Kaybın yıkımı ve bıraktığı yaralar: Dünyada Karşılaşmış Gibi üzerine

Krek’in Kasım 2018’deki prömiyerinden bu yana biletleri hızla tükenen oyunu Dünyada Karşılaşmış Gibi; kayıpların ardından yas tutan karakterleri sıradan bir gecede, bir karakolda buluşturuyor. Berkun Oya’dan beklendiği üzere her detayıyla izleyeni usul usul vuran metne, çok iyi oyunculuklar ve alışılmışın dışındaki sahne kurulumu eşlik ediyor.

İzlemeden önce bilmemiz gerekenler

Dünyada Karşılaşmış Gibi üç sezondur Volkswagen Arena’da kapalı gişe oynuyor, biletleri satışa çıktıktan sonra neredeyse yarım saat içinde tükeniyor. 29. Afife Tiyatro Ödülleri’nde “Yılın En Başarılı Oyunu” ve “Yılın En İyi Erkek Oyuncusu” (Öner Erkan) dâhil olmak üzere dört ödülle dönen oyunu, seyirciler iki perdeyi yer değiştirir şekilde deneyimliyor.

İlk intiba?

Berkun Oya’nın diğer oyunlarında olduğu gibi bir camın ardına yerleşmiş bir dünyaya dalacağımız aşikar. Bu kez bir karakol keşfedilmeyi bekliyor. Oyuncuları duymak için takılan kulaklıktan Ferdi Tayfur’un “Sanma Ki Yaşıyorum” şarkısı dalga dalga yayılıyor; tesadüfen seçilmediğini anlamak mümkün. Hangi “yaşamayanların” öyküsünü izleyeceğimizi merakla beklemeye başlıyor ve acaba bu sefer kalbimiz ne kadar ağrıyacak sorusuyla baş başa kalıyoruz.

Okan Yalabık, Öner Erkan, Fatih Artman, Alican Yücesoy, Defne Kayalar, Serkan Keskin ve Settar Tanrıöğen’in performanslarını izlemek, kendinize yapacağınız bir iyilik olacak.

En çok neyi sevdin?

Yas meselesine bakış açısı, her karakterin hikâyesinin son derece özenli anlatılması ve hepsiyle bağ kurabilmemiz bence oyunu özel kılan etkenlerden sadece birkaçı. Kaybın yıkımı her bünyede farklı işlense ve kalpte bıraktığı yara kişiden kişiye değişse de Dünyada Karşılaşmış Gibi’deki kaybetmişlerin öyküleri insanı derinden etkileyen cinsten.

En az neyi sevdin?

Oyunu diğer akışta deneyimleyenlerin kahkaha ve tepkilerini duymak bazen konsantrasyonu bozabiliyor.

En çok hangi sahneye/unsura yükseldin?

Öner Erkan’ın sahnelerine kahkahalarla gülmemek, Fatih Artman’a şefkatle yaklaşmamak, Okan Yalabık’ın hâline üzülmemek mümkün değil. Oyun bir bütün olarak izleyiciyi derinden sarsıyor. En az empati kurduğunuz karakteri bile bir yerde anlamak mümkün.

Modunu nasıl etkiledi?

“Birini kaybetmek neydi?”, “Üstesinden nasıl geliniyordu?”, “Yasın içinden nasıl geçiliyordu?” gibi sorular tekrar akıllara düştü. Yaşananlar ve belki de yaşanamayanlar gözlerimizin önünden film şeridi gibi geçti.

Soru işaretleri / varsa açtığı tartışmalar … 

Yas sürecini kolay atlatmanın bir yolu var mı? Acaba atlatılabiliyor mu  gerçekten? Yoksa sadece daha derinlere mi gömülüyor?

Formu dolduran: Hande Sönmez

Fotoğraflar: Ayşegül Karacan