Duygudurum: Benjamin Clementine - And I Have Been

Yazı: Seray Soylu

İngiltere’de doğup büyümüş, çağdaş klasik müziğin yenilikçi sesi; güçlü vokali ile şarkılarında ilahi bir tören atmosferi yaratan, bestecilik ve aktörlük gibi yetileri de olan Benjamin Clementine, And I Have Been ile avangart müziğin içine küçük orkestralar sığdırıyor. 

Clementine, albümlerine felsefi meseleleri edebi bir şekilde serpiştiren biri. Röportajlarında İngiltere’den sonra Fransa’ya taşınıp orada evsiz kaldığı bir dönemden bahsediyor. Hayatının bu inişli çıkışlı akışı, ona karanlık bir delikten ışığı gören bir sanat perspektifi sunmuş olacak ki Londra’ya geri dönünce ilk albümü At Least for Now ile 2015’te Mercury Ödülü’nü kazanıyor. İlk koleksiyonu olmasına rağmen piyanonun başında hayatının yakasını silkelerken dinleyicisiyle dertleşir gibi kullanıyor güçlü vokalini. Canlı bir öfkesi yok ama hep bir sorusu var. O zamanlarda çağdaş klasik müziğin yamacından ayrılmazken, bu kez avangart bir çağrının peşinde. 

Clementine’e ait Preserve Artists etiketiyle yayımlanan And I Have Been’e uzaktan baktığımızda barok pop, lounge pop ve senfonik rock arasında gidip gelen bir akışa rastlıyoruz. Sanatçının imzası sayılan piyano soloları ve tabii ki çağdaş klasik melodiler albümün hızlı çıktığımız merdivenleri gibi bizi asıl mesaja taşıyor. Prödüktör her zamanki gibi Clementine olduğundan, sözlerin hissettirdikleriyle hareket eden müzik şaşırtıcı değil. Sözleri pandemi döneminde California’da yazıyor, sınırlar açıldıktan sonra da evine, Londra’ya dönüp kayıtlara başlıyor. And I Have Been, diğer iki albümü gibi klasik müzikten ve post-minimalist görsel anlatıdan besleniyor. Clementine’in ilk kez vokali dışındaki ögelerle de dinleyiciyi şaşırttığı And I Have Been’in his haritasını çıkardık.

Yalnız patikalar ve köklerden beslenen dirilik

And I Have Been ile ilk tadımlık olan “Copening”in sözlerinde betimlenen “yalnız patikalar”ı duyarak tanışmıştık. Piyano ve tiz yaylılar eşliğinde yolların umutları parçaladığına, ruhlara son verdiğine değiniyordu parça. Albümün açılışını yapan “Residue” ise “Nübyeli gözlerimdeki ateş” diyerek ilk anda çarpıyor dinleyeni. Nübye, Güney Mısır ve Sudan bölgesinde yaşayan etnik bir grup; Clementine’in kökleri de tarihi de öfkesi de bu topraklarda yeşilleniyor. 

“Delighted” hayata dair bir kitabın önsözü gibi. Elinden gelenin en iyisini yaparken hiçbir şeyin garanti olmadığını hatırlatıyor. Şarkının nakaratı, hayatın rutin akışına benziyor; yani hayatta tekrar eden, şarkıda da başa sarıyor. Retro bir filmin soundtrack’ini andıran müziğinin bilincinde olan Clementine, “Delighted” klibinde de siyah beyaz, tarihi bir filmde geçen çekişmeli bir maç sunuyor bize. Hemen ardından sadece sevginin fark yaratabileceğinin altını çizen “Difference”ı dinliyoruz. Albümdeki en kendi hâlinde parça diyebiliriz çünkü sözlerin altını çizip şaşırtmadan noktalıyor müziği. 

Bireysel çıkmazların yarattığı ortak düğüme dair

Benjamin Seroussi direktörlüğünde çekilen “Genesis” klibinde, Clementine’in köklerini hatırlatan bir evde, müzikle dans eden ve iletişimi tartışmayla noktalanan iki kişiyi izliyoruz. And I Have Been, başından beri kullandığı “yol” metaforuna devam ediyor ve yol fark etmeksizin hayatın bir tuzak olduğunu vurguluyor. “Genesis”, oldukça hareketli başlarken yaylılarla sakinleşip yerini sade ve güçlü vokallere bırakıyor. Başka bir parçaya geçtiğimizi anlamadan “Gypsy, BC”, yıkılmış hissetmekten ve doğduğumuz yerin heyecanını yitirdiğinden bahsediyor. Koro vokallerle bireysel çıkmazları ortak bir düğüme dönüştürüyor sanki. 

Albümün tam ortasında bir Clementine işinde olduğumuzu hatırlatan piyano solosunu dinliyoruz. Yine bütünleyici bir geçişle piyanonun üzerine sözler ekleniyor ve “Copening” başlıyor. And I Have Been’in geri kalanında aynı ritim devam ediyor, hâliyle ilk kısımdaki heyecanı bulamıyoruz. “Lovelustreman” ise sona yaklaşırken yapılmış canlandırıcı bir numara gibi. Nispeten daha rahatlatıcı bir ritme sahip. Sonra tekrar “Recommence” ile albümün eski kompozisyonuna dönüyoruz. Gözlerdeki ateşle başlayan And I Have Been, “Sevgilimden kaçamıyorum” çaresizliğiyle noktalanıyor. 

Teferruatlı bir sadelik

And I Have Been’in ilk klibi “Genesis”in sonunda gördüğümüz Clementine’in bir çift gözü, kapaktaki portresindeki ifadeyle eşleşiyor. Müziğinin görsel karşılığını taşıyan ve parçalarını her zamanki gibi post-minimalist simgelerle süsleyen Clementine; teferruatlı bir sadeliğin peşinde. İsmi, kapağı, klibi, renkleri ve hatta Clementine’in bakışlarında bile süs yok ama güç var. Albümdeki heyecan ve ritim yer yer sönse de etkileyiciliğini kaybetmiyor. Sanatçı, aklındaki soruları yeteneğiyle bezeyip hediye paketi hazırlar gibi sunuyor. Dinleyiciyi, birkaç dakikada kocaman bir gösterinin parçası kılmak sanırım Clementine’in en özel hediyesi. Alelade bir yolculuğun sağ koltuğunda dinleyicisine eşlik etmeye dünden razı. Üstelik hiçbir manzarayı kaçırmayacağı da belli çünkü yolculuğun ne kadar kısa sürdüğünün farkında.