Kanadalı vahşi noise rock üçlüsü METZ, diskografisinin üçüncü albümü Strange Peace’i Sub Pop etiketiyle yayınladı. Utrecht’te gerçekleşecek Le Guess Who? festivaline iki yıl sonra geri dönecek olan grubun solisti ve gitaristi Alex Edkins’le Steve Albini’nin ses mühendisliğini üstlendiği yeni albümü hakkında konuştuk.


“BU ALBÜMDEKİ ŞARKILARI YAZARKEN ÖZGÜRLÜĞÜM, HAYATIM VE GELECEĞİM HAKKINDA BİR BELİRSİZLİK İÇİNDEYDİM. BABA OLUYORDUM VE TRUMP, AMERİKA’YI ELE GEÇİRİYORDU. HAYATIMIN BELİRGİN ŞEKİLLERDE DEĞİŞTİĞİNİ HİSSETTİM.”

Strange Peace’le ilgili en belirgin detaylardan biri, albümün METZ’in canlı performansının büyüsünü ustalıklı bir şekilde yansıtıyor olması. Albümün kayıtlarını dört günde tamamladığınızı okudum. Strange Peace’i canlı kaydetmeye nasıl karar verdiniz?
Albümü canlı kaydetmek bizim için heyecan verici bir fikir ve yeni bir meydan okuma gibi gözüktü. Bunu daha önce hiç denememiştik ve bana göre canlı performansımızın gücünü de daha büyük bir hale getirdi. Bas, gitar ve davul kayıtlarının büyük kısmı dört günde tamamlandı. Sonra Toronto’daki evimde bazı eklemeler ve vokalleri kaydettim. Yani %100 canlı kaydedilmiş bir albüm değil ama yakın. Steve Albini’yle geçirdiğimiz süre fazlasıyla üreticiydi. Dört günde on dört şarkı kaydettik. “Mess of Wires” ve “Drained Lake” gibi şarkılar, stüdyoya girmeden bir iki gün önce yazıldı ve yalnızca birkaç tekrarda kaydedildi ki bu bizim için fazlasıyla nadir olan bir durum. Spontane bir şekilde fazlasıyla iş bilincinin olduğu bir ortamdı.

Tabii ki Steve Albini seçimiyle ilgili sorulacak çok fazla şey yok ama ilk iki albümüzün prodüksiyonunu üstlendikten sonra neden Strange Peace için başka bir prodüktörle çalışmayı tercih ettiniz?
Bazı şeyleri değiştirmek her zaman iyi bir fikirdir. Değişiklik iyidir. Strange Peace’in önceki iki albümümüzden farklı bir yerde olmasını istiyorsak, her aşamasına farklı bir şekilde yaklaşmamız gerektiğini hissettik. Şarkıların büyük bir adım olduğunu biliyorduk ve bu yüzden geleneklerimizden vazgeçip Steve’le çalışmaya karar verdik. Bilinçaltında başka bir şehir ve stüdyoda kayıt yapmanın da bize yardımı olduğunu düşünüyorum. Yeni yapılar, enstrümanlar ve sesler denedik ve nihayetinde gurur duyduğumuz bir şey ortaya çıktı.

METZ ve Steve Albini’nin iş birliği fikri başlı başına heyecan verici ve bu süreç ortaya fazlasıyla tatmin edici bir sonuç çıkarmış. Bu albüm için Albini gibi biriyle çalışmak sizin için nasıl bir deneyimdi?
Sürreal ve yapabildiğim için kendimi şanslı hissettiğim bir şeydi. Steve öncelikli olarak bir mühendis ve onun davul ve gitar tonlarına yaptığı katkı paha biçilemez. Şarkıların oluşmasına çok fazla dahil olmamaya çalıştı ve biz de bunu kendi başımıza yapmaya alışkın olduğumuz için harika bir uyum vardı. Kendi ekipmanı ve stüdyosu Electrical Audio’ya ya olan hâkimiyeti gerçekten harikaydı. Onunla çalışırken bir ustayı işini yaparken izlediğinizi hissediyorsunuz. Her sabah onda başlayıp akşam onda duruyorduk. Kayıt düğmesine basıyordu ve biz de çalmaya başlıyorduk, her şey bu kadar basitti. Sürecin kolaylığı inanılmaz derecede ferahlatıcıydı.

