Çeviride yapay zekâ: Duygu Akın ne düşünüyor?

Hazırlayan: İlayda Güler

Günbegün gelişen yapay zekâ uygulamaları, pek çok meslek grubu için yeni tartışmalar açıyor. Peki çevirmenler dünyasında neler oluyor?

İyi çevirinin mutlaka taşıması gereken özellikler neler? Makine çevirileri bugün ne kadar işlevsel, geleceğe dair neler vadediyor? Yayınevlerinin bu konudaki tutumu nasıl olmalı? Çevirmenlik mesleği nasıl bir dönüşümden geçiyor? 

Marian Engel’in Ayı’sı, Julie Otsuka’nın Yüzücüler’i, Douglas Stuart’ın Shuggie Bain’i, Anna Burns’ün Sütçü’sü gibi son yıllarda çokça konuşulan romanların yanı sıra nice çocuk ve popüler bilim kitabını da Türkçeye kazandıran Duygu Akın, sorularımızı yanıtladı.

Çeviri yaparken yapay zekâdan destek alıyor musunuz? Öyleyse hangi araçları ne ölçüde kullanıyorsunuz? 

Çeviride yapay zekâdan hiç yararlanmıyorum. Bilim çevirilerinde artık terminolojiye ve teknik kullanımlara aşina olduğumdan, yardım ihtiyacı duymuyorum. Yapay zekânın önereceği terminolojiye, çözümlere güvenemeyeceğim için onların doğruluğunu araştırmaktansa kendim doğrudan araştırma yapmayı zamandan tasarruf açısından da tercih ediyor ve bilim çevirisinde yapay zekâya şimdilik başvurmuyorum. İngilizce-Türkçe çevirilerde yapay zekâ daha çok geliştirildiğinde, bir asistan gibi başvurmayı düşünebilirim.

Edebi çevirilerde ise yapay zekâdan birkaç çeviri örneği almaya çalıştığımda makul denebilecek bir çevirinin dahi yanına yaklaşmayan sonuçlarla karşılaştım ve yapay zekâ çevirisinin henüz edebi çeviriye hazır olmadığını açık biçimde gördüm. Yapay zekânın hatalı, üslubu algılamayan, inceliği görmeyen, kültürel detaylara inemeyen çevirisini düzeltmek, çeviriyi doğrudan yapmaktan daha zor olduğu için kısa vadede yapay zekâ çevirisinden yararlanmayı düşünmüyorum.

Güncel makine çevirilerinin epey zayıf olduğu yönünde yaygınlaşmış bir fikir var. Sizce yapay zekâ çevirmene ne gibi kolaylıklar sağlıyor, nerelerde işlevsiz kalıyor? Çeviriyi kelimelerin anlamlarından ziyade kültürleri tercüme eden bir pratik olarak ele alınca, yapay zekâyla çevirmen arasındaki sınır nasıl çekilmeli?

Bildiğim kadarıyla şimdiye dek ya kendi kendine öğrenme yoluyla ya da daha önce üretilmiş eserleri girdi olarak kullanıp, karşılaştırmalı örnekler üzerinden şablonlar belirleme ve yeni örnekler üretme yoluyla çeviri programları üretildi. 

Bugüne dek ne kadar veri işlenmiş, ne çok örnek üzerinden algoritmalar geliştirilmiş olursa olsun, yapay zekâ henüz edebi çevirilerde saymakla bitmeyecek, katman katman açsanız daha da çetrefilleşecek bazı inceliklere erişebilmiş değil. Böyle bakıldığında (edebi çevirilerde) makine çevirisinin bugün için çevirmenlere mevcut kalıpların ötesinde yaratıcı çözümler sunması zor görünüyor. Dolayısıyla onlara ancak fikir verebilecek, belki değişik açılardan bakmalarını sağlayabilecek bir yardımcı, bir asistan işlevi görebilir. 

Teknik ve bilimsel çevirilerde bu asistanlık rolünün daha yüksek bir yetkinlikle yerine getirilebildiğini görüyorum. Edebi çevirilerde bunu görmek içinse çok daha büyük sıçramalar yapılması gerekiyor. Yapay zekâ bugün, düne kadar hayal edemediğimiz bazı işleri yapabiliyor. İllüstrasyonlar kitap kapaklarında kullanılmaya başlandı bile. Çevirmenlerden de şimdiden rol çalmaya başladı ama başrol oyuncusu olmaları için henüz önünde çok uzun bir yol var. 

