Değişim kendimizle başlayacak: Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği
9 Mayıs akşamı Babylon’da gerçekleşecek, Kalben, Ah! Kosmos ve kim ki o’nun sahne alacağı Değişim Müzikle Başlar konserinin gelirini şiddetle mücadele alanlarındaki çalışmaları için kullanacak olan iki önemli dernek bulunuyor: Şiddetsizlik Merkezi ve Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği.
Röportaj: Yetkin Nural
Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği, mücadele ve faaliyetlerini şiddetin en yaygın olduğu ve toplumsal cinsiyet mekanizmalarının üstünü örterek ve susturarak sürekli yeniden ürettiği bir alanda sürdürüyor. Derneğin üyelerinden Özge Özgüner ile yaptığımız kısa söyleşi cinsel şiddetin standart algıların çok daha ötesine açılan geniş yelpazesini ve bu alandaki mücadelenin kuir ve feminist pratiklerle olan bağlarını göz önüne çıkarıyor.
Öncelikle, ülkemizde cinsel şiddet dendiğinde genelde akıllara taciz ile başlayıp tecavüze varan oldukça standart bir skala geliyor. Acaba cinsel şiddetin tanımını ve yelpazesini kısaca bir de sizden dinlesek?
Biz cinsel şiddeti; kişinin rızası olmaksızın, rızası inşa edilerek veya rıza veremeyeceği durumlarda katılmaya zorlandığı cinsel eylem veya cinselliğe müdahale içeren her türlü şiddet durumu olarak tanımlıyoruz. Cinsel şiddet cinsellik değildir, çünkü maruz bırakılanın değil failin suçu ve sorumluluğudur. Failin rıza aramıyor oluşu ve bunu cinsellik olarak tanımlaması, maruz bırakılan açısından bunun şiddet olduğu gerçeğini değiştirmez. Cinsel şiddet için; fail tarafından hiyerarşinin içselleştirilerek cinsel eylemin; cezalandırma, gücünü ispatlama, iktidarını pekiştirme gibi amaçlar uğruna bir başkası üzerinde araç olarak kullanılması diyebiliriz. Her birimiz toplum içerisinde bu hiyerarşik ilişkilerden ve ayrımcılık normlarından azade olmadığımız için, cinsel şiddete maruz bırakılan olabileceğimiz gibi, fail de olabiliriz. Cinsel şiddet dendiğinde genellikle akla ilk gelen tecavüz oluyor, bunun böyle düşünülmesinde cinsellik tabusuyla birlikte, toplumdaki yanlış inanışların ve ayrımcılık kültürünün çok büyük payı var. Oysa ki çok geniş bir skalada çok farklı biçimleri var cinsel şiddetin; elle sarkıntılıktan cinsiyetçi küfürlere, translara yönelik zorunlu kısırlaştırma ameliyatlarından, sütünü ele geçirme amacıyla hayvanlara uygulanan sistematik tecavüzlere, zorla pornografik görüntüler izletmekten kürtaj hakkının sınırlandırılmasına…
CŞMD websitesinde bu alanda verdiğiniz mücadelenin neden kuir ve feminist mücadele ile iç içe olduğuna dair bir açıklama var. Kuir ve feminist teori ve pratiklerini cinsel şiddetle mücadele konusunda “olmazsa olmaz” kılan bakış açısını biraz anlatabilir misiniz?
Toplumsal cinsiyet temelli şiddet, yaşamımızın her alanında ve anında yüz yüze kaldığımız bir şiddet türü. Biz “toplumsal cinsiyet temelli şiddet”i bir şemsiye terim olarak kullanıyoruz, eğitimlerimizde mutlaka cinsiyet eşitsizliği ve bunun neden olduğu sonuçlara değiniyoruz. Web sitemizde de bahsettiğimiz “sistematik bir kadınlara dünyayı dar etme halinin farkındayız.” Bununla birlikte, cinsel şiddetin; cinsiyetçiliğin, ırkçılığın, türcülüğün ve her türlü ayrımcılığın içiçe ve birbirini besler halde olmasıyla şiddetin normalleşmesinin, tektipliğin normlaşmasının gözle görülür sonuçlarından biri olduğunun da farkındayız. Cinsel şiddete maruz bırakılanların sadece kadınlar ve çocuklar olmadığını, herkes olabileceğini deneyimlerimizden biliyoruz. Bizler, yaşamımız boyunca kadın-erkek, engelli-engelsiz, akıllı-deli, insan-hayvan, beyaz-siyah, heteroseksüel-eşcinsel, yerli-yabancı, yetişkin-çocuk, genç-yaşlı gibi bir çok ikilik üzerinden kutuplaştırılıyoruz. İktidara içkin olan bu ikili karşıtlıklar birinin öteki üzerindeki tahakkümünü meşrulaştırıyor ve devamlı kılıyor. O yüzden cinsel şiddetle mücadele ederken, en başta değişmesi gereken şeyin algılarımız ve yanlış inanışlarımız olduğunu biliyoruz. Kuir ve feminist yaklaşım/yöntemler, zorunda bırakıldığımız cinsiyet pratiklerinin ve varolagelen ilişkilerimizde hiyerarşi yaratan ikili karşıtlıkların kırılması anlamında önemli yollar açıyor, bir şeylerin değişmesini istiyorsak sık sık dönüp kendimize bakmamız gerektiğini hatırlatıyor.
