Sonsuza dek beklemek: Ceviz Ağacı

Yazı: Asya Yigit

“Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü.”

Umut veya umutsuzluk, yaşama coşkusu veya tükenmişlik, gitmek veya kalmak.. İçinde sıkıştığınız bütün zıtlıkları alın, sonra hepsini kendi farklılıkları içinde saklayarak cebinize koyup, hepimize dair bir şeylerin olduğu ceviz ağacının altına gelin.

Özden Selim Karadana’nın yazıp yönettiği, Adil İrfanoğlu ve Oğuzhan Aksu’nun harika performansları ile göz kamaştırdığı Ceviz Ağacı, 2023’ten bu yana sahnelerde En yakın temsillere buradan ulaşabilirsiniz. 


Konu nedir?

“Gençliğimizin baharındaydık, muhtemelen son baharındaydık.”

Konservatuar mezunu Ferdi ve Arif’in Eskişehir’den artık kapıları ardına kadar kapalı olan İstanbul’a gelmeleri ile başlıyor Ceviz Ağacı. Büyük umutlarla geldikleri İstanbul’da kendilerini işsizlik, enflasyon ve yüksek kiraların içinde bulmalarıyla birlikte umut da yerini tutunma çabasına bırakıyor. Sektörün kalbine yerleşebilmek için onlarla birlikte uzun soluklu bir bekleyiş hâline geçiyoruz. Bundan sonrası hepimizin hikayesi; hep birlikte bu şehirde yaşadığımız ortak ızdıraplara gülüyoruz. Dizi sektörü, çocuk oyunları, tiyatroda asistanlık, reklamlar ve garsonluk. Denenebilecek her şeyin denendiği bir hayatta kalma mücadelesi bu. 

İlk intiba

“Yaşamanın bile zor olduğu bir şehirde üretmek mümkün mü peki?”

Ceviz Ağacı’nın çocukluğunu bilen biri olarak, oyunu her izleyişimde Türkiye’nin ayrı bir panoraması ile karşılaşıyorum. İzlediğim zaman kafamın içinde durmadan aynı sorular dönüp dolaşıyor. Burada, bu koşullarda üretmek ne kadar mümkün gerçekten? Birincisi, sanat dolayımı ile üretmek uhrevi bir yerde durmaktan çıkalı epey bir zaman olduğuna göre üretme eylemi yaşamımızın, bu şehirde kalma çabamızın bir parçasına dönüştüğünü söyleyebiliriz. İkincisi yok, ikincisi Ceviz Ağacı zaten. Soruların cevabını vermekle yükümlü olmadığımız bir yer, onunla karşılaştığımız veya onu birlikte aradığımız bir yer belki de.

En çok neyi sevdin?

Bir ısrar ve çaba var Ceviz Ağacı’nda. Her şeye rağmen devam eden bir ısrar. Sonunu bilmenin önemsiz olduğunu vurgulayan ve sadece çabalamaya davet eden; içinde kaybolduğumuz bekleyişi düşünmeden, yaptığı şeyde ısrarcı olmayı öneren; oyunda bekleyişin içindeki kırılmalar olan Ferdi’nin ısrarı ve Arif’in çabası gibi.

Oyunculuk için neler söyleyebilirsin?

Sahnede dev bir orkestra varmış ve sürekli değişen bir dekorla tasarlanmış gibi izledim oyunu. Oysa sadece Arif ve Ferdi, dekor olarak da ufak bir bank var. Adil İrfanoğlu ve Oğuzhan Aksu metinde ve sahnede yaratılmak istenen dünyayı şahane oyunculukları ile seyir keyfini artıran bir yere taşıyor. 

Oyun modunu nasıl etkiledi?

Etrafımdaki herkes çok kötü durumda. Etrafımdaki insanların etrafındaki insanlar da çok kötü durumda. Bu sarmal bu şekilde dünyanın bir ucundan diğerine uzanıyor. Herkesin huzuru bozuk. Hepimiz sözleşmişçesine bekliyoruz, neyi beklediğimizi bilen kimse de yok gibi görünüyor şimdilik. Ceviz Ağacı’nın bendeki en büyük etkisi bu oldu galiba; neyi beklediğimi önemsememek ve yaptığım şeyi yapmakta ısrarcı olmak, çabalamak. 

Soru işaretleri / varsa açtığı tartışmalar…

“Önümüzde fırsatlar vardı, bütün köşeler çoktan kapıldı.”

Boğaz’ın karşısına geçip “Seni yenicem İstanbul!” haykırması bir Yeşilçam klişesine dönüşmüş olsa da İstanbul’a gelip sanatsal üretim alanında var olmaya çalışan çoğu insanın denize bakarken bunu haykırdığını hissederim hep. İçlerinden elbet. Bütün köşelerin çoktan kapıldığı ve sektörün kalbinin atmayı bırakalı çok uzun zaman olduğu bu şehirde başka bir yoldan yürümek, yeni yollar bulmak gerekiyordur belki de. Ve Ceviz Ağacı, denize karşı yapılan o haykırışların bir araya gelip, ısrarın hatırlandığı yer olabilir belki.