Tiyatral tatlar ve gerçekçi dertler: Beetlejuice Beetlejuice
Yazı: Utkan Çınar
Fantastik komedi sinemasının kült mertebesine erişmiş işlerinden Beetlejuice, yıllardır bir devam filmi söylentisiyle gündeme geliyordu. Orijinal filmden 36 yıl kadar sonra, yine Tim Burton yönetmenliğinde ve orijinal kadroya kimi dikkat çekici eklemeler eşliğinde tamamlanan Beetlejuice Beetlejuice, 6 Eylül itibarıyla vizyonda.
*Bu yazı, henüz Beetlejuice Beetlejuice filmini izlememiş olanlar için bazı sürprizleri bozabiliir.

Zaman dilimi ve mekân
Yıl 2024, yine Winter River, Connecticut ve “araf”tayız.
Konu nedir?
İlk filmden sonra 35 yıl geçmiştir. Lydia’nın hayaletlerle konuştuğu bir televizyon şovu ve bir de kızı vardır. Ayrıca dul kalmıştır. Babası Charles’ın kuş gözlemi peşinde koşarken bir köpekbalığı tarafından ısırılması sonucu hayatını kaybetmesiyle tüm aile Winter River’a geri döner. Eski bir dostları da onları beklemektedir.
İzlemeden önce bilmemiz gerekenler
1988’deki ilk film, henüz 30 yaşındaki Tim Burton’ı geniş kitlelere tanıtmış; takip eden 15 yıllık süreçte Burton çok yönetmene nasip olmayacak bir külliyat yaratmıştı. Ancak kariyerinin ikinci yarısında, hatta büyük ihtimalle 2003’teki Big Fish’in sonrasında, tekrara düştü ve eskiyi aratır hâle geldi. Kendisinin klişeleri ile ilgili şu nüktedan video, buraya yazacaklarımdan daha etkili. Burton’ın kendisi de son dönemlerde yaratıcılık noktasında sıkıntılar çektiğini itiraf ediyordu. Beetlejuice devam filmi fikri de aslında 1990’dan beri üstüne çalışılan bir proje. Bolca başarısız denemeden ve 36 yıl aradan sonra karşımızda.
İlk intiba?
İlk filmin en kötü eskiyen yanlarından biri Danny Elfman’ın durmak bilmez kreşendolarıydı. Bu film de öyle başlayınca bir irkildiğimi itiraf etmeliyim. Ama sonrasındaki soundtrack güzel bir çeşitliliğe sahip. Soul Train ayrıntısı, Sigur Rós, Richard Marx (!) filmi yükselten elementler.

En çok neyi sevdin?
Winona Ryder -ki kendisine en çok yakışan rolü olduğunu düşünmekteyim- ve pek sevdiğim Catherine O’Hara ilk filmde olduğu gibi burada da filmin en ilgi çekici yanlarını oluşturuyor. Justin Theroux için de çok özgün olmasa da mizahı çalışan bir karakter yaratılmış. İlk filmin derme çatma animasyonları tabii burada daha düzgün ama çok da farklı değil. Bu tutarlılığı da sevdiğimi söylemeliyim. Kostüm ve dekorlar da ilkindeki gibi gayet başarılı.
En az neyi sevdin?
Lydia’nın kızı olarak aileye dâhil olan ve yine Burton’ın yapımcılığında kotarılan Wednesday dizisi ile adını duyuran Jenna Ortega’nın karakteri, filmin “normal”i olarak seyircinin yanında yer alsa ve hatta filmin “gerçekçi” tek karakteri olsa da yer aldığı sahneler hem ritmi düşürüyor hem de yapımın vodvilyen ve nihilist diyebileceğimiz duruşunu birazcık bozuyor sanki. Ayrıca Monica Bellucci’nin canlandırdığı Delores’in hikâyesi baya gereksizdi. Zaten genel anlamda filmin süresi fazla kısa. Beetlejuice rahatlıkla bir diziye dönüşme kapasitesine sahip. Çok fazla olay örgüsü ve hikâye imkânı sunup bunlardan vazgeçiyor hissine kapıldığımı söylemeliyim. Son olarak Michael Keaton, belki de yaşının gereği belki de Burton’ın yönetimi sonucu, yeterince “yırtık” gelmedi bana. Burton’ın 2. Batman’e gelen tepkilerden sonra anaakım yaklaşımdan kendini yeterince azat edemediği geliyor aklıma.
En çok hangi sahneye yükseldin?
Morphine’in The Night albümünün posterini görmek heyecanlandırdı, yalan yok. Pek fetiş bir eşya. Betelgeuse’nin kilisede herkese Richard Harris’in “MacArthur Park”ını söyletip dans ettirdiği sahne gayet keyifliydi. Kilise korosunun Belafonte yorumunu da unutmayayım.

Modunu nasıl etkiledi?
İlk film ile arka arkaya izleyince keyif alabiliyorsunuz. Hafızayı tazelemekte yarar var. Tüm defolarına rağmen elle tutulur bir devam filmi olduğunu söylemeliyim. Çok fazla devam filminin öncekilerin mirasını yerle bir ettiğini düşünürsek, Beetlejuice Beetlejuice kendini bundan öyle veya böyle sıyırabilmiş.
Karakterlere dair neler söyleyebilirsin?
Yukarıda da bahsettiğim gibi filmin kısalığı, eskiden tanıdığımız karakterler dışında yeni katılanların filizlenmesine engel oluyor. Filmin karikatürize, teatral tadı ile gerçekçi dertler arasındaki dengesini yine de sevdim. Yine de daha fazla nefes almaları sağlanabilirdi diye düşünüyorum. Mesela Amazonlarda kaybolan “çevreci” baba figürü aşırı sıradan.
Kimler sever?
13 yaş sınırına sahip. X kuşağına ise bir nostalji güzelliği.
Bunu seven şunları da sever
Benim de yaptığım gibi filmi görmeden hafıza tazelemek için ilkini izleyebilirsiniz tabi. Takip eden tüm Tim Burton filmlerinde bu ilk filmden bir şeyler var. Lemony Snicket’s A Series of Unfortunate Events önerilebilir ki insan Betelgeuse’yi Jim Carrey oynasa neler olacağını da merak etmiyor değil. Ayrıca geçtiğimiz yılların saygın işlerinden Better Call Saul’un baş karakteri Saul Goodman’ı da hep biraz Betelgeuse’ye benzetmişimdir.
Yazara / yönetmene bir soru soracak olsan ne olurdu?
Beetlejuice’un daha uzun soluklu bir franchise’a neden dönüşmediğini sorardım. Dediğim gibi Burton’ın kariyerinin ikinci yarısı neresinden bakarsak bakalım biraz sorunlu. Proje çok daha önceden raftan indirebilir ve daha uzun soluklu bir işe dönüştürülebilirdi. Potansiyelin biraz heba olduğunu düşünüyorum.
