Duman, Mavis Staples ve bu hafta başka ne dinlesek?

Yazı: Cem Kayıran, Elif Öz, İlayda Güler, Şevval Öztemur, Utkan Çınar, Zeynep Naz Günsal

Duman 11 yıllık aranın ardından yayımlanacak yeni albümü için işaret fişeğini yaktı. Mavis Staples 84 yaşında hâlâ coşkulu bir şekilde mikrofon başına geçiyor. Kit Sebastian, yeni evi Brainfeeder’dan ilk teklisini paylaştı.

Taze yayımlanmış albüm ve teklilerden hazırladığımız güncellenen çalma listemiz sizi bekliyor! Öne çıkan kayıtlar ise hemen aşağıda.


TEKLİ: Duman – Nerde Benim Kafam / Kufi
(PARAVAN)

Çift CD’lik Darmaduman albümünden bu yana 11 yıl geçmiş. Bu sürede Duman üyeleri solo açılımlarıyla aramızda olmaya devam etti ama bir arada yarattıkları sihri özleyenler için haberler iyi. İki parçayla birden işaret fişeği yakılan yeni Duman koleksiyonu şu an fırında ve tam 16 parçadan oluşacak. “Kufi”nin konserlerde hep bir ağızdan söylenecek nakaratında “Aynı ayran gibi temiz, kafası lеziz. Yürüyorlar saraya, saraya” diyor Kaan Tangöze. Duman için imza hâline gelmiş yalın düzenlemesine blues nefesi de üflenmiş. “Nerde Benim Kafam”da ise grubun DNA’sına işlemiş grunge ilhamı baskın. “Bu dünya hülya, içerim inadına” ne kadar da Duman bir cümle!

TEKLİ: Ouri – Quiet Drumming (feat. Jonah Yano)
(Bağımsız)

Aslen Fransız Guyanalı olan Montreal’de yerleşik Ourielle Auvé’nin hemşehri şarkıcı-söz yazarı Jonah Yano’yla bu romantik düetinde, ikilinin vokalleri pürüzsüz bir uyum içinde. Seslerin katlanarak yumuşak korolara dönüştüğü, beatlerin parçada zaten mevcut R&B titreşimlerini iyice pekiştirdiği teklide Auvé’nin neo-klasik damarı da ağır basıyor: Arp, çello ve piyano çalarak büyümüş klasik müzik eğitimli Auvé’nin elektronik ve senfonik kompozisyonu birbirine pay ettiği yaklaşımı cesur ve duygusal.

ALBÜM: Parham A.G – Daha Anlatacak Çok Şey Var
(Ellipsis)

Frozen Clouds, Aşk, Second gibi gruplarının yanında solo üretimlerine de tam gaz devam ediyor Parham A.G. Her şeyiyle pop-punk geleneklerini benimsemiş bir üslupla büyüme sancılarına ses veren tematik bir iş Daha Anlatacak Çok Şey Var. Evet, parçalar kişisel köklerden filizleniyor ama onunla aynı sayfada buluşacağınız patikalardan geçiyor yolu. Parham’ın tüm enstrümanları çalıp kendi başına kaydettiği albümden “Akli Dengem” parçasına Alena Verbitskaya’nın çektiği video klip de buradan izlenebilir. 

ALBÜM: O. – WeirdOs
(Speedy Wunderground / [PIAS] / GRGDN Müzik) 

Tash Keary ve Jon Henwood’un geçen yıldan beri yolunu gözlediğimiz albümü sonunnnda burada. Etiketin sahibi Dan Carey’nin bizzat prodüksiyonunu üstlendiği kayıt, tüm deneyselliği ve patlayıcılığı göz önüne alındığında çok kararlı ve kendinden emin bir iş. Caz, hip hop ve metale dair karakteristik unsurları hiç zorlamayan şekillerde harmanlayan ikilinin İngiltere’nin post-punk sahnesinde kendilerine krater büyüklüğünde bir yer oymuş olması hiç şaşırtıcı değil. Keary’nin çarpıcı olduğu kadar incelikli davulu ve Henwood’un azametli ve distortion’a boğulmuş saksafonunun el birliğiyle yarattığı kontrollü kaos eşliğinde mest olmuşluktan surat ekşitmeyene, groove’uyla kafa sallamayana aşk olsun diyoruz. 

