Soğuk bir Denizli Gazozu eşliğinde: Firuze Engin ile Çarşıdan Aldım Bir Hikaye

Yazı: Zelal Buldan

İstanbul Manifaturacılar Çarşısı’nda kolektif bir üretim alanı yaratmayı hedefleyen Atölye 5554, atölyelerini hayata geçirmeye başladı. Bunlardan ilki Cambazın Cenazesi, Bir Terennüm, Çirkin oyunlarının yazarı ve daha başka birçok başarılı projede ismini duyduğumuz Firuze Engin’in atölyesiydi. 30 Eylül- 6 Ekim tarihleri arasında tekrarlanacak olan Firuze Engin ile Çarşıdan Aldım Bir Hikaye; kısa bir eğitimden çok eğlenmeli, gülmeli, gezmeli ve gözlemlemeli dopdolu bir deneyimin sözünü veriyor. İlk atölyeyi deneyimlemiş ve beklentisinin çok daha ötesi karşılanmış biri olarak bende de bu atölyeyi paylaşma isteği doğuruyor.


İlk intiba?

Daha önce küçükken çok kez müzik aleti çalmaya heves ettiğim için geldiğim İMÇ çarşının atmosferi beni ânında çocukluğuma götürüyor. Müzik yeteneğimin olmadığını fark edeli çok olduğundan enstrümanlara daha az dikkat ederek çıkıyorum merdivenleri. Bu sefer heves etmek diye tanımlayamayacağım, meslek olarak seçtiğim yazarlığıma katkı sunması için buradayım. 

Atölyelere katılmaktan keyif alan fakat çoğunlukla hızlandırılmış bilgilere maruz kalmaktan sıkılmış ve yorulmuş biri olarak, arkadaş önerisi ile girdiğim kapıda bir süre mesafemi koruyarak izliyorum katılımcıları ve Firuze Engin’i. Atölye ekibinin sıcak tavırları ile çabucak ısınan ortamda sandalyemde giderek daha rahat etmeye başlıyorum. Yazıyorum, siliyorum, okuyorum, dinliyorum ve ilk günün sonunda doğru yerde olduğumu anlıyorum. 

Mekânda bizi neler bekliyor?

Atölye boyunca yan yana uzanan altı bloktan oluşan İMÇ’nin 5. bloğunda; yazmak, yazdıklarımızı okumak ve diğer yazarlarının kafasının içine konuk olmak üzere oturuyoruz. Hayal kurmak ve keşfe çıkmak için zaman zaman yerimizden kalkıyoruz. Bazen kendimizi plakçılarının yanında buluyoruz, vitrindeki Ayla Dikmen plağıyla göz göze geldikten sonra merdivenlerden iniyoruz. Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun Mozaik Pano’sunun önünden geçiyor, çarşıdaki sanat eserlerini yakından inceliyoruz. Çarşıdan alınacak ilhamımız bitince, ki bu aslında pek de mümkün değil, rotamızı Vefa’ya çeviriyoruz. Hikâyelerimize konu etmek üzere Sevda Gazozcusu’nu, Vefa Bozacısı’nı ziyaret ediyoruz. Oraya kadar gitmişken boza veya gazoz almadan olmaz. Benim tercihim Şeftalili Denizli Gazozu olurken kafamda bu gazozu dâhil edebileceğim hikâyem de şekillenmeye başlıyor. Belki bir masal kahramanının eline tutuşturacağım, belki bir senaryo sayfasında bir rafa koyacağım belki de iki âşığın önüne bırakacağım gazozumu kafama dikiyorum. 

En çok nesini sevdin?

İş yoğunluğu ve gündelik hayat koşturması sebebiyle bir süredir yapmayı ihmal ettiğim keyfi ve kısa yazılar yazacak bir alan bulmayı, bu alanın kendine has bir ruhu olan İMÇ’de yer almasını çok sevdim. Sürekli gizlice sınıfa girmeye çalışan İMÇ kedisinin eğitim aşkını ve pes etmeyişini de çok sevdim. Bir de atölyede yarattığım Halis karakterini çok sevdim. Belki bir gün daha çok kişiyle paylaşırım seni Halis. O zamana kadar defterimin sayfasında sabırla beklemeni dilerim. Bu senin için zor olacak, seni sabırlı bir karakter olarak yaratmadığım için özür dilerim.