Bu albümle birlikte METZ’in kaosu işleyiş biçimi belirgin bir şekilde evrilmiş gibi gözüküyor. İlk iki albümle kıyasladığınız zaman, Strange Peace’te işitsel ve tematik anlamda kaosu daha karakteristik bir şekilde kullandığınızı düşünüyorum. Sizin için şarkı yazım sürecinde ne gibi farklılıklar vardı? Bu albümün şimdiye kadarki en tematik METZ albümü olduğunu düşünüyor musunuz?
Konsept bir albüm olduğunu söyleyebileceğimden emin değilim ama her şeyi saran bir his veya temanın varlığından söz edebiliriz. Bu olumsuzlukları, nefreti ve korkuyu yenip anlamlı bir hayat yaşayabilmekle alakalı. Başka bir cevabım yok sanırım. Müzik benim için bir ilaç. Hayatın imkânsız sorularına karşı durabilmeme yardım ediyor.

“YENİ YÖNLERDE İLERLEMEYİ İSTİYORDUK VE DİĞER İNSANLARIN NE DÜŞÜNECEĞİNİ ÖNEMSEMEDİK. KENDİNİ ÇOK DAHA FAZLA ÖZGÜR BIRAKABİLDİĞİN BİR DENEYİM. ŞARKILARIN BİZİ HEYECANLANDIRABİLMESİ ÖNEMLİ OLAN TEK ŞEYDİ.”

Strange Peace (Tuhaf Huzur) ismialbümü ilk kez baştan sona dinledikten sonra kendimi içinde bulduğum ruh halini nefis bir şekilde tanımlıyor. Albüm isminin hikâyesi nedir?
Strange Peace ismi, köklü bir değişimden önce havada beliren garip hislere bir referans. Fırtına öncesi sessizlik. Sanırım bütün şarkılar bu hisle bağlanabilir. Bu albümdeki şarkıları yazarken özgürlüğüm, hayatım ve geleceğim hakkında bir belirsizlik içindeydim. Baba oluyordum ve Trump, Amerika’yı ele geçiriyordu. Hayatımın belirgin şekillerde değiştiğini hissettim. Trump konusunda da fazlasıyla üzücü ve korkutucu şekillerde.

İlk iki albümle dikkatleri üzerinize çektikten sonra, yeni albümünüzün hazırlık sürecinde beklentiyle nasıl başa çıktınız? Bu yaratım sürecinde aklınızda olan bir şey miydi?
Bahsettiğin şeyi II albümünü yaparken yaşamıştık. Bu kabul etmek isteyeceğin bir şey değil ama dönüp baktığımda hepimizin biraz gergin hissettiğini biliyorum ve bu da müzik yapmanın en kötü yolu. Bu sefer bunların hiçbiri yoktu. Yapabileceğimiz en iyi albümü kaydetmek konusunda kendimize güveniyorduk. Yeni yönlerde ilerlemeyi istiyorduk ve diğer insanların ne düşüneceğini önemsemedik. Kendini çok daha fazla özgür bırakabildiğin bir deneyim. Şarkıların bizi heyecanlandırabilmesi önemli olan tek şeydi.

Albüm kayıtlarından Strange Peace’te yer almayan diğer üç şarkıyı da yayınlamayı planlıyor musunuz?
Umarım. Onları yeniden dinlediğimizde hâlâ heyecanlanabiliyor olmamıza bağlı bir durum. Eninde sonunda dinleyeceğinizi düşünüyorum.

Sizi iki sene önce Le Guess Who?’da izlemiştim ve bu sene de tekrar çalıyor olduğunuz için çok heyecanlıyım. Bu festivalle ilgili aklınıza ilk gelen şey nedir?
Bence dünyadaki en iyi festivallerden biri. Oraya yeniden davet edildiğimiz için gurur duyuyoruz. Annem de Hollandalı olduğu için dünyanın o kısmına yolculuk etmeyi çok seviyorum.

