Büyük yankı uyandıran büyüme hikâyesi “Eddy’nin Sonu” Türkçe’de

Fransa asıllı yazar Édouard Louis’nin kendi deneyimlerini kaleme aldığı ilk romanı En finir avec Eddy Bellegueule 2014’te, o henüz 22 yaşındayken yayımlandı ve edebiyat dünyasında büyük ilgiyle karşılandı. Toplumsal eşitsizlik, cinsellik ve şiddet üzerine tartışmaları beraberinde getiren metin; işsizliğin, ırkçılığın ve alkolizmin kol gezdiği Hallencourt isimli bir kasabada yaşam mücadelesi veren Eddy’nin maruz kaldığı homofobiye dair sarsıcı bir anlatı.

Evrensel bir büyüme hikâyesi olan, aynı zamanda cinsel uyanışa ve eril zorbalığa dair çarpıcı sözleri bulunan otobiyografik roman, yayınevlerine ilk kez sunulduğunda büyük şaşkınlıkla karşılanmıştı. Kimi yayıncılar, kimsenin hayatının bu kadar çetrefilli olamayacağını, dolayısıyla metinin gerçekçi hissettirmediğini söyleyerek Louis’yi geri çevirmişler. Halbuki yazarın çocukluğunda yaşadığı travmalar öyle boyutlara ulaşmış ki, ismini -kendisine, geçmişini hatırlatması nedeniyle- Édouard olarak değiştirmiş.

Bugün kuşağının en güçlü seslerinden biri olarak kabul edilen Louis’nin büyük yankı uyandıran, 20’den fazla dile çevrilen romanı artık Türkçe’de. Eddy’nin Sonu, Ayberk Erkay çevirisiyle, Can Yayınları’nın Modern serisi kapsamında basıldı. Yazarın bir diğer kitabı Babamı Kim Öldürdü de, yine aynı yayınevi bünyesinde yayımlanmıştı.

“Adımın tellaffuz edilişi, ilk defa bir hiçe karşılık geliyor.”

Annie Ernaux’nun “Muazzam bir güç ve sahicilik yüklü.” sözleriyle nitelendirildiği Eddy’nin Sonu’nda Louis, içinden çıktığı toplumu tanımlamak için sosyolojinin analiz araçlarını kullanıyor ve eşcinselliği üzerinden egemenlerin farklı olana zorbalığı hakkında dikkate değer tespitlerde bulunuyor.

Eddy Bellegueule’ün tek istediği ailesinin, arkadaşlarının ve kasabalıların gözünde bir delikanlı olmak çünkü burada oğlan çocuklarından, kasabadaki yaşam tarzının ürünü olan erkeklik tipine uymaları beklenmekte. Ne var ki kendini çocukluğundan beri farklı hisseden kahramanımız, her geçen gün etrafındakiler için daha fazla sorun teşkil ediyor.

Louis, “LGBTİ+’ların günlük yaşamlarında maruz kaldığı homofobinin boyutlarının farkına varmayı mümkün kılması” nedeniyle Pierre Guénin Ödülü’ne lâyık görülmüştü. Dili çeşitli açılardan yeniden keşfedip şiddeti edebi bir tema olarak kullanmak istediğini söylüyor. İlham kaynaklarını ise Didier Eribon, Simone de Beauvoir ve James Baldwin olarak sıralıyor. 

James Ivory ve Ken Loach’dan sinematik uyarlamalar kapıda

Édouard Louis’nin tesiri büyük kalemi bir süredir tiyatro ve sinema dünyasının büyük ilgisini çekmekte. Yönetmen Anne Fontaine, ilk başta adı Eddy Bellegueule olarak duyurulan, olay akışıyla birçok açıdan romanı anımsatan ve serbest bir uyarlama olarak nitelendirilebilecek Marvin o la bella educación’u 2017’de çekti. Venedik Film Festivali’nde Queer Lion ödülüyle buluşan filmin künyesinde romanın ya da yazarın adı -skandal şekilde- geçmiyordu. Zaten çok geçmeden Édouard Louis de, filmle ilişkisi olmadığına dair bir açıklamada bulundu.

Louis şu aralar büyük hayranlık beslediği iki yönetmenle, eserlerinin sinematik uyarlamaları üzerinde çalışıyor. Maurice’in yönetmeni, Call Me by Your Name’in senaristi olarak anımsanabilecek James Ivory, Eddy’nin Sonu ve Babamı Kim Öldürdü’den ilham alan bir dizi için kolları sıvamış. Bir diğer efsane, Ken Loach ise gizemli bir proje için yazarla çalışmalarını sürdürmekteymiş.