Arşivden: İlişkimiz eski, dostuluğumuz baki

On binlerce yıldır sevgimizi de kahrımızı da esirgemediğimiz sevgili dostlarımız köpeklere dair bir takım bilgiler, öyküler ve anekdotlar. 

Yazı: Yetkin Nural – İllüstrasyon: Sadi Güran 

Bant Mag. No: 50 / Haziran – Temmuz 2016

Evcil köpeğin tarihi

İnsanın en sadık dostluğunun tam olarak kaç yıl önce başladığına dair bilimsel araştırmalar DNA analizleri ve arkeolojik buluntular üzerinden yürütülüyor. Elbette sonuçlar kesin değil. Zira özellikle DNA analizleri, DNA örneklerinin toplandığı köpek havuzuna göre değişiklikler gösterebiliyor, yeni araştırmalar var olan bilgi havuzunu sürekli genişletiyor.

Finlandiya Turku Üniversitesi’nden Olaf Thalmann’ın liderliğini yaptığı bir araştırma grubunun yürüttüğü, 2013 yılında 18 fosilden ve düzinelerce köpek ve kurttan toplanan DNA örnekleri üzerinden yapılan analizler evcil köpeğin ortaya çıkışını 33 bin sene önce Avrupa’da bulunan avcı-toplayıcı kabileleri takip eden ve insanlarla yakınlaşan kurt sürülerine bağladı. Bu sonuç, genel kanının aksine, köpeklerin insanlar yerleşik hayata ve tarıma başlamadan önce de insanın yanında olduğunu kanıtlamış oldu.

Cornell Üniversitesi’nden Laura Shannon’ın yedi sene süren ve 2015’te tamamlanan araştırması ise safkan köpeklerden ziyade, dünya köpek nüfusunun aslında çoğunluğunu oluşturan ve araştırmada “köy köpekleri” olarak tanımlanan serbest gezinen köpeklere dayanıyor. Bu araştırma ilk evcil köpeklerin Orta Asya’da Hindistan ve Nepal çevresinde ortaya çıktığını savunuyor. Cell Research’de yayınlanan bir diğer araştırma ise Güneydoğu Asya köpeklerinin daha geniş bir genetik çeşitliliğe sahip olduğunu ve genetik açıdan en büyük yakınlıklarının köpeklerin atası olarak kabul edilen gri kurtlarla olduğunu savunuyor. Bu argümanlar köpeklerin ilk olarak Asya’da türediğini ve zamanla önce Afrika’ya oradan da Avrupa’ya göç ettiklerini öne sürmekte.

Arkeolojik olarak en eski buluntu Fransa’da bulunan ve duvarlarındaki resimlerle ünlü mağara Chauvet Mağarası’nda on yaşlarında olduğu tahmin edilen bir erkek çocuk ve ona eşlik eden, büyük bir köpekgile ait olan ayak izleri. Çocuğun taşıdığı meşaleden dökülen islere yapılan analiz sayesinde bu elli metrelik yürüyüşün günümüzden yaklaşık 26 bin yıl önce gerçekleştiği hesaplanmış. DNA araştırmalarının işaret ettiği Asya tezi ise Doğu Asya’nın sıcak ve nemli iklim koşullarının fosilleri çabuk yok etmesi nedeniyle henüz arkeolojik olarak kanıtlanmış değil.

Mesaiye kalanlar

İnsanın en eski ve yakın arkadaşı olmanın yanı sıra, köpekler pek çok sektörde de insanlar tarafından zorla çalıştırılmakta. İş anlamında en başta medikal destek, arama-kurtarma ve suçla mücadele alanlarında faaliyet gösteren köpeklerin CV’si aslında epey kapsamlı ve kabarık.

Medikal sektörde köpeklerin görevleri epilepsi nöbetlerinde çeşitli ilk yardım hizmetleri sunmak, şeker hastalarında kan şekeri seviyesindeki azalmayı koku duyusu sayesinde hissedip uyarı vermek, görme-duyma engellilere asistanlık ve otizm, depresyon, şizofreni ve bipolar bozukluk gibi psikiyatrik problemlere sahip bireylere psikolojik destek vermek gibi geniş bir yelpazeden oluşuyor.