TEKLİ: Crack Cloud – The Medium
(Jagjaguwar)

Kanada ve punk kelimelerini bir araya getirmek kolay olmasa da (!) pandemiyle hayatımıza giren Crack Cloud’un bu konudaki hayal gücü oldukça geniş. Son dört senedeki üçüncü albümleri olacak Red Mile’dan paylaşılan ikinci tekli “The Medium”, grubun eklektikliğe olan büyük ilgisinin güzel bir örneği. Magazine’den New York Dolls’a, Sid Vicious’dan Modest Mouse’a son 40 yılın bir çok evresinden tüyolarını alan şarkı, IDLES gibi grupların son yıllarda yarattığı sinerjiye yakın bir noktada. Tek eleştirimiz belki daha ham bir kayıt yaklaşımı gösterilebilirmiş gibi hissettirmesi. Bu arada Crack Cloud’un sadece bir grubun ötesinde bir sanatçı kolektifi olduğunu da belirmeli. Klipleri de hep eğlenceli olur, “The Medium” videosu da hemen burada

ALBÜM: Frank Bretschneider – Pounding
(raster – artistic platform)

80’lerde AG Geige ve Signal gibi gruplarla, daha sonra Komet mahlasıyla da Alman elektronik müziğinde çığır açan figürlerden biri olan Bretschneider’ın, Byetone ile kurduğu etiketten çıkan Pounding, genelde sinüs dalgaları ve white noise ile çalışan müzisyenin karmaşık yapılar ve birbirine kenetlenen dokularla işlediği, dinamik ve incelikli bir sesler ağından oluşan bir tavşan deliği. Sentezlenerek yapıbozuma uğratılmış insan seslerinin, minimal bas ve beatlerin üst üste bindiği detaylı örüntü ve katmanlardan oluşuyor. Alıştıra alıştıra artan, sonrasında durulan bir tedirginliğe sahip bu uzunçalar aracılığıyla modüler synthesizerlar eşliğinde olağandışı bir yolculuğa çıkmak isteyenler buyursun. 

TEKLİ: Kit Sebastian – Faust
(Brainfeeder / GRGDN Müzik)

Rastgele denk gelmiş olsanız hemen başka parçaya geçemeyeceğiniz, muhtemelen bir süre “Bu ne tür bir karışım?” sorusuna cevap arayacağınız yeni Kit Sebastian güzelliği; üstelik Flying Lotus’umuzun süper girişimi Brainfeeder etiketli. Adı üzerinde bir şarkı “Faust”; ilgi odağı olmak için küçük hesaplar yapıp, sonunda kendi oyununa hapsolarak ruhunu kaybeden bir adamdan bahsediyor. Türk mikrotonlarından caz ritimlerine, Güney Asya esintili vokallerden bossa nova gitarlarına uzanan şık düzenlemesiyle pırıl pırıl parlıyor. Bir performans klibi de var. 

ALBÜM: Petty Country: A Country Music Celebration of Tom Petty
(Big Machine Records)

Tom Petty’nin kaybı çok ani olmuştu. Bununla yüzleşmek de zaman aldı açıkçası. 2017’de, 66 yaşındaki vefatından beri anma albümleriyle, yayımlanmamış işlerinin gün yüzüne çıkması gibi durumlarla sıkça karşılaşıyoruz. Petty Country de country müziğin önemli isimlerinin Petty’ye bir saygı duruşu. Her ne kadar o tarz müzik yapmasa da country’nin sade liriksel yaklaşımını ve duygularını içinde barındırmıştı her zaman Petty. O yüzden de bu yorumlar genelde fazla sırıtmıyor. Dolly Parton, Willie Nelson, Steve Earle, janrın yeni starı Chris Stapleton gibi isimler iyi işler çıkarmış. Hareketli numaralar yer yer tekleyebilse de da genel anlamda Petty’nin adına yakışır saygı duruşu. Zaten şarkılar iyiyse ne yapsanız oluyor.

TEKLİ: One True Pairing – Be Strong
(Domino / GRGDN Müzik)

Wild Beasts grubuyla bildiğimiz Tom Fleming ona “gerçek gücün şefkatte olduğunu ve kaba kuvvetin değersizliğini göstermiş” partneri Jenny’ye adamış bu tekliyi. Grup 2018’de dağıldıktan bir yıl sonra paylaştığı, mahlasıyla aynı adı taşıyan albümüyle camiayı kendinden haberdar etmişti. Bu yıl yayımladığı “Frozen Food Centre” ve “Mid-Life Crisis” teklileri gibi bu parçaya da eli değmiş olan prodüktör John “Spud” Murphy ile folk – alternatif rock arası, içli olduğu kadar umutlu bu parçayı yaratmış. Narinliği ve özgün vokali bu sefer hepten daha dokunaklı. Angus Gannagé’nin yönettiği, Glasgow’da çekilmiş kuklalı klibi ise birbirini iplerinden tutup hayata geri döndüren iki kişiyi işliyor. 

