Christopher Plummer (1929 – 2021)

Ne zaman ölürüz? Fiziksel varlığımızın nihayete erdiği, son nefesimizi verdiğimiz o anda mı; yoksa tüm tutkular yitip gittiğinde, yaşam denen mefhuma tüm heyecanımızı kaybettiğimizde mi? Yaşın sadece küçük bir ayrıntı olduğunu düşünen, kariyerinin zirvesini 80’li yaşlarda gören Christopher Plummer için cevap ikincisiydi: “Herhangi bir meslekte emekliliğin ölüm olduğunu düşünüyorum, bu yüzden yerimde durmamaya kararlıyım.”

The Sound of Music’ten Beginners’a, A Beautiful Mind’dan The Silent Partner’a, The Insider’dan Knives Out’a pek çok unutulmaz yapımı kapsayan filmografisi ile birçok farklı neslin izleme şansı bulduğu, ilham veren bir yetenek olan Plummer’ın Connecticut’taki evinde, 91 yaşında aramızdan ayrıldığını öğrendik.

Christopher Plummer’ı kariyeri ve kişisel hayatından kimi satır başlarıyla anmak istedik.

Christopher Plummer denince akla gelen ilk karakterlerden biri The Sound of Music’ten Captain Von Trapp olsa da, kendisi bu klasik yapımla anılıyor olmaktan pek de memnun değildi. Senaryoyu gereksizce duygusal buluyor, röportajlarda filmden “Mukusun Sesi” olarak bahsediyordu. 2011’de verdiği bir demeçte, filmle nihayet barıştığını müjdeledi: “Bir Paskalya partisine gittim ve çocuklarla olan bu lanet şeyi izlemek zorunda kaldım. Tutulup kaldım! Zamansız bir yapım ve bunun için minnettarım.”

The Lord of the Rings üçlemesindeki Gandalf’ın ilk başta Plummer’a teklif edildiği ve kendisinin teklifi reddettiğini biliyor musunuz? Sonraları verdiği demeçlerle, bu karardan pişmanlık duyduğunu gizlememişti: “Neden geri çevirdim bilmiyorum. Yeni Zelanda’da dört yıl geçirmekle ilgisi olduğunu düşünüyorum. Nalları dikmeden önce ziyaret etmek istediğim başka ülkeler vardı. Rolü Ian McKellen kaptı ve performansı mükemmeldi. Karakteri samimi, hoş bir şekilde canlandırdı ve o hergeleden nefret ediyorum!”

İlk ve tek Oscar’ını 2012’de, 82 yaşında kazanmış Plummer, “Akademi ödülüne lâyık görülmüş en yaşlı oyuncu” rekorunu hâlâ elinde tutmakta. 70’li yaşlarının sonunda eşcinsel olduğunu kabul eden, yaşamı yeniden keşfetmeye başlayan bir aile babasına hayat verdiği Beginners’daki performansıyla sayısız ödül kazanmış olan oyuncu, Oscar’ı kazandığı 84. Akademi Ödülleri Töreni’nde unutulmaz bir kabul konuşması yapmıştı: “Benden sadece iki yaş büyüksün tatlım. Tüm hayatım boyunca neredeydin?”

Plummer’ın 88 yaşında, Akademi tarafından “Oscar’a aday gösterilmiş en yaşlı oyuncu” olarak onurlandırdığı All the Money in the World filminin ilginç bir prodüksiyon süreci var. Ridley Scott imzalı 2017 yapımı filmde J. Paul Getty karakterini yoğun bir makyajın altında Kevin Spacey canlandırmıştı. Çekimlerin tamamlandığı, post prodüksiyona geçildiği dönemde Spacey’nin cinsel istismar, taciz ve tecavüz geçmişini öğrendik. Ridley Scott, Spacey’nin sahnelerini filmden atmaya ve Christopher Plummer ile yeniden çekmeye karar verdi. Oldukça hızlı gelişen bu sürecin ardından film ödül sezonuna yetişti, performansı büyük alkış topladı.

Saygıdeğer bir tiyatro kariyeri de bulunan Plummer, yaşayan en önemli Shakespeare oyuncularından biri olarak kabul görmekteydi. 1982’deki Othello, 2004’teki King Lear performanslarıyla Tony adaylığı elde eden aktör; 1964’te, televizyonda yayımlanan Hamlet at Elsinore ile de bir Emmy adaylığını hanesine yazdırmıştı. Yapımda Hamlet’in yakın arkadaşı Horatio’yu oynayan Michael Caine, daha sonraları, Plummer’ın rolü oynadığını görene kadar Hamlet‘i asla gerçekten anlamadığını söyleyecekti.

Christopher Plummer’ın soyağacını incelediğimizde, kariyerinde sıklıkla aristokrat karakterlere hayat vermiş olduğu gerçeği pek garip gelmiyor. Montreal’de ilk Presbiteryen Kilisesi’ni kuran, önemli bir Kanadalı ailenin patriği olan John Bethune ile kan bağı var mesela. Eski Kanada Başbakanı Sir John Abbott’un torunu aynı zamanda. Kuzeni Nigel Bruce, Hitchcock filmlerinde arz-ı endam etmiş ve Dr. Watson karakteriyle tanınmış bir karakter oyuncusu. Kızı Amanda Plummer da, malum, Tony ve Emmy ödüllü bir aktris. Kendisini en son Ryan Murphy’nin Ratched’ında, Louise rolünde izlemiştik.

Murder by Decree (1979) filminde ve The Sunday Drama: Silver Blaze (1977) isimli televizyon prodüksiyonunda Sherlock Holmes’a hayat vermiş oyuncu, BBC dizisi Sherlock’un ve başroldeki Benedict Cumberbatch’in büyük bir hayranıydı: “Şimdilerde televizyon, önceleri olduğundan daha ustaca ele alınmakta. Sherlock gibi genç izleyici kitlesine hitap eden, büyüleyici, mükemmel şekilde doğru yapılmış diziler var. Dizide Conan Doyle hissi var – Doyle’un bu yaş grubu için yazabileceği bir şey. Benedict [Cumberbatch] de mükemmel bir oyuncu. Performansındaki vuruşları seviyorum.” 

Nevi şahsına münhasır bir sinemacı olan Terrence Malick, kimilerince çalışması en zor yönetmenlerden biri olarak kabul görmekte. Herhangi bir bilgi vermeden oyuncularının sahnelerini çıkarmasıyla (Tree of Life’da Sean Penn), hatta filmin kurgu aşamasında bir başrol performansını neredeyse figürana çevirmesiyle (The Thin Red Line’da Adrien Brody) meşhur. Malick ile The New World’de çalışma imkânı bulan Plummer, ona belki de en sert eleştirileri yöneltmiş kişiydi: “Terry’nin sorunu, umutsuzca bir yazara ihtiyacı olması. Kulağa son derece iddialı gelene kadar üzerine yazmakta ısrar ediyor. Öyle bir kurguluyor ki herkesi filmlerinden çıkarıyor. Onunla bir daha asla çalışmayacağım.”

Yazı: Merdan Çaba Geçer