Savaş ve dolayısıyla ordu, köpeklerin yoğunlukla mesai yaptırıldığı bir başka alan. Köpeklerin savaşlardaki yerine dair ilk kayıtlar milattan önce 7. yüzyıla kadar dayanıyor. Savaşlarda hem bizzat çatışmalarda yer alan, hem de duyu kokuları sayesinde iz sürme ve tarama görevlerinin yıldız oyuncuları olan köpekler arasında en ünlülerinden bir tanesi II. Dünya Savaşı sırasında yüz elli hava saldırısından sağ çıkan, on iki çatışma görevi gerçekleştiren, sekiz madalyaya sahip Smoky. Bir Yorkshire Terrier olan Smoky’nin gerçekleştirdiği görevler arasında 200 milimetre çapında ve 10 metre uzunluğunda, içi toprakla dolu bir boru hattından telgraf teli geçirerek iki bölük arasında iletişimi sağlamak ve 10 metrelik bir ağaçtan sırf onun için üretilmiş özel bir paraşütle atlamak gibi hikâyeler var.

Köpeklerin “kariyerlerinin” en “parlak” alanları savaş ve tıp olsa da, zorla çalıştırıldıkları alanların bunlarla sınırlı kalmadığının altını tekrar çizelim. Koku duyusu anlamında tüm kardeşlerine açık ara fark atan Bloodhound türü köpekler 300 saatten eski kokuları takip edebilen burunları sayesinde hem avcıların hem de polislerin en popüler asistanlarından bir tanesi. İsmini türetildiği deniz kıyısından alan ve yüzmeye bayılan Labrador Retriever cinsi balıkçıların sık sık yardımına başvurduğu bir diğer köpek türü.

Sadakat hikâyeleri

Amerikalı avukat ve senatör George Vest’in 1870 senesinde aldığı bir dava, arazisine giren tüm köpekleri öldüreceğini söyleyen Leonidas Hornsby ve öldürdüğü köpeklerden biri olan Old Drum’ın insan dostu Charles Burden arasındaydı. Vest’in dava boyunca dinlenilen tüm tanıklıkları yok sayarak yaptığı, bugün “Eulogy to a Dog” [Köpeğe Övgü] olarak bilinen ve kendisine davayı kazandıran ünlü kapanış konuşması şu satırlarla bitiyordu: “[….] ve son sahne geldiğinde, ölüm sahibini kucakladığında ve bedeni soğuk toprağa konduğunda, diğer arkadaşları kendi yollarına devam etseler de, mezar taşının yanında asil köpeği bulabilirsiniz; başı patilerinin arasında, gözleri üzgün fakat dikkatli bir ihtiyatla açık, ölümde bile sadık ve gerçek.”

Köpeklerin bakımını üstlenenlere olan sadakati pek çok göz yaşartan hikâyeyle tarihe yazıldı. İnsan dostu iş yerinde beyin kanaması nedeniyle vefat ettikten sonra tam dokuz yıl dokuz ay ve on beş gün boyunca aynı istasyonda aynı saatte onun trenden inmesini bekleyen, artık dünya çapında bir sadakat sembolüne dönüşmüş Hachikō elbette akla ilk gelen öykülerden biri. Ancak Japonya’da bir heykeli dahi bulunan Hachikō’nun sadakati ne ilk, ne de son örnek…

Arjantin’de 2006 yılında vefat eden insan dostunun mezarını evden kaçarak kendi başına bulan Alman Shepherd cinsi Capitán, mezardan eve geri getirildiği her seferinde kaçmaya devam ettiği için mezarlık çalışanları ile dost oldu ve (en az) üç sene boyunca mezarının üzerinde uyudu.

