Bant Mag. No:35'ten // Saçmalığın daniskası: ABC Manifesto

2. İstanbul Tasarım Bienali’nin aktörlerinden biri olan ABC Manifesto’nun arkasında İtalya menşeli Suffix ATI isimli genç kolektifin imzası var. Politik düzlemde alışılagelmiş eleştiri kaynakları olan kinik bir tutum, sarkastik bir mizah ve saçmalığı cephane olarak seçen kolektif, bu özellikleri ters çevirerek yaratıcı bir üretkenliğin ve politik aktivizmin provokatörleri olarak ortaya çıkıyor. Bienal sırasında İstanbul’da olan, ve yan projeleriyle bir süre daha buralarda karşımıza çıkacak Suffix ATI ekibiyle, manifesto kavramı, Gezi olayları ve yaratıcı mücadele üzerine sohbet ettik.

Bize biraz ekipten bahseder misin? ABC Manifesto nasıl bir araya geldi?

“Bir manifesto yayınlamak için ABC ile 1,2,3’ü çarpıştırmanız gerekir. ” 1918’de Tristan Zara ünlü Dada Manifestosu’na, manifesto kavramının ne kadar geçersiz olduğunu anlatmak için, manifesto yazarlarının uygulaması gereken bir kaç kuralı sıralayarak başlamıştı.

Bundan yaklaşık 90 yıl sonra, manifestoların geçersizliği, onların ne kişisel dönüşüm ne de sosyal değişime dair bir şey söylemeyen iletişim araçları hâline gelmesiyle de kanıtlanmış oldu. Manifestolar kurallara ve kodlara sahip ancak ruhtan yoksun, zayıflamış bir edebî tür olarak kalmış durumda. Bizim kolektifimiz ise her zaman gerçek değişimin peşinde oldu. Bu nedenle aklımızı belirsiz metinlerin içinde kaybetmektense, zaten fazla itibarı kalmamış bu kavramla dalga geçmemiz yeterliydi.

ABC Manifesto’nun “idare merkezi” İstanbul Tasarım Bienali kapsamında Karaköy’deki Rum İlköğretim Okulu’nda yer alıyor. Buraya insanları sizle beraber çalışarak kendi manifestolarını yaratamaya çağırıyorsunuz. Bu süreci biraz açıklar mısın? Bir Manifesto nasıl ortaya çıkıyor?

Bizim enstalasyonumuzun amacı ziyaretçilere günümüz toplumunda manifestonun hiçbir geçerliliği kalmadığını göstermek. Bunu gerçekleştirebilmek için,  ABC Manifesto’ya gelenleri- yani “müşterileri”  – onları pasif ziyaretçilerden bir kamera karşısında performans sergileyebilecek aktif bireylere dönüştüren bir süreç eşliğinde kendi manifestolarını yaratmaya davet ediyoruz. Bu özgürleştirici sürecin sonunda ise tüm “müşterilerimiz” kendi manifestolarını yüksek sesle okumaya ve daha sonrasında ise ofisimizde gerçekleştirdiği yolculuğun meyvesini bir kâğıt öğütücüde parçalamaya zorlanıyor. Sonuç olarak “müşteri” ofisimizi bol adrenalin ve bizimle geçirdiği on dakikanın anlamsızlığı üzerine sorularla terk ediyor.

abc_manifesto_web_3
abc_manifesto_web_1 (1)

Peki siz bir manifestoyu nasıl tanımlıyorsunuz?

ABC Manifesto ile beraber yaratılan tüm manifestolar oldukça saçma. Ortaya çıkan metinler ziyaretçilerin enstalasyon ile olan etkileşimlerine dayanıyor ancak hiçbir zaman bir anlam ifade etmiyor. Bazen gramer açısından doğru metinler olsa da, çoğu zaman bir algoritmanın yarattığı komik ve anlamsız metinler ortaya çıkıyor.

Merak ediyoruz: ABC Manifesto’nun bir manifestosu var mı?

ABC Manifesto’nun elbette bir manifestosu yok. Manifesto kavramının gereksizliği anlaşıldıktan sonra geriye sadece yaratıcı bir yıkım için zaman kalıyor. Manifestoya en yakın özelliğimiz kendimizi proje bazlı olarak değiştirmeye olan bağlılığımız. Bu açık fikirli hâli sürdürebilmek için hiçbir zaman aynı ismi kullanmıyoruz. Projeler değişiyor, ancak Suffix ATI bâki.

Röportaj: Yetkin Nural – Fotoğraflar: Özge Şahin Röportajın tamamını okumak için buraya tıklayarak Bant Mag. No:35’e ulaşabilirsiniz.