Dilan Balkay, The National ve bu hafta başka ne dinlesek?

Yazı: Cem Kayıran, Elif Öz, İlayda Güler, Zeynep Naz Günsal

Dilan Balkay aşkın gerilimi, kavuşmanın sıcaklığı hakkında söylüyor. The National, süzülerek yere düşmekteki bir tüy kadar narin hissettiren bir albümle döndü. Foyer Red’in yeni teklisi, art punk’ı yaşatan canlandırıcı bir tuhaflık.

Taze yayımlanmış albüm ve teklilerden hazırladığımız güncellenen çalma listemiz sizi bekliyor! Öne çıkan kayıtlar ise hemen aşağıda.

TEKLİ: Dilan Balkay – Tamam 
(SMF)

“Tamam”, kendini o kadar iyi anlatıyor ki üzerine konuşmaya çekiniyor insan. Birbirinden kaçırılan bakışlar, yakınlaşmanın gerilimi, dokunmanın sıcaklığı ve etraftaki her şeyin silindiği o teslimiyet ânı: “Sen ve ben ve şimdi yalnızca birbirine değer ellerimiz.” Gözünüzün önüne âdeta bir sinema perdesi çeken şarkının, Dilan Balkay’ın kırılgan sesine akustik gitar ve uçucu geri vokallerle eşlik edilen bir akustik versiyonu da var.

EP: Deb Never – Thank You For Attending
(Moonlanding)

Müziğin yanı sıra oyunculuk, moda, reklamcılık gibi alanlarda da üretimlerini sürdüren Deb Never’ın altı şarkılık EP’si, rock baladlarından hiper-pop denemelerine savrulan bir akışa sahip. Daha önce Jam City ve Kenny Beats ile yaptığı ortaklıklarla da müzikal ifade biçimini herhangi bir kalıba sıkıştırmaktan kaçınan bir tavır benimseyen Deb Never, bu EP’nin ardından ilk uzunçaları için kolları sıvamış.

ALBÜM: Naci Oğuz – Kirpi İkilemi
(Bağımsız)

Develer grubundan tanıyabileceğiniz besteci, gitarist ve şarkı yazarı Naci Oğuz’dan ilk solo albüm. Sosyal etkileşimlerin ardındaki tezatlarla dolu katmanlar ve onları deneyimlemenin bıraktığı yabancılaşma hissinden dem vuran Kirpi İkilemi, gitar ve perdesiz gitarı dramatik bir anlatıcı olarak kullanarak kökünü farklı kültürlerden almış çeşiti tınıları, karanlık ses desenleri oluşturacak biçimde işliyor.

TEKLİ: Gia Margaret – Hinoki Wood
(Jagjaguwar)

Chicago çıkışlı on parmağında on marifet müzisyenin yeni teklisi, dingin ve derinlikli bir akor döngüsüyle iki dakikalığına dinleyeni olduğu yerden uzaklaştırıyor. Parçayı mükemmel bir uyumla tamamlayan, Gaia Esther Maria’nın elinden çıkma stop-motion videosunda, kilden yapılmış bir karakterin odasında piyanosunu çaldıkça büyüyen bitkisini izliyoruz. Margaret’ın, tamamının enstrümantal olacağını duyurduğu yeni uzunçaları Romantic Piano için takvimlerde 26 Mayıs işaretlensin.

TEKLİ: RVG – Midnight Sun
(Fire Records)

RVG vokalisti Romy Vager, 90’lar tadı veren “Midnight Sun”ı 2019’da Avustralya’da gerçekleşen yangınlardan ve yangınların dünya basınındaki yansımalarından etkilenerek yazmış. Vager’a göre şarkı, insanların problemlerini teşhis edememesi hakkında. Klip de bu mesajı metaforlar ile aktarıyor.

TEKLİ: The Chemical Brothers – All Of A Sudden
(Virgin Records)

2019 tarihli son albüm No Geography’nin ardından bir süre reissue ve remiks yayınları üzerimize savuran The Chemical Brothers, geçtiğimiz mart ayında “No Reason” adlı bir şarkı yayımlamıştı. Plak baskısının raflardaki yerini almasıyla birlikte, single’ın b yüzünde yer alan bir güzellik daha gün yüzüne çıktı. “All Of A Sudden”, fazlasıyla köşeli bir kulüp parçası. Play’e basın, kaslar esnesin.