ALBÜM: John Zorn – Her Melodious Lay
(Tzadik)

Bir gitar ziyafeti. John Zorn’un besteleri, Julian Lage ve Gyan Riley’nin parmaklarında titreşiyor; çıkan sesler bir kazanda helmeleniyor, lezzetleri birbirlerinin içine geçiyor; sonunda sofraya dokuz nefis tabak geliyor. Bizim şef tanıdık gibi görünen şaşırtıcı tatları seviyor. Yalnız şölen kalabalığında bir davet değil bu; zeytin ağaçları altında tek bir masa var; bir ucunda sevgililer hayal kuruyor, öbüründe çocuklara ninniler söyleniyor. 

ALBÜM: Luna Shadows – bathwater
(Bağımsız)

Luna Shadows’tan ışıldayan synthleri, rüya gibi vokali, samimi iç döküşleri; aşk, kayıp, sevgi, aile, kaygı, hafıza temaları ile 21. yüzyılın karanlığına dair buram buram bir dream pop güzelliği. Bathwater yapbozunu tamamlayan 16 parça, oldukça kişisel bir ses salınımı, yaşamak üzerine bir meditasyon. Albümün en derine köklenen parçası “witches’ brew” ise annesine atıfta bulunuyor. Hüzünlü, kırılgan günleri atlatmak için sırtına yaslanıp dinlenebileceğimiz bir dost gibi. 

TEKLİ: Steve Wynn – Make it Right
(Fire Records)

Californialı müzisyen Steve Wynn bolca projede yer almış, gayet de verimli bir solo kariyeri olmasına rağmen aslen The Dream Syndicate’la yaptığı güzel işlerden tanıdığımız biri. 80’lerden sonra 2010’ların ikinci yarısında The Dream Syndicate’ı tekrar toplayıp gayet de güzel bir geri dönüşe imza atan Wynn, yaklaşık 15 senedir bir solo işle karşımıza gelmiyordu. 30 Ağustos’ta çıkacak yeni albümü Make it Right’tan ilk örnek de albümle aynı adı taşıyor. Folk dünyasına yakın duran solo çalışmalarına benzer şarkı; Wynn’in artık yaşını başını almış vokali ve hareketli lap steel melodileriyle sakin bir numara. Wynn işini bilir, albümden de ümitliyiz.

ALBÜM: Indus – Negra 
(ZZK Records)

Kolombiya’nın kırsal kıyılarındaki geleneksel tınılarla kentsel electronica arasında köprüler kuran Indus ikilisi, ikinci albümünde kendi deyimiyle “topraktan doğan ve geceye ait olan” 10 şarkıyı buluşturuyor. Ruhani, baştan çıkarıcı bir dans müziği bu. Ay ışığının altındaki gizemi araştırıyor.

ALBÜM: Moon Diagrams – Cemetery Classics
(No Gold)

Deerhunter’ın kurucu üyelerinden davulcu Moses Archuleta’nın 2017’de başlayan projesi Moon Diagram’ın ikinci stüdyo albümü Cemetery Classics. Albümün yapımına birkaç sene önce Tokyo’dayken şehrin seslerini müziğine katma misyonuyla başlayan müzisyen, bu kadar büyük ve kalabalık bir şehrin gürültüsündeki ahengi bulmak konusunda ilham verici bir iş ortaya çıkarıyor. Albüm sürprizlerle dolu. “Fifteen Shows At One Time”da olduğu gibi bir dans şarkısı endüstriyel bir molayla kesilip sona erebilir; “NRG”deki gibi akustik bir melodiyle başlayan bir parça çok daha soyut bir hâl alabilir; “Very Much My Promise To You” gibi neredeyse distopik bir avant-pop güzelliği karşınıza çıkabilir. İlhamları arasında Faust’un işlerindeki endüstriyel soundu ve ilk Daft Punk albümünü sayan müzisyen, koleksiyonu “ıssız ada diskinin tersi – mezarlık diski. Öbür dünyaya götürülecek şarkılar” olarak betimliyor. 

TEKLİ: The Garden – Filthy Rabbit Hole
(Vada Vada)

İki yıllık aradan sonra Wyatt ve Fletcher Shears ikizleri, namıdiğer The Garden ayağını gazdan hiç çekmeyen bir tekliyle döndü. Davulun âdeta zamanla yarıştığı, parçanın başından sonuna kendini kaybettiği teklide kendimizi önünü alamadığımız bir şekilde geçmişte bulmak, eski alışkanlıklar, eski hayatlardan kurtulamamaktan bahsediliyor. Shears kardeşler parçayla ilgili “geçmişin o kadar derinliklerindesinizdir ki ayağınız yerden kesilir ve bugünü unutursunuz” diyor.