METZ’i ilk kez dinleyecek birine Strange Peace’i nasıl bir ortamda deneyimlemesini tavsiye ederdiniz?
Herkesin ter içinde olduğu ve dans ettiği karanlık bir kulüp. Le Guess Who? da iyi bir opsiyon.

Image
  1. Yeniden hayal edilen kadim figürler: The Black Power Tarot

    Le Guess Who? 2017 sırasında sergilenecek The Black Power Tarot’un yaratıcısı King Khan, bu eşsiz setin arkasında yatanları, ilhamlarını, seçim kriterlerini ve Michael James Eaton ile Alajandro Jodorowsky işbirliğini anlatıyor.

  2. Halil Altındere ve Das Art Project: Welcome to Homeland

    Halil Altındere'nin üç kıtaya yayılmış mülteci krizini ele alan üç işini bir arada yerleştiren Welcome to Homeland, 14 Eylül – 21 Ekim tarihleri arasında Cihangir Sadık Paşa Konağı'nda sergilendi. İstanbul'un pek bilinmeyen, metruk binalarını kısıtlı süreler için güncel sanat mekânlarına dönüştüren Das Art Project'in küratörlüğünü yaptığı Welcome to Homeland hakkında Halil Altındere ve Das Art Project üyeleriyle söyleştik.

  3. “Zaman her zaman çok şey öğretiyor”: EZGİ MOLA ve KALBEN (I)

    Şu sıralar yeni film ve yeni albüm heyecanı yaşayan iki arkadaş Ezgi Mola ve Kalben bir araya gelip, birbirlerine merak ettiklerini sordu ve ortaya mutlu olmanın yollarından, çocukluk travmalarına kadar uzanan kocaman bir sohbet çıktı.

  4. “Zaman her zaman çok şey öğretiyor”: EZGİ MOLA ve KALBEN (II)

    KALBEN: Onları ben taşıyacağım hayat boyu çünkü.EZGİ: Hayatımın son yedi yılı şu söylediğin şeyle geçti. KALBEN: Onunla hep oynamak lazım yani. Çocuk Kalben,

  5. İnsan faktörünü müziğe dahil etmek: LIIMA & GRIZZLY BEAR

    Liima üyesi Casper Clausen ve Grizzly Bear üyeleri Chris Taylor ve Chris Bear, birlikte yaptıkları Avrupa turnesi sırasında Bant Mag. için müziklerinin yaratım süreçleri üzerine sohbete koyuldu.

  6. Taner Öngür tarafından doldurulmuş bir plak: Elektrik Gramofon

    Araştırmacı, yazar ve arşivci Gökhan Akçura, Taner Öngür’e telefonla bağlanarak yeni çalışması Elektrik Gramofon üzerine konuştu.

  7. Çizgilerle: Pharoah Sanders

    Le Guess Who? 2017 programının en heyecan verici isimlerinden biri olan efsanevi müzisyen Pharoah Sanders'ın kariyerine, Furkan 'Nuka' Birgün'ün illüstrasyonlarıyla bir bakış.

  8. Fransız Art Rock’dan Arap Synth Pop’una açılan tünel: Ahmed Fakroun

    Awedny ve Nisyan gibi iki funk harikası yaratmış, İngiltere’nin saygıdeğer prodüktörlerinden birisi olan Tommy Vance ile birlikte kayıtlar yapmış, Madonna’dan David Bowie’ye birçok etkileyici isimle beraber çalışmış olan Jean-Baptiste Mondino'nun hayranlığını kazanmış, kariyerine bir süre jön olarak devam etmiş ve artık herkesçe bilinen “Arap dünyasının Talking Heads’i” lakabını kazanmış bir sanatçı olan Fakroun'un global bir dinleyici kitlesini etkisi altına almış olduğu aşikâr.

  9. Şarkı şarkı: Jane Weaver “Modern Kosmology” albümü

    12 Kasım Pazar günü Le Guess Who? 2017 sahnesinde olacak Jane Weaver, Mayıs ayında yayınladığı Modern Kosmology albümüyle kitleler üzerindeki etkisini sürdürüyor. Weaver’a psikedelik pop harikası albümündeki 10 parça için 10 soru yönelttik. Yanıtları Ethem Onur Bilgiç resimledi.

