Haftanın etkinlik rehberi (17-23 Ocak)
Haftanın takviminden dikkat çeken konserler, oyunlar, söyleşiler, gösterimler, sergiler ve tavsiyeler.

Aperitif Dance Time: Çağrı Sertel – Multiverse
17 Ocak, Bina
Prodüktör, aranjör, besteci ve piyanist kimliğiyle birçok farklı müzik türünde, yurt içi ve yurt dışında sahne ve albüm prodüksiyonlarında yer alan Çağrı Sertel; caz, R&B, pop, elektronik ve ambient türlerinde yaptığı müziklerle dikkat çekiyor. Müziğini anlık değişimlere uğratabildiği ve bu değişimi yönetebildiği bir dünya yaratmayı amaçlayan Sertel; dinleyicilerin kendilerini dans pistinden uzakta tutamayacağı ritim ve melodilerden oluşan projesi ile hafta sonunun enerjisini artırıyor olacak. Bina giriş katta gerçekleşecek konsere katılım ücretsiz.

Elektro Hafız – “Style is Prison” Albüm Lansman Konseri
17 Ocak, Blind
Köln’de yerleşik müzisyen Elektro Hafız, Style is Prison albümüyle “tarz” kavramını farklı bir perspektifle ele alıyor. Albümde her şarkı, birbirinden farklı dünyalara kapı aralarken, müzisyenin psikedelik Anadolu müziği köklerini modern elektronik / funk ritimleriyle buluşturduğu yenilikçi tınıyı korumuş. Albümün lansman konserinde Elektro Hafız’a konukları Kardelen, Ben Büdü, Kamufle, Grup Ses, Tutku Dubhead, Gökalp K da eşlik edecek. Biletler burada.

H i s s i k a b l e l v u k u
17 Ocak, Bova
Berkan Tilavel, Okan Kaya ve Volkan İncüvez’in arasında cereyan eden bu icra, önseziler ile yürüyen doğaçlama bir maceradır. Anadolu hafızasını taşıyan bu macerada, eskinin pastoral yaklaşımı ile günümüz endüstrisinin imkanları âdeta gerilim-çözülüm ilişkisi içerisindedirler. Makamsal ezgiler ve doğaçlamalar, rock, caz, ethno-jazz, elektronik müzik, tekno müzik, afrobeat, noise müzik gibi türlerlerle ilişkilense de daha çok vuku bulan ânı, mecrayı önemsemektedir bu üç müzisyen. Başka bir deyişle; cereyan eden bu icra, dinleyicileri sarmaşık gibi çevreleyip birlikte nefes alıp vermeyi amaçlar. Detaylar burada.

Norte, The End of History
18 Ocak, Atlas 1948 Sineması
Othon Cinema, yeni gösterim programında Filipinli yönetmen Lav Diaz’ın 2013 yapımı Norte, the End of History filmini izleyici ile buluşturuyor. Dostoyevski’nin Suç ve Ceza eserinden ilham alan film, baş karakteri Fabian’ın ahlaki çöküşünü anlatan destansı ve etkileyici bir hikâye sunmakta. Fabian karakteri, Filipinler’i yaklaşık on yıl boyunca sıkıyönetim altında tutan Ferdinand Marcos’a çarpıcı bir şekilde benzemekte ve bugünün siyasi tartışmalarına yeni bir bakış açısını da beraberinde getirmekte. 18.00’de gerçekleşecek gösterimle ilgili detaylar burada.

Matematik Profesörü Miklós Hoffmann ile Sergi Turu
18 Ocak, Pera Müzesi
Pera Müzesi, algoritma ve bilgisayar sanatının öncü isimlerinden Vera Molnár, Dóra Maurer ve Gizella Rákóczy’nin eserlerine yer veren Hesaplar ve Tesadüfler ile Vera Molnár ve Molnár’dan esinle güncel yapıtlar üreten 16 sanatçıyı bir araya getiren Vera Molnár’ın İzinde sergileri kapsamında Matematik Profesörü Miklós Hoffmann rehberliğinde sergi turları düzenliyor. Rehberli turlar, sergilenen eserlerin matematik, olasılık, geometri ve bilgisayar teknolojisiyle ilişkisini inceliyor. Detaylar burada.