ALBÜM: Nuno Beats – Sai do Coração
(Príncipe)

Nuno Beats’in marttan beri kimi teklilerini buyurduğu ilk uzunçalarında sakince groove’lu, baştan sona kadife gibi yumuşak ve zarif bir sound söz konusu. Latin havalarından desenlerde doku ve vuruşlar içeren iş hisli ve romantik açılıyor ama çok daha cesur, seksi bir yerde sonlanıyor. R&B ve soul tınılarını fütüristik bir süzgeçten hiç pürüz bırakmadan geçiren Nulo Beats’in çıkış albümü; yılın atmosferik ses işçiliklerinden birini barındırmakta. Sofistike olduğu kadar rahat bir akış.Kapağı da etiketin favori sanatçısı Márcio Matos’dan.

TEKLİ: Thurston Moore & Lætitia Sadier – Sans Limites
(Daydream Library)

Sonic Youth’un Thurston Moore’u ile Stereolab’in Lætitia Sadier’si aynı kayıtta buluştu. Sözün piyanodan gitara geçtiği döngüsel yürüyüşlerle etraf genişliyor, genişliyor; uzun bir yolculuğun sonunda yerini ve göğünü iki akorun çizdiği uçsuz bucaksız bir yere çıkarıyor sanki dinleyeni. Sadier de parçanın adını melodikleştirerek “sınırsız” sözcüğünü tekrarlıyor. Tam bir arkana yaslan, gözlerini kapat şarkısı.

TEKLİ: Ginger Root – Better Than Monday
(Ghostly International)

Ginger Root, yani on parmağında on marifet multienstrümentalist, prodüktör, şarkı yazarı ve görsel sanatçı Cameron Law’un projesinin yeni teklisi. Neredeyse bir video oyunun içindeymişiz gibi hissettiren parçada müzisyen kendi tabiriyle “lo-fi müziğin samimiyetliye hi-fi’ın enerjisini birleştirmeyi” denemiş. Ortaya çıkan sonuç hem aşırı funky hem de kendine has. Ginger Root’un diğer videoları daha büyük bir hikâyenin parçası olan ama kendiliğinden de kısa film tadında klibini de buraya bıraktık. 

ALBÜM: Ağaçkakan – Geceye
(Universal Music Türkiye)

“Sana selamlar getirdim alacakaranlığa küsen gündönümünden.” Dört yıllık aranın ardından yeni bir Ağaçkakan albümüne kavuştuk. Prodüktör koltuğunda Da Poet’in yer aldığı yarım saatlik akışında yine frenleri patlamış bir kıvamda savuruyor kafiyelerini Ağaçkakan. Kelime oyunlarıyla derdine ortak etmekte ustalıklı bir iş çıkarıyor yine; bu dokuz şarkı eşliğinde öfkelenmek, yumrukları sıkmak kaçınılmaz. Kapak görseli Aylin Kutku imzalı albümün atmosferik kapanış parçası “Daha İyiyim” için Eren Karatepe yönetmenliğinde çekilen klip de hemen burada.

EP: King Krule – SHHHHHHH!
(XL Recordings)

Yalnızca geçtiğimiz seneki turne konserlerinde edinilebilen flexi disclere basılmış dört King Krule parçası, artık her yerde. Göğsümüzdeki sıkışmanın, ruhumuzdaki karanlığın sesi görevini hakkıyla yerine getiriyor yine; bu kez iyice oyuncaklı yollardan geçirerek. İzleyiciyle alay ettiği “Time For Slurp” klibine de bekleriz; bitince eğlenceli oluyor.

ALBÜM: SUMAC – The Healer
(Thrill Jockey)

Bizden söylemesi; huzursuzluk vermeye niyet etmiş başıboş seslerden oluşan bir albüm ile karşı karşıyasınız. Aaron Turner, Brian Cook, Nick Yacyshyn üçlüsü SUMAC’tan dört tane atlayışın olduğu bir saati aşkın ve oldukça gürültülü bir meydan okuma The Healer. 25 dakikalık açılış parçası “World of Light” bir kasvetli bir parlak havasıyla dengesizce selamlıyor dinleyeni. Dağınık davullar ve kirli mi kirli gitarların çarpışmasıyla meydana gelen koleksiyon; doğası gereği yorucu, gergin ve yontulmamış kocaman bir kaya kadar keskin.