  10. Yırtılan bir gerilimin sesleri: Ben Frost

    Geçtiğimiz günlerde Mute Records’dan çıkan son albümü The Centre Cannot Hold’un ertesinde ve Le Guess Who? performansının öncesinde 1 Kasım akşamı Salon İKSV’de çalmak üzere İstanbul’a gelen Frost’un geçmiş çalışmaları ve projelerine kısaca göz atıyoruz.

  11. Kürasyonun ifade ettiği söylemler: Jerusalem In My Heart

    Radwan Ghazi Moumneh, bu seneki Le Guess Who? festivalinin Jerusalem In My Heart tarafından oluşturulmuş programına dair yol gösterici detaylar ve ilginç hikâyeler anlatıyor.

  12. Çizgilerle: Linda Sharrock

    Le Guess Who? 2017'de Jerusalem In My Heart'ın konuğu olarak sahne alacak efsanevi müzisyen Linda Sharrock'ın kariyerinin satırbaşlarını, Deniz Pasha'nın illüstrasyonlarıyla hatırlıyoruz.

  13. Fırtına öncesi sessizlik: METZ

    Kanadalı vahşi noise rock üçlüsü METZ, diskografisinin üçüncü albümü Strange Peace’i Sub Pop etiketiyle yayınladı. Utrecht’te gerçekleşecek Le Guess Who? festivaline iki yıl sonra geri dönecek olan grubun solisti ve gitaristi Alex Edkins’le Steve Albini’nin ses mühendisliğini üstlendiği yeni albümü hakkında konuştuk.

  14. A’dan Z’ye: Liars

    Le Guess Who? kapsamında vereceği konserin ardından 1 Aralık’ta da Salon İKSV’de izleyeceğimiz Liars’ın yolculuğundan önemli karakterler, detaylar ve ilginç hikâyelere, A’dan Z’ye bakıyoruz.

  15. Değişebilen biçimler: EKİN FİL

    Le Guess Who? 2017’de Grouper’ın küratörlüğünü üstlendiği programın konuğu olarak sahne alacak Ekin Fil ile bu sene yayınladığı son albümü Ghosts Inside ve üretim dinamikleri üzerine bir sohbet.

  16. Julianna Barwick: Hayatımı değiştiren kadınlar

    Amerikalı sanatçı Juliana Barwick, küratörlüğünü Perfume Genius’ın üstlendiği program kapsamında Le Guess Who? izleyicisini büyülemeye hazırlanıyor. Kendi jenerasyonunun en özgün şarkı yazarlarından biri olan Barwick, hayatına farklı şekillerde dokunmuş ve ona ilham vermiş kadın sanatçıları anlatıyor.

  17. Çizgilerle: Linton Kwesi Johnson

    Dub şairleri arasında bir ikon haline gelen Linton Kwesi Johnson'ın kariyerini Sedat Girgin'in illüstrasyonlarıyla gözden geçiriyoruz.

  18. Çizgilerle: James Holden

    Bu seneki Le Guess Who? programının mucitlerinden biri olan James Holden, yeni albümü The Animal Spirits'le festivalin en ilgi çekici isimlerinden biri. Holden'ın heyecanla beklediğimiz performansı öncesinde, kariyerinden öne çıkan detaylara Sadi Güran'ın çizimleriyle bakıyoruz.

  19. Altın Gün’ün Türkiye’den favori psikedelik seçkisi

    21 Ekim’de Garaj’da İstanbul izleyicisiyle buluşan ve Le Guess Who? sahnesini Ahmed Fakroun ile paylaşmaya hazırlanan Hollanda menşeli psikedelik rock grubu Altın Gün’den, Türkiye’den en sevdiği 10 parçayı sıralamasını istedik.

  20. Le Guess Who? deneyimi

    Ben Shemie, Mario Batkovic ve Jessica Moss, önceki yıllarda Le Guess Who? festivalinde nasıl deneyimler kazandığını yazdı.

  21. Çizgilerle: William Basinski

    Deneysel müzik sahnesinin öncü isimlerinden William Basinski'nin müzikal yolculuğundan öne çıkan detayları, Burak Dak'ın çizimleriyle mercek altına alıyoruz.

