Ergenlik yılları: Bam Bam Bam

Ankaralı punk grubu Bam Bam Bam, gerek bangır bangır kayıtları gerek de tavizsiz canlı performansıyla (ki en son Demonation Festivali’nde deneyimlemiştik) kalp atışlarımızı hızlandıran ekiplerden.

İlk uzunçaları Buldozer’i M4NM etiketiyle 2018’de yayımlayan Bam Bam Bam, geçtiğimiz haftalarda da bir remiks derlemesi paylaştı. I’mpty, DJ Tuğba, urværk ve exitpink gibi isimlerin Bam Bam Bam şarkılarına yeni bakışlar getirdiği Remiksler albümü hemen aşağıda.

Grubun dört üyesinin büyüme yıllarında en çok hangi albümleri dinlediklerini anlatmalarını istedik ve bir şekilde Bam Bam Bam tınısında kendine yer bulan, Ahmet Kaya’dan Red Hot Chili Peppers’a, farklı uçlara yayılmış albümlerle karşılaştık. 

13-15 yaşlarındayken en sevdiğiniz albümler hangileriydi? O albümlerle nasıl tanışmıştınız?

Cansu: “13-15 yaşlarında ilkokuldan beri evde bulunan Mançoloji ve Cem Karaca kasetlerini dinlemeye devam ederken bir yaz halamı ziyaret etmek için şehir dışına gitmiştim. O yaz yaşça büyük bir kuzenim RHCP – Californication CD’sini dinliyordu. Duyduğumda aşırı etkilendiğimi hatırlıyorum. Neredeyse 10 yıldır RHCP dinlemedim belki de, ancak o hissi unutamam. Bu olaydan sonra yabancı rock türevi grupları araştırmaya başladım. O zamanlar MTV’de rock grupları epeyce yer alıyordu. Orada ne çıkıyorsa takip etmeye başladım. İnternet sayesinde diskografileri kurcalama imkânı elde edince de Nirvana – In Utero ve Deftones – Around the Fur albümlerini CD’ye çekip parçalanana kadar dinlemiştim. Bu bahsettiklerim kadar olmasa da Green Day – American Idiot ve Limp Bizkit – Chocolate Starfish and Hot Dog Flavored Water albümlerini de epey fazla dinledim.”

Arın:  “Ortaokul dönemleri için nadir ders çalışma saatlerimde fon müziği olarak kullandığım Ahmet Kaya’nın Resitaller-1 derlemesi ve Mor ve Ötesi’nin Dünya Yalan Söylüyor albümü aklımda yer etmiş.” 

Şafak: “Ben de isterdim Barış Manço’yla, Tarkan’la bu süreci makul şekilde atlatmayı ancak sürekli abimin müzik zevkine maruz kaldığımdan In Flames’in Whoracle, Clayman, Reroute to Remain’leri; Dream Theater’ın Octavarium, A Change of Season’ları; Amorphis’in AM Universium, Chapters’ları gibi albümlerle müzik zevkim daha sert ve deneysel türlere evrildi. Bu süreçte davul çalışım, tuşesi yüksek ve agresif bir yolda ilerledi. Aksak ritimler kullanmaya ve yerli yersiz ritim geçişlerinden keyif almaya başladım.” 

Fırat:“The Beatles – 1: Yıl 2003, Ankara Atatürk Anadolu Lisesi, Hazırlık F sınıfı. Beni çok seven ve her daim kayırmaktan da çekinmeyen sınıf hocamız doğum günüm için sınıf arkadaşlarımdan para toplamalarını ve bana bir hediye almalarını istemiş. Aralarından birisi de bana kaset almak için gittiği Dost Kitabevi’nden beni arayıp ‘Hoca bize sana zorla hediye aldırtıyor, seni aradığımı söyleme, kimin kasedini istiyorsun?’ diye sormasının üzerine ben de hep merak ettiğim ama tam olarak dinleme fırsatı bulamadığım The Beatles’ın ismini vermiştim. O zamana kadar kavga etmenin, kızlara kötü davranmanın, maço tavırların doğru ve yaşımın gerektirdiği şeyler olduğunu düşünürken The Beatles hayatımı değiştirip beni sevgi, barış dolu bir insan haline getirdi.”

