Boğaziçi Üniversitesi Sinema Kulübü Yönetim Kurulu sansürü anlatıyor

Boğaziçi Üniversitesi’nin, bir buçuk seneyi aşkın bir süre önce atanan kayyum kadro ile mücadelesi devam ediyor. Akademisyenler uzaklaştırılıyor, öğrenci kulüplerinin faaliyetleri durduruluyor. Kulüp olarak düzenlemeyi planladıkları film gösterimlerine, LGBTİ+ içerikli olduğu gerekçesiyle dekanlık tarafından onay verilmeyen ve ardı sıra görevden alınan Boğaziçi Üniversitesi Sinema Kulübü Yönetim Kurulu’ndan son zamanlarda başlarına gelenleri paylaşmalarını istedik. Uygulanan sansür politikalarının üstesinden gelmek için kampüs içinde nasıl bir dayanışma yürütüldüğünü merak ettik. “Dışarıdan; bizlerden ya da daha üst makamlardan talepleriniz, beklentileriniz neler?” diye sorduk.

Söz, BÜ(S)K Yönetim Kurulu’nda:

Boğaziçi Üniversitesi Sinema Kulübü BÜ(S)K olarak her sene düzenlediğimiz Açık Hava gösterimlerinin seçkisini bu sene de büyük bir özenle hazırladık ve onaya gönderdik. Okul kulüplerinin etkinlikleri düzenlemeleri ancak öğrenci dekanlığının onayı üzerine gerçekleşebiliyor. Ne yazık ki gösterimlerin ilk gününde filmlerimizden üçünün onaylanmadığını öğrendik ve süreç böyle başladı. Bu filmler Laurence Anyways, okulumuz akademisyenlerinden Can Candan’ın akademik galası okulumuzda yapılan belgeseli Benim Çocuğum ve Go idi. Filmlerden ikisi LGBTİ+ temalı filmler. Daha önce de Onur Haftası kapsamında BÜLGBTİ+ ile ortak gösterim olarak planlanan LGBTİ+ temalı filmimiz de (Soldier’s Girl) benzer şekilde engellenmişti. Dolayısıyla, okul yönetiminin öğrenci faaliyetlerine uyguladığı sansür ile ikinci kez karşı karşıya kaldık. Bunun üzerine okulumuzdan 38 kulübün ve Öğrenci Temsilciliği Kurulu’nun etkinliği sahiplenmesi ve gerçekleştirebilmesi amacıyla dayanışmaya giriştik. 

Kulüpler olarak duyuruyu çıktığımız akşamın sabahında, BÜ(S)K’ün faaliyetlerinin bir aylığına durdurulduğunu ve seçilmiş yönetim kurulunun görevden alındığını öğrendik. Aynı gün kulüp odamızın anahtarı değiştirildi. Normalde açık hava perdesini kurduğumuz alanda dakikalarca fıskiyeler çalıştırıldı. Tüm bunlara rağmen dayanışma içinde olduğumuz kulüpler ve sansüre karşı çıkan arkadaşlarımız Güney Meydan’da kendi kişisel telefon ve bilgisayarlarından Laurence Anyways’i izlediler. Sansürü kabul etmediğimizi ilk hamlede bu biçimde göstermiş olduk. Bireysel izlemeler sırasında, okul içinde çokça sivil polis, dışarıda ise gözaltı araçları ve TOMA olduğunu da söylemeden geçmeyelim.

Yaşanan alan gasp etme ve sansürlenmeye karşı okul yönetimine ilettiğimiz dilekçeler ise uzun süre yanıtsız kaldı. Resmî Bilgi Edinme Talebimiz ise en sonunda reddedildi. Uygulanan öğrenci faaliyeti sansürü Boğaziçi’nin özgür ve güvenli ortamını tehdit ederken, daha büyük bir pencereden baktığımızda, uygulanan sanat sansürü de hepimizi tehdit etmekte.

