Çöl simulasyonu ve minimum risk: Borderlands

Yazı: Meltem Demiraran

Gearbox Software’in aynı adlı oyun serisinden uyarlanan Borderlands, 9 Ağustos’ta Türkiye’de vizyona girdi. Yönetmen koltuğunda Eli Roth’un oturduğu yapımın oyuncu kadrosunda Cate Blanchett, Kevin Hart, Jack Black ve Jamie Lee Curtis gibi yıldızlar bulunuyor. Borderlands oyunlarının kaotik, renkli dünyasının beyaz perdeye nasıl aktarıldığını merak ediyorsanız ve iyi bir aile eğlencesinin peşindeyseniz filme bir göz atmayı düşünebilirsiniz. 

*Bu yazı, henüz Borderlands filmini izlememiş olanlar için bazı sürprizleri bozabilir.


Zaman dilimi ve mekân 

Pandora, âdeta çöl fırtınasına dönüşen yerçekimi sorunlarıyla tanınan, rengârenk flora ve faunası ile göz kamaştıran bir gezegen. Çorak topraklar ve tropikal ormanların kızılımsı renkleri arasında mekik dokuyoruz. Teknoloji ve kaosun dibine vurmuş bir gelecekteyiz; fakat hâlâ etkileyici bir manzara var.

Konu nedir?

Lilith (Cate Blanchett), kısaca “bounty hunter” olarak tanımlanmış, aslında bu işin en iyi şekilde yapıldığı yerlerden biri olan memleketi Pandora’ya geri dönüyor. Gezegene ayak basar basmaz ise kendisine yardım etmek (?) üzere tasarlanmış Claptrap (Jack Black) takılıveriyor peşine. Görev, Atlas’ın (Edgar Ramirez) kızı Tina’yı (Ariana Greenblatt) babasına kavuşturmak. Ancak Tina’nın pek de yardıma ihtiyacı var gibi görünmüyor, üstelik de Krieg (Florian Munteanu) ve Roland (Kevin Hart) yanı başındayken.

İlk intiba?

Film Pandora’nın geniş, açık dünyasını bir çöl simulasyonuna dönüştürmüş gibi. Oyunların çılgın açık dünya haritalarının aksine, filmde her şey biraz sıkışmış ve “Bu kadar mı?” dedirtecek kadar kompakt. Karakterler de öyle. Lilith, oyunlardaki genç ve enerjik versiyonundan yaşça epey büyük ve dünyaya biraz küsmüş; Roland ise ciddi ve güçlü bir askerden ziyade, kıvrak zekalı ve komik bir karaktere dönüşmüş.

Aksiyon sahneleri ise oldukça yumuşak, filmdeki patlamalar oyuncak tabanca patlamalarından farksız. PG-13 sınırlarında geziyoruz. Bu da filmin iyi bir Borderlands uyarlaması olmaktansa iyi bir aile eğlencesi için tasarlanmış olduğuna dair somut bir done.

Karakterlere dair neler söyleyebilirsin? 

Karakterler için eğlenceli diyebiliriz. Fakat motivasyonlar ve etkileşimler beklenen derinliği sağlayamıyor; ancak bileğimizi sokar şöyle bir serinleriz gibi. Oyunda olmayan, bir tık daha derin bir arkaplan hikâyesi eklenmiş Tiny Tina’ya. Atlas’ın mahzeni açmak için kullanmak üzere ürettiği bir klon aslında. Bu filme derinlik kazandırabilecek mesele yalnızca Tina’nın ağzından dökülen üç cümleyle ortaya atılıyor maalesef. Bir filmde görsellerle anlatılmasını isteyeceğimiz bir şey olmaz mıydı bu derinlik amaçlayan alt hikâye?

En çok neyi sevdin?

Elbette oyunculukları. Başarılı bir oyuncu kadrosu var karşımızda. Özellikle Cate Blanchett ve Jamie Lee Curtis’i izlemek çok keyifliydi. Jack Black ise seslendirdiği Claptrap’in mizahi ve enerjik kişiliğini oldukça başarılı bir şekilde yansıtıyor bana kalırsa. 

En az neyi sevdin?

Senaryo ve diyaloglar, Pandora’nın çölleri kadar kurak. Görselliği diyaloglarla, diyalogları ise aksiyonla anlatma çabası pek işe yaramamış gibi görünüyor. Aksiyon sahnelerinin koordinasyonsuzluğu ise filme dair en büyük hayal kırıklıklarından biri oldu benim için.

En çok hangi sahneye yükseldin? 

Elbette, Lilith’in Firehawk’a dönüştüğü o muazzam âna! Burası gerçek bir “ateşli dönüşüm” bölümü. Hem görsel hem de aksiyon açısından tatmin edici bir an. 

Soru işaretleri / varsa açtığı tartışmalar … 

Son yıllarda sinema dünyası, orijinal senaryo bulma konusunda ciddi bir tatil yapma kararı aldı malumunuz. O kadar ki artık sinemaya girdiğinizde size “Bu film, bir oyundan mı, bir kitaptan mı, yoksa geçmişteki bir filmden yeniden mi uyarlanmış?” sorusunu sormadan edemiyoruz. Bunu yapmak, sinema dünyasının “ağır iş” kısmını kolayca atlama stratejisi hâline geldi sanıyorum. Görünen o ki orijinal bir fikir bulmak, Everest Dağı’nı tırmanmaktan bile daha zor. “Hatırı sayılır bütçe ve minimum risk” yaklaşımı zaten zorluklarla mücadele eden sektörü uzun vadede ne noktaya sürükleyecek merakla gözlemliyoruz.

Bunu seven şunları da sever 

Borderlands,  “Sınırları zorlamış bir aile eğlencesi arıyorsanız” listesinde yer alır bana kalırsa. Benzer filmler olarak Jumanji serisi ya da Guardians of the Galaxy filmi iyi alternatifler olabilir.