üzerine oyun yapma fikri açıkçası bende şöyle gelişti; lidere, erkek lidere olan aşk ve hayranlık durumunu ve bunun etkilerini araştırmak ve deşmek istedim. Ayrıca her ne kadar “faşizm” kelimesi gündelik dilde ağzımıza yerleşse de bildiğimiz anlamda “faşizm” kelimesinin anlamını yitirdiğini düşünüyorum. Artık demokrasiyle gelen faşizm, sevgiyle gelen bir baskı sistemi söz konusu… Bunun da kökenleri bana göre kadının konumuyla din ve devlet ilişkileriyle doğrudan bağlantılı. Diğer yazarlarla bu konuları konuştuk ve enteresan bir şekilde hepimiz aynı noktaya geldik.

Yazının tamamını okumak için buraya tıklayarak Bant Mag. No:32’ye ulaşabilirsiniz.