Bant Mag. No:34'ten // Farklı enerjilerin kesişim noktası: TUNDE ADEBIMPE

Bant Mag.’in 100. özel sayısının kapağını hazırlayan Tunde Adebimpe, geçtiğimiz yıllarda ekip olarak bizi fazlasıyla etkileyen onlarca işle karşımıza çıktı. Gerek TV On The Radio’yla yaptığı harika albümler, gerek görsel sanatların animasyondan illüstrasyona hemen her dalında yaptığı işleri, gerek etrafındakilerin enerjilerini yükselten pozitif kişiliğiyle Bant Mag.’ın favori sanatçıları arasında yerini kolaylıkla kazandı Tunde Adebimpe. Bizimle bu özel heyecanımızı en içten şekilde paylaşabileceğini bildiğimiz Tunde Adebimpe’yle, tüm ekibin sorularından oluşan bir röportaj yaptık. Bu ay yayınlanacak yeni TV On The Radio albümü Seeds’ten, yıllar önce hazırladığı ilk çizgi romanı Plague Hero’ya, çocukken dinlediği müziklerden çalıştıkları plak şirketlerine hemen her şeyi sorduk!

Bant Mag.’ın 10. yılı için 100. özel sayısının kapağını yapman istendiğinde aklından ne geçti? İlk düşüncelerin nelerdi, nasıl oluştular?
Öncelikle inanılmaz gurur duydum çünkü dergiyi ve yaratıcılarını çok seviyorum. İkinci düşüncemse “Lanet olsun, ne yapacağım?” oldu. İlk fikirlerim burada söyleyemeyeceğim kadar salakça ve utanç vericiydi ama çoğu fikir böyle ortaya çıkar. Sizi utandıranların üzerinden geçtikten sonra size çok da kötü görünmeyenine ulaşırsınız. Kıravat ya da ayakkabı seçmek gibi bir şey.

Seeds’in arkasındaki konsepti anlatabilir misin?
Baskın bir konsept olup olmadığından emin değilim. Ama oluşurken kendimi gayet iyi hissediyordum. Nine Types of Light ve onu izleyen turneden sonra grubun sonuna geldiğimizi düşünmüştüm. Birçok sebepten dolayı artık devam etmek istemiyordum ve 10 ya da 11 yılın bir işi yapmak için yeterli zaman olduğunu hissediyordum (bu arada 10. yılınız kutlu olsun! Lütfen durmayın!). Ayrıca bu süreçte başardıklarımızdan memnundum ve durmak sorun gibi gelmiyordu. Ancak bir süre ara verdikten sonra yine arkadaş olarak zaman geçirmeye başladık, bireysel şarkılar üzerinde çalışmaya kadar verdik ve “Mercy/Million Miles single’ı böyle ortaya çıktı. Çok eğlenceliydi ve şarkı hemen toparlandı, biz de ortada bir albüm oluşturacak kadar şarkı olana kadar böyle çalışmaya karar verdik.

Eninde sonunda “Evet, artık bir albüm yapıyoruz” dediğimiz bir an oldu çünkü artık çok barizdi ama bence en başta biri “Hadi bakalım, yeni bir albüm yapıyoruz” demiş olsa asla yapmazdım. Mentaliteyle ilgili bir durum. Eski çalışma şeklimiz üzerimde çok negatif bir etki yaratmaya başlamıştı. Başkası adına konuşamam ama hepimize farklı şekillerde aynısını yaptığını düşünüyorum. Haftalarca bir stüdyoya kapanıp sonunda 45 dakika müzik olacak şeyi doldurmaya çalışmak bana iğrenç gelmeye başladı, doğallıktan uzak ve bayattı. Ve hayat en sevdiğiniz şeyleri yüke dönüştürerek onlara saygısızlık edemeyeceğiniz kadar kısa. Yapmakla yükümlü olduğum bir ton şey var ama sanat yapmayı seçiyorum çünkü özgürleştirici, açık, ilham verici, değişken ve ya yalnız ya da sevdiğim insanlarla yapmak istediğim bir şey.