  22. Beyaz perdede tehdit altındaki çürümüş aileler

    Yorgos Lanthimos’un çürümüş aile yapısının damarlarını kestiği, çok konuşulan yeni filmi The Killing of A Sacred Deer bu ay gösterime girerken, sinema tarihinin tehdit altındaki ailelerine göz gezdirmenin tam sırası.

  23. Söylemek mi daha iyi, yoksa ölmek mi?: Call Me By Your Name

    Kusursuz bir filmin ne tamamen orijinal bir hikâye, ne de sadece sıradışı bir görsel tecrübeden ibaret olamayacağını kanıtlarcasına, yalnızca ele aldığı öyküyü ona en uygun şekilde anlatmayı seçmiş, özel bir tecrübeyle karşı karşıyayız.

  24. Gerçeklik leş gibi kokunca büyüyü yaratmak kime kalır?: Körfez

    Emre Yeksan’ın 74. Venedik Film Festivali’nden dünya prömiyerini yapan ilk uzun metraj filmi Körfez, geçtiğimiz ay da Ulusal Yarışma kapsamında İstanbul prömiyerini gerçekleştirdi. Filmin 1 Aralık’ta başlayacak vizyon gösterimleri öncesinde Yeksan ile ilk filmi, senaryo süreci, İzmir ve büyülü gerçekçilik üzerine sohbet ettik.

  25. “Herkes gibi film sevmekle başladım”: Sarı Sıcak

    Yönetmen Fikret Reyhan, çocukluğunun geçtiği mekânlarda canlandırdığı ve 1 Aralık’ta vizyona gelecek ilk filmi Sarı Sıcak’ın, içindeki bundan sonra film yapma isteğini de alevlendirdiğini anlatıyor.

  26. Geçmişi Hatırlarken: 2010’lardan Amerika Sivil Haklar Mücadelesi Belgeselleri

    Le Guess Who? 2017 programındaki The Invaders belgesel gösterimi ve The Black Power Tarot sergisinden yola çıkarak 2010’larda yayınlanan etkileyici ve önemli Sivil Haklar Mücadelesi belgesellerini sıraladık.

  27. Mesafenin İçinden 1: KIVILCIM GÜNGÖRÜN

    Fotoğraf ve çeşitli disiplinler arasında üretim yapan sanatçı Kıvılcım Güngörün’ün “Mesafenin İçinden 1” sergisi, 25 Kasım’da Bant Mag. Havuz / Bina’da açılıyor. Güngörün’ün sadece bu sergi için çektiği ve geçtiğimiz birkaç aydır üzerinde çalıştığı fotoğraflarının yanı sıra yazdığı şiirler, dolaştığı yerlerde karşılaştığı çeşitli objeler ve bazı kolajlar da sergide görülebilecek. “Mesafenin İçinden 1” öncesi Kıvılcım Güngörün merak ettiklerimizi konuştuk.

  28. Tövbeler Tövbesi: ETHEM ONUR BİLGİÇ

    Bant Mag. dahil pek çok yayın ve projede sık sık işleriyle karşımıza çıkan Ethem Onur Bilgiç’in yeni sergisi “Tövbeler Tövbesi”, 28 Ekim cumartesi günü Bant Mag Havuz / Bina’da görücüye çıkıyor. Bilgiç’le günahları ve tövbeleri konu olan yeni sergisi, dijital ve “geleneksel” çalışmanın farkları ve sürekli izinsiz kullanılan işleri üzerine kısa kısa sohbet ettik.

  29. Ortama yaraşır posterler yaratma tutkusu: Le Gig Poster?

    Le Guess Who? festivali kapsamında bu sene beşincisi gerçekleşecek Le Gig Poster? sergisinin yaratıcısı sanatçı Joris Diks, geçmişten günümüze bu poster deneyimini anlatıyor.

  30. Diyarbakır’daki genç sanatçıların yeni alanı: Loading

    Diyarbakır’da açılan yeni sanat alanı Loading’in Deniz Aktaş, Erkan Özgen, Şener Özmen, Cengiz Tekin’den oluşan ekibi, en önemli derdin ayakta durma çabaları olduğunu vurguluyor.

  31. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] genel yayın yönetmeni Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör Aylin Güngö[email protected] editörler