Yayınevlerinin yapay zekâ çevirilerine yönelmesi, kimilerinin yapay zekâ ve çevirmen ortaklığında deneyler türetmesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Yakın zamanda üzerine çokça konuşulan Yapay zekâ emeği değerli kılıyor, zaman kazandırıyor.” argümanına sizin yanıtınız nedir? Kâr odaklı uygulamalarla meslek tanımınızın “çeviri editörü”ne doğru gidişini nasıl yorumluyorsunuz?

Bazı yayınevleri çevirmenlerin değil, kendilerinin yaptıkları makine çevirileriyle kitaplar basmaya başladı. Edebi çeviride yapay zekânın yeterliliği konusunu bir yana bırakırsak, karşımıza çıkan ilk ve ivedi sorunun, yayınevlerinin kullandıkları yöntemi beyan etme konusundaki şeffaflığı olduğunu söyleyebiliriz. 

Yayın dünyasında üretilen her eserde, o üretime katkıda bulunmuş kişi/işletme/vasıtaların adının açıkça ve doğrulukla belirtilmesi, en temel ve kabul görmüş ya da görmesi gereken meseledir. Fakat ilk örneklerde karşımıza, makineye yaptırılan çevirilerin uydurma/var olmayan çevirmen isimleriyle yayımlanması, daha da önemlisi bunun okura önceden ve açıkça bildirilmemesi durumu çıktı. Dolayısıyla bir yandan çevirmenler tarafından geçmişten bugüne metinler için verilen emekler, büyük bir birikime, yaratıcılığa, akla ve yeteneğe dayalı üretimler değersizleştirilirken ve makinenin bu işi “bugünkü hâliyle” çevirmenler kadar iyi yapabileceği fikri geçerli bir fikirmiş gibi sessiz sedasız uygulamaya geçirilirken, bir yandan da okuduğu çevirinin başarısızlığı dışında elinde hiçbir ipucu olmayan okurlar, bu kitapların sahici kişiler tarafından çevrildiğine inanmaya terk edilmiş oldu. Buradaki uygulamaya getirilebilecek hiçbir açıklama, okurun satın aldığı kitabın çevirmeninin, insan zekâsına mı makine zekâsına mı sahip olduğunu baştan bilmeye hakkı olduğu gerçeğini değiştiremez. Kısacası şeffaflık politikası, makine çevirisinin daha ilk günlerinde karşımıza bir sorun olarak dikildi.

Yayınevleri açısından bana göre sorunlu olan bir diğer konu da çevirmenlerinin makine çevirisinden yararlandığını baştan duyursalar bile, makine çevirisinin edebi çeviriler için henüz nitelikli sonuçlar veremeyeceği, bu tür çevirilerin henüz insan zekâsı ve yaratıcılığıyla yapılana denk olmadığı gerçeğini teslim etmemeleri. Bu alanda yapılacak denemelere, girişimlere, çalışmalara karşı olmadığım gibi bunları merakla da takip ediyorum. Ancak yapay zekâ çevirisinin bugün bulunduğu noktada nitelikli edebi çeviri üretmekten çok uzak olduğunu rahatlıkla görebiliyorum. Yetkin her çevirmen de bunu kolayca görebilir. Aksi durumda elimizdeki eserlerin her kelimesine titizlenmek yerine, kolayca makine çevirisi yaptırabilirdik.

Durumu iyileştirmek için neler yapılabilir? Hayata geçmiş bir teknolojinin önünü kesmenin mümkün olduğuna inanmıyorum. Yapay zekâ artık pek çok alanda hayatın bir parçası. Yayınevleri açısından yapılabilecek ilk şeyin, şeffaflık politikası gütmek olduğuna inanıyorum. Diğer bir önlemin, mutlaka makine çevirisi kullanılacaksa, bu yöntemi kullanacak olan çevirmenlerin yetkin olmasına, kaynak ve erek dili çok iyi bilmesine, yapay zekânın açıklarını yakalayabilecek uzmanlığa sahip olmasına dikkat etmeleri olabileceğini söyleyebilirim.