Fatih Özgüven’in seçtiği “Terazi Filmleri” 25. Gezici Festival’de

Ankara Sinema Derneği tarafından düzenlenen 25. Gezici Festival 29 Kasım-5 Aralık tarihlerinde Ankara’da, 6-8 Aralık’ta Sinop’ta ve 9-12 Aralık’ta Kastamonu’nda. Modern sinemanın ilham verici örneklerini ve sinema sanatının klasiklerine programında yer verecek festivalde bu yıl Dünya Sineması, Kısa İyidir, Çocuklar İçin, Türkiye Sineması, Sessiz Sinema gibi klasikleşen bölümlerin yanı sıra 25. yıl için özel olarak programlanan, yeni, tematik film seçkileri de yer alıyor. Programın detaylarına buradan ulaşabilirsiniz.

Festivalde her sene sinema dünyasından bir ismin hazırladığı özel bir film seçkisi de gösteriliyor. Bu yılki seçki sinema yazarı ve çevirmen Fatih Özgüven’e ait. Fatih Özgüven, seçkisini “kararsızlıktan mustarip tipik bir Terazi Burcu insanı gibi iki uç arasında gidip gelen karakterleri ve bu karakterlerin yaptıkları seçimleri düşünerek” oluşturmuş ve programına “Terazi Filmleri” adını vermiş. Terazi Filmleri programı kapsamında Tristana (1970), Söz (Ordet, 1955) ve Saman Alevi (Le Feu Follet, 1963) filmleri gösterilecek. Filmlerin detaylarını ve Fatih Özgüven’in filmlere dair kaleme aldığı katalog metninden alıntıları aşağıdan okuyabilirsiniz.

Tristana (1970)

Luis Buñuel’in, ülkesi İspanya’da çektiği ve İspanyol yazar Benito Pérez Galdós’un aynı adlı romanından uyarladığı Tristana (1970), annesinin ölümünden sonra zengin bir soylunun himayesine giren genç bir kadının büyüme hikâyesi. Tristana’yı (Catherine Deneuve) himayesine alan Don Lope (Fernando Rey) masumiyetinden ve güzelliğinden büyülendiği kıza âşık olur ve onu baştan çıkarır. Tristana’nın önünde yeni bir dünya açılmıştır âdeta. Ancak zamanla Don Lope’un kontrolündeki hayatının sınırları dışında da bir hayat olduğunu fark eder ve yakışıklı oyuncu Horacio (Franco Nero) ile bir ilişkiye başlar.

Fatih Özgüven: “Şu Tristana denen kızı alın mesela. Birbirine benzeyen iki nohut tanesinden birini seçip ağzına atıyor ya da birbirine benzeyen iki sütundan birini seçiyor, seçebildiğini sanıyor da, bir hayat boyu durmadan yanlış- yanlış- yanlış seçimler yapıyor. Yoksa bize mi öyle geliyor? Seçim nedir? Biz gerçekten seçer miyiz? Yoksa başka bir şey mi bizim yerimize seçer?”

Söz (Ordet, 1955)

Carl Theodor Dreyer’in Danimarkalı rahip Kaj Munk’un tiyatro oyunundan uyarladığı 1955 yapımı şaheseri Söz’de (Ordet), bir çiftçi ailesi inanç ve aşk yüzünden dağılma noktasına gelir. Çocuklardan biri İsa olduğuna inanmaktadır, biri kendisini dini anlamda agnostik ilan eder, biri de aşırı dindar bir ailenin kızına aşık olur. Bir dizi inanç ve isyan öyküsünün iç içe geçtiği film, ağır ağır olağanüstü sarsıcı bir düğüm noktasına ulaşır.

Fatih Özgüven: “Başkaları, özellikle de sevdiklerimiz, çok sevdiklerimiz hakkında, özellikle de ölüm-kalım bahsinde nasıl seçim yapabiliriz, yapabilir miyiz? Söz bu bahiste sadece tek bir biçimde davranmamızı önerir: saf bir kalp ile. Bu film sinemanın en iddialı ve en sade filmlerinden biridir.”

Saman Alevi (Le Feu Follet, 1963)

Louis Malle’in, en karanlık ve kişisel filmlerinden birisi olan Saman Alevi (Le Feu Follet, 1963) ise Versailles’da bir klinikte tedavi görmekte olan alkolik bir adamın hikâyesidir. Adam intihar etmeyi düşünmektedir. Fakat önce Paris’teki arkadaşlarıyla son kez görüşüp, yaşamak için bir neden bulmayı denemeye karar verir.

Fatih Özgüven: “Başkalarının seçimleri karşısında ne yapacağız? Kendimizle ilgili seçimlerimiz, sevdiğimiz insanlara ilişkin seçimlerimiz bir biçimde bize değerken, tanımadığımız başkalarının bizi hiç umursamadan verdiği bazı büyük kararlar da vardır. ‘Onun yerinde ben olsaydım’ diyemeyeceğimiz insanların seçimleri. Onları ancak karşıdan seyredebiliriz. Edebiyatı ve sinemayı vazgeçilmez yapan bu seçimler karşısında ürperişimizdir. Yabancı’nın kararı, Anna Karenina’nın kararı bizi hesaba katmaz ama bizi değiştirir. Louis Malle’in Le Feu Follet/Saman Alevi’nin alkolik kahramanı Alain’in hikayesi de böyle. Alain bir ‘saman alevi’dir, hafifçe yanıp sönerek yaşayıp giden sayısız insandan biri. Ama onların da seçimleri vardır. Bize ancak seyretmek düşer.”