TEKLİ: Paptircem – Padişahım
(Paptir Records)

Paptircem’in elektronik bir altyapının oryantal melodilerle ve nağmeli vokallerle süslendiği yeni teklisi. Müzisyenin son senelerdeki üretimlerine oranla çok daha yüksek tempolu seyreden parça, ülkenin politik iklimiyle birebir örtüşen, ironik ve kararlı bir güzellik. 

ALBÜM: The Ringo Jets – Radio Ringo
(FERMENT RECORDS)

Radio Ringo, The Ringo Jets’in tüm türlerden kaçışının manifestosu; asıl baharatı tabii ki grubun en eski ve daimi dostu garage rock. Eddie Van Halen, Curtis Mayfield, Silk Sonic, Kraftwerk, Led Zeppelin, The Who, AC/DC, The Kinks ve geçmişten koca bir ilham şelalesi; Lale – Deniz – Tarkan üçlüsünün frekansında dalgalara karışıyor. 

TEKLİ: Brek – hem gitmemiş gibi hem de burdan çok uzakta
(Kare Müzikevi)

Geride bıraktığı yıllara ve aşklara bir pencere tutan parça Brek’in yeni albümü 1990’ın ilk habercisi. Bir rüyanın içinde gibi hissettiren introyu takip eden tempolu davullar ve gitar yürüyüşüyle hemen gerçekliğe davet eden şarkıda, müzisyenin alışık olduğumuz şairaneliği ön planda. Herkesin kendi hikâyesinden bir kesit bulabileceği melankolik bir evren yaratmayı başaran parçanın nakaratının ilk dinleyişte ağzınıza dolanması yüksek ihtimal.

EP: Beach House – Become
(Bella Union)

Geride kalan iki yıla yayılan Once Twice Melody bünyesinden gün yüzü görmemiş kimi parçaları nacizane bir EP’de bir araya getirmeye karar vererek tekrar gündemimize buyur etmiş dream pop ikilisi Victoria Legrand ve Alex Scally. Beach House, bu kısaçalar ile söz konusu albümden daha vakur, ama yine havai bir taraf ortaya koymuş.

TEKLİ: Anadol – Kiralık Aşk
(Pingipung)

Felicita’dan (2022) sonra Gözen Atila’nın zamanında Ankaralı etiket Inverted Spectrum etiketiyle çıkmış dijital ikinci albümü Hatıralar (2017), bizzat kendisi tarafından yeniden master edilip mikslenmiş hâliyle, LP formatında yeniden karşımıza çıkacak. Taverna sound’unu yeniden tanımlayan, 70’li-80’li yıllardan kalma orglarla synth pop’a bu icrayı pürüzsüzce uyarlamış Anadol’un 2012’de İstanbul ve Berlin güzergâhları arasında bestelediği parçalardan “Kiralık Aşk” tanıdık, buruk ve tuhaf bir tekli.

ALBÜM: Nabihah Iqbal – DREAMER
(Ninja Tune)

Londra’da yerleşik müzisyen Nabihah Iqbal, ikinci albümünde elektronik suların biraz dışına çıkıyor ve akustik bir ses evrenine doğru yelken açıyor. Bu değişim müzisyenin isteğiyle değil; stüdyo ekipmanlarının çalınmasının bir sonucu olsa da akustik elementlerle çalışırken de ne kadar marifetli olduğunu dinleyiciye ve kendine göstermesi için bir fırsat olmuş aslında. Gitarlarda post-punk esintilerinden bazı dream pop ve dancefloor güzelliklerine doğru akan çok yönlü bir kayıt çıkmış ortaya.