2001’de Dave ile grubu kurduğumuzda, ikimizin de birbirimizle tanışmadan önce kaydettiği parçalar vardı ve diğer her seçeneğin aptalca gelmesi dışında birlikte çalışmak için bir sebebimiz yoktu. Bir yerde bu albümde bu hissi yeniden yakaladığımızı düşünüyorum. Her şey yeniden eğlenceliydi. Yeni şarkıların komik ya da yarı düşünülmüş olduğunu söylemeye çalışmıyorum ama hepimiz çok pozitif bir anlayışla yaptığımız bir albümün nasıl bir şey olacağını merak ediyorduk. Ve bunu yapabildiğimiz için çok şanslıyız! Bizi dinleyen kimse ne yaptığımızı umursamak zorunda değil! Yine de mucizevî bir şekilde insanların umurunda ve bunun farkındayım ve sürekli minnettarım.

Çok uzun bir cevap oldu ama galiba genel bir konsept varsa şuydu: Sahip olduğunuz her şeyi sevmek ve saygı duymak zorundasınız; tüm deneyimleriniz, iyi veya kötü olan her şey, onlarla ilgilenin, büyümelerine izin verin ve paylaşın çünkü yok olmak için buradayız ve kimse hayat denen şeyi kazanmıyor.

tvotr

Nine Types of Light‘ta olduğu gibi bu albüme de görsel bir çalışma eşlik edecek mi?
Nine Types of Light filmi gibi hepsi bir anda olmayacak ama single’ların videolarına ve konserlerdeki sahne görsellerine özen gösteriyoruz. “Happy Idiot” şarkısının videosunda Paul Reubens (en çok Pee Wee Herman olmasıyla tanınıyor) ve Dr. Who dizisi ile Guardians of the Galaxy’de oynamış olan Karen Gillan var. Sadece görmek istediğimiz şeyleri yapmaya çalışıyoruz ve şu aralar gayet iyi gidiyor. Ayrıca albüm kapağı için Julian Gross (uzun süredir arkadaşımız ve Liars grubunun eski üyesidir) ile çalışıyoruz. Albüm görsellerinin tüm estetiğini o yarattı ve şekillendirdi. Olağanüstü bir iş çıkardı. Julian harika bir sanatçı ve bunu yapmayı istemiş olduğu için çok şanslıyım. Çok iyi görünüyor!

Yeni TVOTR albümünde yan projelerinden etkiler olduğunu düşünüyor musun?
Bilmiyorum. Grubun ara verdiği dönemde Higgins Waterproof Black Magic Band diye yeni bir proje başlattım. Şarkılar canlı doğaçlamalardan ortaya çıkıp salaşça form alıyordu. Çoğunlukla kaydettiğim şarkının üzerine doğaçlama söz yazıyordum ve sonunda da onları kullanıyorduk. Bu benim için çok sağlıklıydı çünkü bana sözleri yazarken kendimi daha özgürce dışavurabileceğimi ve kulağa bozuk gelen şeylerdeki güzelliği hatırlattı. Higgins şarkılarında hızlı çalışmış olmak, bana bir şeyleri hızlı oluşturmanın çok eğlenceli olduğunu ve “ilk düşünce=en iyi düşünce” fikrinin birçok durumda gerçekten işe yaradığını hatırlattı. Daha önce TVOTR’da sözlerle uğraşarak mükemmel bir şiir gibi bir şey oluşturmak için çok uzun zaman geçirirdim. Bu sefer kendime, sözleri altı saatten kısa sürede yazamazsam şarkıyı terk edip başka bir şeye odaklanacağımı söyledim. Bu her seferinde işe yaramadı ama çoğu zaman yaradı ve bana bir şeylerden uzaklaşma anına saygı duymam gerektiğini hatırlattı, çünkü bunda dürüst bir enerji var.

Röportajın tamamını okumak için buraya tıklayarak Bant Mag. No:34’e ulaşabilirsiniz.