2012 yılında New York Long Island’da yaşayan Samyoyed-Huskie kırması Zander, hastaneye yatırıldığı için eve gelemeyen insan dostunu iki gün bekledikten sonra dayanamamış ve bir nehir, bir orman ve dört şeritli bir otobanı geçerek onun yattığı hastaneyi bulmuş. Zander’ın boynundaki künyeden insan dostunun cep telefonunu arayan hastane görevlileri hastanede yatmakta olan John Dolan’a ulaşmış ve Zander insan dostuna kavuşmuş. Dolan bugün halen Zander’ın daha önce hastaneye hiç gelmediğini, ailesinin geri kalanının Zander’a hasta olduğunu söylemediğini ve köpeğin kendisini hastanede nasıl bulduğunu bilmediğini söylüyor.

9 Eylül 2011’de World Trade Center kulelerine yapılan saldırıdan görme engelli sahiplerini terk etmeyi reddederek onları kurtaran Salty ve Roselle, 19. yüzyılın başlarında kırkın üstünde kişiyi çığ altından kurtaran şimdiki St. Bernard cinsi köpeklerin atası Barry, 1894-96 arasında iki senelik kısa hayatı boyunca yaptığı numaralarla dul ve yetimler için bugün 2.500 sterline denk gelen bir miktarda bağış toplayan ve Slough İstasyonu’nun maskotu haline gelen Station Jim, 2008 Atina olayları sırasında mücadelecilerin yanından ayrılmayan Kanellos, Thodoris, Loukanikos ve niceleri, köpek dostluğunun, karşılıksız sevgi ve sadakatin sembolü olarak insanla hayvan arasındaki en eski ve özel ilişkilerin devamını yaşatıyorlar.

Tanrıyı oynarken

1884’te kurulan ve safkan köpek türlerinin korunması amacını güden The American Kennel Club’ın web sitesindeki gruplamaya göre “oyuncak köpekler” olarak tanımlanan sınıflamada on adetten fazla tür bulunuyor. Antialerjenik köpekler ise bir diğer grup ve on yedi üyeye sahip. Her biri tamamen estetik ve keyfi nedenlerle üretilen ve soy olarak korunan bu safkan cinslerde doğal seleksiyonun aksine insan eliyle yapılan yapay seleksiyon elbette etik anlamda gıpgri alanları beraberinde getiriyor. Farklı özellikleri için korunan safkan soylarda var olan problemli genler bu soylar kendi içlerinde çiftleştirmeye devam edildiğinde, yapay seleksiyonun getireceği bu soruna karşı önlem alınmadığı takdirde çeşitli sağlık problemlerine yol açıyor. Örneğin buruşuk, ufak yüzleri ve geniş, kare kafalarıyla bilinen İngiliz Bulldogları tanımlayan resmi standartlar aynı zamanda onların solunum sistemi problemlerine yol açan genetik özellikleri de muhafaza ediyor. Dobermanlar kalp, Huskey cinsi köpekler bağışıklık sistemi sorunları, Beagle’lar ise epilepsi riski taşıyorlar. Hemen hemen her safkan cins, gen havuzunun daralması nedeniyle çeşitli hastalık riskleri taşıyor, kimi durumlarda ise bu yatkınlık ne yazık ki kaçınılmaz sorunlara işaret ediyor.

Pek çok durumda, türün “safkan özelliklerinin korunması” amacıyla yapılabilecek bir müdahale yok, tahmin edilen bir şekilde tüm çözümler türün özelliklerini değiştirecek başka gen havuzlarına açılması anlamına geliyor. Ancak kimi vakalarda bazı olasılıklar söz konusu. Örneğin Dalmaçyalı cinsi bu genetik mirasın bedelini sık sık sağırlık, agresif bir mizaç ve hemen hemen her köpekte ortaya çıkan böbrek taşlarıyla ödüyor. İlk ikisine siyah-beyaz görüntülerini kaybetmeden yapılabilecek herhangi bir çözüm yok (bu sorunlar özellikle beyaz deri nedeniyle ortaya çıkıyor) ancak böbrek taşları Dalmaçyalı cinsinin görünüşünü değiştirmeden bir başka türün gen havuzu kullanılarak yapılacak ufak bir müdahaleyle düzeltilebilecekken, bu çözüm önerisi halen çeşitli safkan lobileri tarafından cinsin saflığını bozuğu gerekçesiyle ısrarla tanınmıyor. Gerçekten akıl almaz…