TEKLİ: KNOWER – I’m The President
(Bağımsız)

Yakın zamanda her ikisi de solo albümlerini yayımlayan Genevieve Artadi ve Louis Cole, 10 yıldan uzun bir süredir birlikte ürettikleri KNOWER çatısının altında yeniden buluştu. 2016 çıkışlı Life’ı takip edecek bir uzunçalar yayımlamaya hazırlandığını duyuran ikilinin albümden fırlattığı ilk tadımlıkta groove, bir vakum görevi görerek ânında bir tür masal atmosferine çekiveriyor dinleyeni. “I’m The President”; kesik üflemeli partisyonları, eğlenceli bas yürüyüşü, boğuk ritimleri ve son saniyelere yaklaşırken sofraya tatlı olarak gelen şık piyano solosuyla nefis bir işitsel öğün olarak tüketilmeye hazır.

TEKLİ: Güneş – Yolum Açık
(Sony Music Türkiye)

Yıpratıcı bir ilişkiyi ardında bırakmak üzere olan birinin ağzından yazılmış “Yolum Açık”. Nakaratında “Sen kapattın araladığım her kapıyı” diyerek tanımlıyor bu ilişki biçimini. Dile dolanan Güneş flowları, ferah beatlerle yankılanıyor. Parçanın Berlin’de 16. yüzyılda inşa edilmiş olan Charlottenburg Sarayı’nı mesken tutan Barok referanslı klibi de kelimenin tam anlamıyla göz alıcı.

ALBÜM: Susanne Sundfør – Blómi
(Blomi Records)

Bu albümde kesinlikle insanı iyileştiren bir şey var. Norveçli müzisyen Susanne Sundfør, “çiçek açmak” anlamına gelen 10 şarkılık yeni uzunçaları Blómi’de dil bilimci büyükbabasının hatırası, yenice deneyimlediği annelik gibi türlü konular etrafında kişisel öyküsünü kazıyor. Nazik piyano aranjmanlarına bilgece eşlik eden saksafon dokunuşları ve soul esintili berrak vokallerin seslendirdiği naif sözler, dinleyenin etrafında içi sevgi ve güvenle dolup taşan bir koza örüyor sanki. İlaç gibi gelme hissi tüm şarkılarda sabit ancak gospel korolarından geleneksel İskandinav tınılarına, hatta müzikallere özgü o dramatik tona varan bir sonik çeşitlilik de barındırmakta albüm. Hayata yeni gelmiş birine, küçük kızına yazdığı bir mektupla açılıyor; “Kalbin sözü olsa ne söylerdi?” diye kapanıyor. Üstelik dinleyicisini bu kazık soruyla baş başa bırakmaya kıyamayıp kendi yanıtını da cömertçe paylaşıyor Susanne Sundfør; onu da siz bulunuz.

TEKLİ: Dozi Ozovski & Undermoz – Daha Mutlu Bir Yerdeyim
(Shalgam Records)

İsmiyle zihinde uyandırdıkları daha mutlu bir yerin mümkünlüğüne dair bir gönderme yapsa da parçanın akıntısına kapıldığınızda var olmayan, ütopik bir yerin izlerini takip ettiğinizi hissedebilirsiniz. “Yolu yok beni bulmanın / Daha dipte bir yerdeyim” diye fısıldarken bir anda sessizliğe karışan vokal, daha mutlu bir yer bulmanın bir yanılsamadan ibaret olduğunu anlatmaya çalışıyor gibi.

TEKLİ: Kardeş Türküler – Bu Kadar Parayı Sana Kim Verdi?
(BGST Records)

Bu soru aslında 19. yüzyılda sorulmuş ama… Ama’sı belli. Sözleri, protest halk müziğinin önemli âşıklarından biri olan Âşık Ruhsati’ye, müziği Yavuz Top’a ait olan “Bu Kadar Parayı Sana Kim Verdi?”, Kardeş Türküler düzenlemesiyle bugüne taşındı. Hatırlamak, unutmamak, ısrarla sormak önemli. Mustafa Ateş imzalı klibi hemen burada.

TEKLİ: Can Temiz – Beni Güzelce Öldür
(Warner Music Türkiye)

Can Temiz’in ilk solo albümü Ahlaken Alçak’ın ardından yayımladığı ikinci tekli, Warner Music etiketli ilk yayını aynı zamanda. Şarkılarında zevkle işlediği ölüm temasını yine melodilere ve sözlere döktüğü “Beni Güzelce Öldür”de emo rock titreşimleri de 90’lar hip hop hislenimleri de mevcut. Ha, unutmadan… Tabutlu ve alabildiğine kasvetli kapak görseli de bir Can Temiz tasarımı.

