Kararlarımız ve sonuçları: Dark Matter
Yazı: Utkan Çınar
Apple TV+’ta yayımlanan Dark Matter, Blake Crouch’un 2016 tarihli aynı adlı romanını temel alan bir distopik bilim kurgu. Kendi yaşamının alternatif bir versiyonuna kaçırılan fizikçi Jason Dessen, bir yandan kendi gerçekliğindeki esas ailesine dönmenin savaşını verirken diğer yandan ailesini tahayyül edilebilecek en esaslı ve ürkütücü düşmandan, kendisinden kurtarmak için zorlu bir maceraya atılıyor. Başrollerde Joel Edgerton ve Jennifer Connelly var; müzikler ise David Fincher ile çalışmış ödüllü besteci Jason Hill’e emanet.
Bu yazı Dark Matter dizisinin ilk üç bölümünü izledikten sonra yazılmıştır.
Zaman dilimi ve mekân
Net bir zaman sunulmasa da bize günümüzde olduğumuz varsayabiliriz. Bir de bir sene önce bir şeyler olmuş, bir de 15 sene önce bir şeyler olmuş onları da anlayacağız sanırım. Mekân ise L tren sistemi ile Chicago.
Konu nedir?
Bilim insanı Jason Dessen, okulda hocalık yapmakta, eşi ve çocuğuyla mazbut bir yaşam sürmektedir. İş teklifi aldığı bir gün kaçırılır ve hayatının alternatif bir versiyonuyla karşı karşıya kalır. İlk şaşkınlıktan sonra gizemler çözülmeye başlar.
İzlemeden önce bilmemiz gerekenler
Serinin yaratıcısı Blake Crouch, uyarlandığı kitabın da yazarı. Daha önce Wayward Pines isimli kitap serisi de diziye uyarlanmıştı. Matt Dillon, Toby Jones, Melissa Leo gibi isimlerin oynadığı ve pilot bölümünü de M. Night Shyamalan’ın çektiği yapım, birtakım leşlikler içerse de, eğlenceliydi. Dark Matter dizisinin yönetmen koltuğunda ise House of Cards, Black Mirror gibi popüler işlerde çalışmış Belçikalı Jakob Verbruggen var. Fena da iş çıkarmıyor.
İlk intiba?
Joel Edgerton kardeşimizi 2010’daki harika Animal Kingdom’dan beri takipteyiz. Ardından Warrior, The Gift ve yetenekli yönetmen Jeff Nichols’la takıldığı filmlerle fena bir kariyer yaratmadı kendine. Oldukça minimal oyunculuk tarzı, yer aldığı işlere belli bir hava katıyor. Hatta eskiden olsa bu role Harrison Ford da aday olabilirmiş sanki. Ona uygun bir atmosferi var. Oyunculuk noktasında çok hayranı olmasam da Jennifer Connelly’nin yıllanmış şarap etkisi de bir cazibe unsuru Dark Matter için.
En çok neyi sevdin?
Son dönemlerin geçer akçesi video oyunu uyarlamalarına benzer bir sinematografi ve aksiyonu olduğunu söylemeli. Genelde bu tarz işleri çok sevmesem de Dark Matter’ın beylik anları fena değil. Gereksiz gizem yaratmaya çalışmıyorlar. İşin bilim kurgu yanından çok, “kararlar ve sonuçları” üzerinden yürüyen insani, gerçekçi bir hikâye var ortada. Edgerton karakter(ler)ine kattığı incelikli farkların; biri daha ehil, diğeri daha rock’n’roll, aileyi seçenle, işini-tutkusunu seçen arasındaki farkların veriliş şekli kararında. Konuya vakıf olma noktalarında bilgilerin karakterlerle seyirciler arasında eşit paylaştırılmış olması da güzel. Bilim kurguların derdi olan; seyirci olarak tüm olan biteni kabullenmek durumunda olan kurbanlık koyun muamelesi görmemek güzel. Özellikle üçüncü bölümde müziğin de hiç fena olmadığını söylemeliyim.
En az neyi sevdin?
Velocity ekibindeki karakterler aşırı sıradan ve klişe. Aşırı tepkiseller belki. Zaten bütün yük ister istemez Edgerton’ın omuzlarında. Onun da yukarıda bahsettiğim sakin oyunculuğu dizinin hızını çok düşürüyor. Durum böyleyken de görsel anlatıma daha çok yük binmekte. Şu âna kadar bunun karşılığını alabildiğimizi söylemem zor. Sadece hikâyeye hizmet eden sekanslar ve diyaloglar da ilginiz kaybetmenize yol açabilir. Ama işin içinde kuantum olmasına rağmen ders sekansları dışında “öğreten adam” havalarına girmemesi olumlu.
En çok hangi sahneye yükseldin?
Doppelgänger anları diyebilirim. İnsanın kendiyle böyle diyalog kurabilmesi ihtimali hem korkunç, bir yandan da bir şekilde eğlenceli olsa gerek. Bu karşılaşmaların işin devamında da gerçekleşmeye devam edeceğini umuyorum.
Modunu nasıl etkiledi?
Kendi yaşam öykünüzden kırılma anlarını düşündürtebiliyor. Misal bir on sene önce verdiğiniz bir kararın sizi nerelere sürüklediğini düşünmek tribe sokabilir. Karar verme opsiyonuna sahip olmanın hep olumlu bir vaziyet olduğu söylenir. Her zaman öyle olduğunu düşünmüyorum. İnsan açgözlü; bütün opsiyonları yaşamak ister.
Karakterlere dair neler söyleyebilirsin
Önce de söylediğim gibi dizi Edgerton’a odaklanmış durumda tamamen. Bu nedenle yan karakterler figürasyondan öteye gidemiyor. İki versiyonunu da gördüğümüz ve Jimmi Simpson’ın canlandırdığı bir diğer karakter ise biraz fazlaca farklı birbirinden; orada bir inandırıcılık sorunu var.
Kimler sever?
Paralel evrenler, alternatif gerçeklik, zaman yolculuğu gibi konuları seviyorsanız; Dark Matter bu tarzın kaliteli yapımlarından bir olarak görülebilir.
Bunu seven şunları da sever
Bu konunun en tanınan filmi Sliding Doors hâliyle. Bunu öneri diye yazmak abesle iştigal farkındayım ama karanlık anlarıyla Back to The Future 2’dan da bahsedebiliriz. Süper âlakalı olmasa da nedense 1967 yapımı, 2009’da Ian McKellen ve Jim Caviezel’li yeni bir versiyonu da çekilen, kült bilim kurgu The Prisoner’ı da hatırladım. Ama paralel evren deyince 2008-13 arası hayatımızı şenlendiren Fringe’i tek geçmeli. Dönemin hakkın yenmiş en keyifli işlerinden biriydi.
Yazara / yönetmene bir soru soracak olsan ne olurdu?
“Eşevreli olmamak”lı (decoherence) kısmı sınavda çıkacak mı acaba?