Kitapta, ekranda, sinemada…

Dünya üzerindeki tarihimizin en eski yol arkadaşlarından köpek, kültürel ve sanatsal referansların başrol figürlerinden bir tanesi elbette. Kurgu köpek karakterler çok çeşitli alanlara yayılan uzun mu uzun bir liste olmakla beraber, konuyu unutamadığımız sekiz hayal ürünü köpeğe kısa selamlar çakarak kapatalım.

Argos: Odysseus’un köpeği Argos, kahramanın evinde dönüşü sonrasında onu dilenci kostümüne rağmen tanıyan tek karakterdir. Odysseus’un yolculuğu süresince güçten düşmüş, yaşlanmış ve hastalıklı Argos, sahibinin geri dönüşüne tanık olduktan sonra kısacık ve sessiz bir birleşme anını takiben hayata veda eder.

Buck: Türkçeye Vahşetin Çağrısı olarak çevrilen Jack London klasiği The Call of The Wild (1903) romanının başkahramanı Buck’ın konforlu evinden koparılarak kızak köpeği olarak satılmasıyla başlayan öyküsü, karanlık anlatımıyla özellikle romanı çocuk yaşta okuyanlar için oldukça etkileyici bir serüven sunuyor.

Snoopy: Charles M. Hun’ın Charlie Brown ve arkadaşlarının maceralarını konu aldığı Peanuts serisinin havalı ve hayalperest kahramanı Snoopy 2015’te Hollywood Bulvarı’nda kendi yıldızını kazanan ilk kurgu köpek oldu. Bulvarda yıldızı olan diğer köpekler ise tabii ki Lassie, Rin Tin Tin ve Strongheart.

Einstein: Geleceğe Dönüş serisinin fanatikleri hemen hatırlayacaktır, Doc Brown’ın sevgili köpeği Einstein aslında zaman yolculuğu yapan ilk canlı olma özelliğini de taşır. Zira Brown ve Marty zaman yolculuğu için arabayı ilk denediklerinde zamanda geri gönderdikleri ve sapasağlam geri dönen, ismine de yakışır biçimde Einstein’dan başkası değildir. Einstein ilk filmde Tiger isimli, ikinci ve üçüncü filmlerde ise Freddie isimli bir köpek tarafından canlandırıldı. Köpeklerin eğiticisi Richard Culkins iki köpeğin de cinsini açıklamadı.

Snowy: 20. yüzyılın başlarında Belçikalı karikatürist Hergé [Georges Remi] tarafından yaratılan Tintin karakterinin sadık dostu beyaz Fire Fox Terrier cinsi Snowy, sahibiyle beraber tüm çizgi öykülerde yer alan diğer tek karakter olma özelliğine de sahip.

Scooby-Doo: 1969 yılında Amerikan animasyon şirketi Hanna-Barbera tarafından yaratılan, Great Dane cinsi, yufka yürekli korkak dev Scooby-Doo’nun kendisinden daha korkak sahibi, acemi dedektif Shaggy Rogers’la çıktığı maceralar, köpek sahibine benzermiş klişesinin hakkını kahkahalarla veriyor.

K9: Kült İngiliz televizyon serisi Doctor Who’nun köpeği K9, ekranın en ünlü köpeklerinden bir tanesi. Okunuşu İngilizce köpekgiller anlamına gelen “canine” sözcüğüne benzediği için bu ismi alan K9, Doctor Who dünyasıyla alakalı çeşitli yan prodüksiyonlarda da başrol olarak yer aldı.