ALBÜM: Jessie Ware – That! Feels Good!
(EMI)

Üç yıl önce paylaştığı What’s Your Pleasure?’ın (2020) izinden devam ederek yine tümüyle dans ettirmeye odaklı ve fazlasıyla ihtişamlı, çok daha eğlenceli bir uzunçalar yaratmış Londralı şantöz Jessie Ware. Kimi spoken word’ümsü skitlerle çok daha esprili bir tarafını da ortaya koyuyor albümünde. Ware’in bu sefer daha ılık coğrafyalarda gezindiğini hissettiğimizi de söyleyebiliriz. Kendisinin “Kiss of Life” teklisinde de görüp işittiğimiz Kylie Minogue’un yanı sıra oyuncu Gemma Arterton ve vokallerini bir uçağın tuvaletinde kaydettiği söylenen Roisin Murphy’den de minik cameolar barındıran That! Feels Good!’un prodüktör koltuğunda ise James Ford, Stuart Price, Shungudzo Kuyimba ve Daniel Parker gibi önceki projeyle eş isimler bulunuyor. Diva house’a tümüyle kucak açtığı şu noktada çoktan tescillenmiş vokalist alkışı hak ediyor.

TEKLİ: SOM – Enjoy The Silence
(Sonic Ritual)

İki yıl üzerinde çalıştıkları albümü pandemiden dolayı sahneye taşıyamamanın yarattığı can sıkıntısıyla hisli ve tanıdık müziklere yakınlık duyan SOM, işe bir Depeche Mode klasiğiyle başlamış. Bu yorumda grup, orjinal parçadaki yüksek tempolu dijital ritimlerin yerini akustik enstrümanlara bırakmış ve her zamanki puslu stiline sadık kalarak vokale yoğun efektler uygulamış.

ALBÜM: Benim Şehrim Benim Sesim
(BGST Records)

Kariyerlerinin başındaki kadın müzisyenler için bir sanatçı gelişim projesi olan Benim Şehrim Benim Sesim’in ikinci edisyonu. Diyarbakır’ın bir zamanlar var olan çokkültürlü atmosferine duyulan özlem, Yunanca bir göç öyküsü, Sefarad kültürünün dünü, bugünü ve dahası var içeride. İstanbul, İzmir, Gaziantep ve Diyarbakır’dan katılımcıların yaşadıkları kentteki ses yürüyüşleri esnasında aldıkları ses kayıtlarını müzikal kompozisyonlara dönüştürdükleri süreci derleyen belgesel de yayında.

TEKLİ: Foyer Red – Pocket
(Carpark Records)

Klarnetçi ve vokalist Elana Riordan’ın başını çektiği Foyer Red’in çılgın mı çılgın güzelliği, ekibin bu yıl yayımladığı “Etc”, “Plumbers Unite!” ve “Gorgeous” teklilerini takip ediyor. Poliritime doyuran, art punk’ı yaşatan parçanın canlandırıcı tuhaflığı, Riordan’ın tatlı vokalleriyle taçlanarak, kendisinin fantastik bir kısa öykü koleksiyonu olarak kurguladığı ilk uzunçaları olacak Yarn The Hours Away’e hepten yükselten nitelikte.

ALBÜM:The National – First Two Pages of Frankestein
(4AD)

Alternatif rock sahnesiyle biraz ilgilenen herkesin dört gözle beklediği o albüme sonunda kavuştuk. Karanlık hislerimizi kelimeye dökmek konusunda her zaman güvenebileceğimiz ekipten yine oldukça incelikli, enstrümanların geriye çekilip yalnızca sözlerin acısını yoğunlaştırma görevini üstlenen bir uzunçalar çıkmış. Sufjan Stevens ve Phoebe Bridgers gibi dramatik besteleriyle bilinen müzisyenlerin de konuk olduğu koleksiyonla vakit geçirmek, süzülerek yere düşen bir tüyü izlemek kadar narin hisler uyandırıyor dinleyende.