“Duman – Belki Alışman Lazım: Bir kulüp takımında basketbol oynuyordum, en büyük tutkumdu. Evimden kulübün spor salonuna mesafe yaklaşık 1,5 kilometreydi ve bu albümü walkman’ime koyduğum zaman yürümek hiç zor gelmiyordu. Farklı yerlerden, aile yapılarından geliyor olsak da takım arkadaşlarımın da bu şarkıları severek dinlediğini biliyordum. Şimdi o yılları düşününce sanki Basketball Diaries filmindeymişim de bu albüm de soundtrack’iymiş gibi geliyor.”

“Red Hot Chili Peppers – By The Way: Saçlarımızı jöleleyip, Levi’s Engineered modeli kotlarımızı giyip Bahçeli 7. Cadde’de kızlarla buluşmaya hazırlanırken bu albümü son ses dinler, sözlerini yalan yanlış söyler ama kendimizi çok havalı hissederdik.”

16-18 yaşlarındayken en sevdiğiniz albümler hangileriydi? O albümlerle nasıl tanışmıştınız?

Cansu: “16-18 yaşları MP3 player dönemiydi. Bu sayede neredeyse uyumadığım ve okulda derste olmadığım her an müzik dinlemeye başladım. Nirvana sayesinde Hole ve Smashing Pumpkins’i keşfettim. Celebrity Skin ve Mellon Collie’yi hatmettim. Sonra 2006 yılında Arctic Monkeys bombası düştü ve bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmadı! Whatever People Say I Am, That’s What I’m Not albümü üzerimden kamyon gibi geçti. Bu albümle rockstarların, dramatik söz ve müziklerin devri benim için kapandı. Gündelik sorunların da müziğe dahil olabileceğini ve görünürde aşırı özel, havalı veya edgy olmayan insanların da müzik yapabildiğini gördüm, ve ben de gitar çalmaya heveslendim.”

Arın:  “Aslında çıkışı çocukluğuma denk gelse de lise yıllarında en çok Kardeş Türküler – Doğu albümünü dinledim. Yol teperken müzik dinleme alışkanlığını da bu albüm kazandırdı bana. Doğu sıklığında olmasa da Nevermind da o dönemler dinlediğim başka bir albümdü. İkisini de hâlâ keyif alarak dinliyorum.” 

Şafak: “Lise çağımın son iki senesinde Radiohead’le tanışmamla beraber (ki bence çok geç bir tanışmaydı) akustik gitarla evde Radiohead’in şarkılarına cover çalışmalarım ve bir bas bariton olarak Thom Yorke vokali denemelerim baş gösterdi. Zamanla sesimi açmayı ve kullanmayı öğrendim. Gitar ve vokal becerilerimin gelişmesiyle davuldan uzaklaşmaya başladım ve yaklaşık 4 sene bir daha başına oturmadım. Bu süreç, evde bireysel beste çalışmalarıyla söz, vokal ve gitar bestesi yazımı yönlerimi geliştirmeme ön ayak oldu. Radiohead, OK Computer ve Hail to the Thief albümleriyle hayatımı değiştirdi diyebilirim. Ancak o dönemler dinlediğim In Flames, Primus, Porcupine Tree, Incubus gibi gruplar hâlâ hayatımda çok önemli yere sahip. Bu gruplardan sıkılmayı henüz başaramadım, düşünmüyorum da. Muhtemelen 65 yaşıma da gelsem yine açıp Whoracle albümünü baştan sona dinleyeceğim.”

Fırat: “The White Stripes – Elephant: Kardeşim Dicle’yi davul çalması için zorlamıştım, The White Stripes tribute grubu olacaktık. Tam hayalimizdeki grup olamasak da evde yaptığımız provalar ve bir keresinde sahneye çıkıp çaldığımız ‘Seven Nation Army’ aslında hayallerimizin ötesindeymiş. Zaten Jack ve Meg de kardeş değilmiş.”

“Jethro Tull – Too Old To Rock’n Roll Too Young To Die: The Beatles dinleyip daha iyi bir insan ve hippi olduktan sonra, bana zamanında zorla kaset alan sınıf arkadaşlarım bu sefer içlerinden gelerek Orhan Kahyaoğlu’nun yazdığı Jethro Tull kitabını almışlardı. Üniversite sınavından bir hafta sonrada Ian Anderson’ı Ankara’da kardeşimle canlı izlemiştik, lise yıllarıma lise boyunca dinlediğim şarkıları canlı dinleyerek veda etmiştim.”