Limonlar Limonlar Limonlar Limonlar Limonlar
19 Ocak, House of Performance – Alt Sahne
Günde kaç kelime ile konuşabileceğiniz, bir yasa tarafından sınırlandırılsa nasıl anlaşırdınız? Günde sadece yüz kırk kelime hakkınız olsa; günlük ihtiyaçlarınızı, sevginizi, anılarınızı karşınızdakine nasıl anlatırdınız? Mors alfabesi? Kısaltmalar? Belki de daha çok göz kontağı? “Bazı yollar bulmamız gerek. Hileler ve bir şeyler.” Zelal Buldan’ın yönettiği Limonlar Limonlar Limonlar Limonlar Limonlar sahneye dönüyor, biletler burada.

Titus Kompleks
21-22 Ocak, DasDas
Genç yazar Olga Bach, absürt yüzyılımızın tam ortasında, korkunç bir adamın efsanesine sihirle dokunuyor. Nümayişlerin, buhranların ve teslim olmuş mantığın çağında, Shakespeare’in Titus Andronicus’undaki canavarca ruhunu ve kurgusunu yakalayıp, onu ve karakterlerini yeniden canlandırıyor. Biletler burada.

Deniz Kabuğu ve Rahip (La Coquille et le clergyman)
23 Ocak, Sinematek/Sinema Evi
Sinematek/Sinema Evi’nin üç filmden oluşan “Germaine Dulac’la Seyahate Davet” seçkisinde yer alan Deniz Kabuğu ve Rahip (1928), sürrealist sinemanın ilk örneği olarak kabul ediliyor. Senaryosu da sürrealist şair Antonin Artaud’a ait. Bir generalin karısına ilgi duyan bir rahibin iç dünyasını yansıtan; duygulara odaklanarak imkânsız bir aşkın ıstırabının hikâyesini aktaran filme Ayşe Tütüncü müzikleriyle eşlik edecek. Detaylar burada.

Başak Karafaki – SAKLAMBAÇ
2 Şubat’a dek, Bant Mag. Havuz / Bina
Bant Mag. Havuz / Bina’da yeni takvim yılının ilk sergisi, Başak Karafaki’nin İstanbul’daki ikinci kişisel sergisi olan SAKLAMBAÇ. 2 Şubat’a dek ziyarete açık olan sergi hakkında sanatçı şu ipuçlarını veriyor: “Paylaşmaya çalıştığım duygular, kâbuslar, endişler, muziplikler, kimindeki öfke, kiminin ise gözünün ardındaki gizli aşk, kısacası resimlerdeki aslında Başak’ın içinde yaşayan ve büyümek istemeyen tüm kız çocukları tarafınızdan sobelenmeyi bekliyor.” Detaylar burada.

Tuval üzerine akrilik ve sprey boya, 70 x 100 cm
Ambidexter Group Show 5
8 Şubat’a dek, Ambidexter
Ambidexter Gallery, farklı disiplinlerden bir grup sanatçının eserlerinin yer aldığı heyecan verici bir kolektif sergi olan Ambidextrous Group Show 5’i 16 Ocak’ta ziyarete açtı Serginin katılımcıları: Alp Erdem Öz, Andreas Sell, Ayda Demirci, Charlie Stein, David Doğan Levi, Ece Özel, Fırat İtmeç, Gala Bell, Gaspar Martinez, Hilmi Can Özdemir, Hüseyin Varaha, Mark Hale, Murat Burhanoğlu, Oğulcan Kuş, Oğulcan Sürmeli, Pınar Kayar, Sedat Ayhan, Selin Uyar, Simla İçeli, Selver Yıldırım, Sinan Saül, Tarık Töre, Vincent Krüger ve Yona Kohen. Detaylar burada.

Tuval üzerine yağlıboya, 180 x 140 cm
Nazım Ünal Yılmaz – Atsız Süvari
22 Şubat’a dek, Galerist
Nazım Ünal Yılmaz, Galerist’teki ikinci kişisel sergisinde özne-nesne ve insan-hayvan ilişkilerini ele aldığı eserleriyle güç dengelerini sorgulayan görsel bir anlatı oluşturuyor. Alexander Koch, sergi için kaleme aldığı katalog metninde şöyle anlatıyor: “Nazım Ünal Yılmaz’ın resimleri ne kadar kişisel ve bazen de mahrem görünse de, açıkça zamanımızın konuları içinde şekillenir; sanatçının, biçim verdiği büyük konular, bireysellik ötesinde, kolektif-kültürel ve evrensel. Belki de resim tarzı 1990’lar civarındaki ‘vahşi’ Alman resmine yakın olabilir – ancak içinde doğduğu Doğu geleneğinin hikâyeciliğinden gelen anlatımcılık Yılmaz´ın resimlerinde daha baskın görünüyor.” Detaylar burada.