Cinsel şiddet dünya genelinde de ülke özelinde de sonu gelmeyen, bitmek bilmeyen bir yoğunlukla yaşanıyor. ÇŞMD mücadele alanlarını nasıl seçiyor ve seçtiği mücadele alanlarında ne gibi çalışmalar yapıyor?
Üzerine konuşulamayan, toplumdaki yaygın yanlış inanışlarla üstü örtülen, aynı zamanda çok boyutlu bir şiddet türü olduğu için mücadele alanımız da çok geniş. Dernek olarak, üç yıl önce “cinsel şiddet sustukça artar, hadi konuşalım!” sloganıyla yola çıkmamızın nedeni; öncelikle sessizliğin kırılmasının gerekliliğini, hayatta kalanı güçlendirici bir dil ve yaklaşımın eksikliğini hissetmemizdi. Bu bağlamda; çeviriler yapıyor, içerik ve görseller üretiyor, yayınlar çıkarıyoruz. Farklı sivil toplum örgütleri, öğrenci ve meslek gruplarına yönelik tartışmalar, atölyeler ve eğitimler düzenliyoruz. LGBTİQA+ bireyler, hayvanlar, seks işçileri, göçmenler, engelli bireylerin maruz bırakıldığı, çeşitli mitlerle görünmez kılınan cinsel şiddet biçimlerini gündemleştirmeyi önemsiyoruz.
Cinsel şiddete maruz bırakılanı suçlayan, faili aklayan bir dille hazırlanmış, yanlış inanışları pekiştiren haberlerle çok sık karşılaşıyoruz. Bu nedenle medya, mücadele alanlarımızdan biri. Medya çalışanlarına ve iletişim öğrencilerine yönelik hak temelli habercilik eğitimleri gerçekleştiriyoruz. Cinsel şiddet ile ilgili haber oluştururken dikkat edilmesi gereken noktaları vurguladığımız yayınlar çıkarıyor, yaygınlaştırıyoruz. Gençler arasında akran zorbalığı, flört şiddeti ve güvenli ilişki kavramlarına dair hem öğrencileri hem eğitimcileri bilgilendirmek ve güçlendirmek amacıyla, liselerde ve üniversitelerde atölyeler yapıyor; okullarda koruyucu-önleyici çalışmalar yapmak isteyen psikolojik danışmanlara eğitici eğitimi veriyor, pilot uygulamaları kendi okullarında hayata geçirmeleri yönünde destek veriyoruz. Çocuklar için onay ve sınır kavramlarını vurguladığımız, “çocukların bedensel söz hakkı” ve “yetişkinlerin sorumluğu” başlıklarında verdiğimiz eğitim ve sunumlarla ebeveyn ve eğitimcilerle bir araya geliyoruz. Ayrıca yerel yönetimlerle işbirlikleri geliştiriyoruz, çocuklarla çalışan belediye personellerine “cinsel istismarda koruyucu-önleyici yaklaşım” konusunda eğitim veriyoruz. Futbol alanında üretilen cinsiyetçilik ve cinsel şiddetle ilgili, hukuki mücadele başlatıyor ve suç duyurularında bulunuyoruz. Farkındalık yaratmak amacıyla sosyal medya kampanyaları ve sempozyumlar düzenliyoruz. Cinsel şiddet yaşayan kişilerin hakları olan destek ve hizmete ulaşabilmelerini kolaylaştırmak amacıyla, şiddet sonrası başvuru ve şifa bulma konusunda güçlendirici bilgilerin de yer alacağı dijital bir veri haritası hazırlıyoruz.
En önemlisi de, mücadelede iletişimin ve dayanışmanın dönüştürücü gücüne inanıyor ve herkesi değişimi kendinden başlatmaya çağırıyoruz.