TEKLİ: Mavis Staples – Worthy
(ANTI-)

En dikkat çekici ürünlerini 70’inden sonra vermek her şarkıcıya nasip olmaz ama Mavis Staples’ın 2010’lardan beri hiç karavana atmadığı, harika bir külliyat oluşturduğunu söylemeli. MNDR’ın (Amanda Warner) yazıp prodüksiyonunu üstlendiği “Worthy” de oldukça enerjik, funky bir parça. 80’li yıllarda Prince ile beraber yaptığı işleri hatırlatıyor. Şimdi 84 yaşında olan ve hâlâ turnelemeye devam eden Mavis Staples’ın sesi de her zamanki gibi güçlü, coşkulu. Tarihin en iyi vokallerinden birinden ne duysak yanımıza kâr zaten.

ALBÜM: Pond – Stung!
(Spinning Top Records)

Avustralyalı ekip onuncu albümünde tekrara düşmemeyi başarıyor ve hâlâ ceplerinde bize sunacak yeni numaraları olduğunu kanıtlıyor. Bir synth-pop güzelliğiyle açılan albüm, yolda eğlenceli funk numarası “So Lo”, sanki bir stoner rock albümünden kopup gelmişçesine bol fuzz’lı “Black Lung” ve bir başka synth-pop numarası “Elf Bar Blues”a uğrayıp kapanışı bir piyano baladı tadındaki, albümün duygu yoğunluğu en yüksek anlarından biri olan “Fell From Grace With The Sea” ile yapıyor. 

TEKLİ: Nemahsis – you wore it better
(Verbaithim)

Bu sene ilk stüdyo albümünü yayımlamaya hazırlanan Filistin asıllı Kanadalı müzisyen Nemahsis’in tatlı güzelliği. Şarkının fikri müzisyene arkadaşlarından özenip aldığı bir tişörtü bir türlü kendine yakıştıramamasıyla gelmiş, bu yaşantıyı yerleştirdiği bağlam ve çıkardığı sonuç ise hayli aydınlatıcı: “Andy Warhol her insanın 15 saniyelik bir şöhret yaşayacağını öngörmüştü ama bu ancak spot ışıklarını paylaşırsak mümkün olabilir. Her zaman en iyisini giyemeyeceğimi kabul etmek, sizin daha iyisini giyme olasılığınızı artırır. ‘Baş karakter’ deneyiminin ancak en azından bir kez sıradanlığa razı olunduğunda mümkün olduğuna inanıyorum.”

ALBÜM: Max Blansjaar – False Comforts
(Beanie Tapes)

21 yaşındaki Max Blansjaar ilk uzunçalarında çok özel bir denge yakalıyor: Hem politik hem toplumsal hem de kişisel meselelerini deşerken ses dünyasını da çok taze ve hafif tutmayı başarıyor. 10 şarkılık koleksiyonu için ilhamları arasında The Velvet Underground, Elephant 6 ve söz yazımı anlamında Cate Le Bon’u sayan Blansjaar’ın vizyonunu ve özgünlüğünü fark etmemek elde değil. Dünyadaki yerini aramak, büyümek, cevap aramak ve bazen bazı şeylerin cevapsız kalmasının daha iyi olduğunu anlamak arasında mekik dokuyor False Comforts

TEKLİ: Trentemøller – Dreamweavers
(In My Room)

Trentemøller’in 13 Eylül’e tarihlenen Dreamweaver koleksiyonunun adaşı ikinci tekli, uzayın karanlık sonsuzluğundan çıkagelmiş halüsinatif bir sesler bütünü gibi. Minik adımlarla başlayıp giderek daha gotik, puslu, psikedelik atmosfere Disa Jakobs’un büyüleyici vokali ve rüya gibi synthleriyle yapısını ilmek ilmek örüyor. Şarkı, birbiriyle iç içe geçmiş ikilikler içinde akıp giden âşıkları izlediğimiz şiirsel klibiyle “aşkı, bağlantıları ve yakınlığı” düşündürüyor.

TEKLİ: La Femme – Ciao Paris!
(Disque Pointu)

New wave, psikedelik rock, punk, surf rock gibi çeşitlenen etkileşimlerini tek potada eriten Fransız grup La Femme, 29-30 Haziran’da Bonus Parkorman’da gerçekleşecek Gezgin Salon Festivali’nin heyecan uyandıran konuklarından biri. Grubun serüvenine ABD’de devam edeceğinin bir beyanı olan yeni tekli “Ciao Paris!”, ağırlıklı olarak İngilizce sözlerden oluşan düşük tempo bir psikedelik pop numarası. Şarkıya eşlik eden klipte de grup üyelerini Paris sokaklarında gezinip sevdikleri mekânlar ve turistik noktalarla, klişelerle de oynayarak vedalaşıyor.