Öğrenciler üniversitelerin başat, kurucu öznelerinden biri. Bizleri tehdit eden, varoluşumuzu görünmez kılmak isteyen politikalara karşı öz gücümüz ve yan yana durma irademiz dışında herhangi bir şeyimiz yok. Kayyum ile okulun kurucu özneleri olan öğrenciler, hocalar, çalışanlar ve mezunlar gibi bileşenlerin arasındaki bu ikilem yalnızca Boğaziçi’nde değil, tüm Türkiye’de aktif bir çelişki. Bu perspektifle diğer öğrenci kulüpleri ile yan yana geliyor, yapabileceklerimizi tartışıyoruz. “Sansür yalnızca Sinema Kulübü’ne değil, tüm bileşenlere yapılan bir müdahaledir.” gibi bir bilinç bütün okulda mevcut ve yaygın. Bu sebeple aktif tartışarak yeni yollar arıyoruz ve bu yolların somut çıktılarını günler geçtikçe bütün kamuoyunun göreceğine inanıyoruz. Bu doğrultuda, medyanın ve sanatçıların bu sansür durumuna sessiz kalmaması gerektiğini düşünüyoruz. Sizlerden, bu metni okuyan, paylaşan herkesten veya yaşadığımız haksızlığa karşı bizle olmak isteyenlerden talebimiz; bizleri takip etmeniz, duymanız, bizlerle dayanışmanız ve sesimizi büyütmeniz olabilir.

İktidar, alışılmış bir metot olarak karşısına aldığı her kesimi veya kişiyi toplumsal bağlarından koparmaya, atomize etmeye, kısacası yalnızlaştırmaya ve köksüzleştirmeye çalışıyor. BÜ(S)K’ün tecrübe ettiği sansür süreci de aslında iktidarın üzerimizde kullandığı bu metodun bir çıktısı. Birbirimizin sesi olabilir, birbirimizin sözünü taşıyabilir, birbirimizin sözünü yayabiliriz. Boğaziçi’nde BÜ(S)K, Türkiye’de Boğaziçi hedef gösterilebilir. Fakat ne hedef göstermek, ne de muktedirin sınırlarına uymayanların muktedirin şiddetine maruz bırakılması bu coğrafyada yeni değil. Hiçbir şey Boğaziçi ile başlamadı, hiçbir şey de Boğaziçi ile bitmeyecek. Baskılarla karşılaşan herkesin yan yana durması ve aktif bir tartışmayı sürdürmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu sebeple bizler ile ne Boğaziçi’nin ne Sinema Kulübü’nün, ne de sırf iktidar hedef gösteriyor diye hiç kimsenin yalnız olmadığını herkese gösterebiliriz. Bizlerle tartışabilir, bizlerle yan yana gelebilirsiniz. Çünkü yaşadığımız her bir özgün sansürlenme-baskılanma hikâyesi, temelde aynı mekanizmanın presinden çıkıyor. Kulüplerin kendi özelindeki hareketleri haricinde, sizlerle hep birlikte yapabileceğimiz yegâne şey bir başkasından beklemeden kendi öz gücümüzü el ele büyütmek ve sansüre karşı dayanışmak. Birbirimizle yan yana gelip paylaşabileceğimiz ortak şeyler de çok, birbirimizden öğreneceklerimiz de. Bu bilinçle bizle dayanışan, başta okuldaki kulüpler ve ODTÜ Sinema Topluluğu olmak üzere, birçok öğrenci kulübü ve kişi oldu. Bizler bu alanları artırmak ve ortak çokça tartışma vermek için uğraşacağız. Sizden de bu uğraşa omuz vermenizi bekleriz ve sizle yan yana olmayı umut ederiz. Bizle dayanışan herkese bolca teşekkür ediyoruz ve bir arada kalmayı sürdürmeye çağırıyoruz. İleride çokça görüşeceğimizi ümit ederek, hoşça kalın diyoruz 🙂 .

BÜ(S)K Yönetim Kurulu