Cicely Tyson (1924 – 2021)

“Oynadığım kadınların her birinin toplamıyım ben. Onların zamana dayanmayı başarmaları, ve bunu başarma biçimleri, her şeyin mümkün olduğuna inanmamı sağladı.”

Kendi kuşağının en çalışkan, en yetenekli isimlerinden biri olan; birçok anlamda ilklerin oyuncusu olarak da bilinen Cicely Tyson’ın 96 yaşında hayatını kaybettiğini öğrendik. 70 yılı aşan kariyerinde her zaman güçlü kadın karakterlere hayat veren oyuncuyu; Hollywood’un Siyah kadın stereotipini yıkmasıyla ve Siyahları suçlu, etik dışı resmeden yapımlarda yer almayı reddetmesiyle anımsıyoruz. İşte kariyerinin satırbaşları…

Karayip Denizi’ndeki Nevis Adası’ndan New York’a yerleşen, göçmen bir ailede doğdu Tyson. Memleketi olan bu adada, çok sonraları, posta pullarının üzerinde fotoğrafları yer alacaktı. Ev işçisi bir anne ve kimi zaman halıcı, kimi zaman ressam olarak çalışan bir babanın üç çocuğundan biriydi. Genç yaşında Ebony dergisinden bir fotoğrafçı tarafından keşfedildi, kendisini kısa zamanda Hollywood topraklarında buldu.

Tyson’ın televizyon kariyeri 1951’de, Frontiers of Faith adlı NBC programı ile başladı; 1956 yapımı B filmi Frontiers of Faith ile de sinema dünyasına adım attı. Aynı dönem Billy Dee Williams ile dokuz yıl kadar sürecek bir evlilik yaptı. Rol aldığı East Side/West Side (1963-1964) dizisi görünürlük açısından tarihî bir yapım oldu; ilk defa Siyah bir oyuncu, bir dram dizisinin kadrosunda yer aldı. 1960’ların başında Maya Angelou ve James Earl Jones gibi isimlerle dönemin en uzun soluklu tiyatro oyunlarından olan The Blacks’te performans sergiledi. Sammy Davis Jr. ve Louis Armstrong ile başrolleri paylaştığı A Man Called Adam, kariyeri için önemli bir adımdı.

Büyük Buhran döneminde geçim sıkıntısı çeken bir aileye odaklanan, eşi haksız suçlamalarla itham edilen Rebecca karakterine can verdiği Sounder (1972), kariyeri için dönüm noktasıydı. Performansı ona Oscar ve Altın Küre başta olmak üzere sayısız adaylık getirdi. Lady Sings the Blues’da rol almış Diana Ross ile birlikte, Dorothy Dandridge’den 18 sene sonra, En İyi Kadın Oyuncu dalında Akademi Ödülü’ne aday gösterilen ilk Siyah oyuncular oldular. Yıllar sonra bu film hakkında şu cümleleri söyleyecekti: “Bir hanımefendi bana Sounder‘ı görmeden önce Siyahların birbirlerini sevebileceğine, beyazlarla aynı şekilde derin ilişkiler kurabileceğine inanmadığını söylemişti.”

Kölelik günlerinde doğan bir kadının gençliğinden, sivil haklar mücadelesini gördüğü 110 yaşına kadar olan süreci inceleyen The Autobiography of Miss Jane Pittman, yine filmografisinin unutulmazlarındandı. Bu televizyon filmiyle de önemli bir başarıya imza attı ve tarihte ilk defa Siyah bir kadın En İyi Kadın Oyuncu kategorisinde Emmy ödülünü kazandı. Bir televizyon klasiği olan Roots ile çok geçmeden bir adaylık daha elde etti.

1980’lerin başında bir başka efsane, Miles Davis ile evlilik gerçekleştirdi. Davis, bu dönem Tyson’ın hayatını kurtardığını ve kokain bağımlılığının üstesinden gelmesine yardım ettiğini söyler. King, The Marva Collins Story, Samaritan: The Mitch Snyder Story gibi önemli televizyon yapımlarıyla peş peşe adaylıklar almaya devam eden oyuncuyu; 90’ların gelmesiyle birlikte Fried Green Tomatoes, Sweet Justice, A Lesson Before Dying, The Rosa Parks Story gibi yapımlarda izledik.

The Trip to Bountiful oyunundaki performansı ile 2010’ların başında Broadway’i tozu duman katan Tyson, Miss Carie Watts rolüyle Tony kazanan en yaşlı kadın oyuncu olarak tarihe geçti. Bu rol için 26 sene beklediğini söyleyecekti. Ertesi sene oyunun uyarlaması olan aynı isimli televizyon filminde rol aldı, iki Emmy adaylığını daha hânesine yazdırdı.

Ömrünün son on senesinde inanılmaz bir çalışkanlık sergileyen oyuncu, karakter galerisine The Help’ten unutulmaz Constantine Jefferson’ı, House of Cards’tan Doris Jones’u, Last Flag Flying’ten Mrs. Hightower’ı ekledi. Annalise Keating’in annesi Ophelia’ya hayat verdiği How to Get Away with Murder ise kariyerindeki son yapımdı, performansıyla tam beş kere Emmy adaylığı elde etti.

Birçok üniversiteden fahri doktorası bulunan Tyson 2015’te Kennedy Center Onur Ödülü’ne, 2016’da Başkanlık Özgürlük Madalyası’na, 2018’de ise Akademi Onur Oscar’ına lâyık görülmüştü.

Yazı: Merdan Çaba Geçer