Filmekimi’nde doğru filmlere bilet alma rehberi

Bu yıl 29 Eylül – 8 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilecek 16. Filmekimi’nde Cannes, Berlin, Venedik, Sundance, Toronto gibi önemli festivallerin programlarından ödüllü ve merakla beklenen yeni filmler, ünlü yönetmenlerin son bombaları yerli sinemaseverlerle buluşuyor. Önünüzde toplam elli filmlik bir liste var ve her birini tek tek okuyup araştıracak vaktiniz yok mu? O zaman sizin için festivalin olmazsa olmazlarını ayıklayıp, izlemenin şart olmadıklarını ayıkladığımız mini liste ve yorumlarımıza doğru alalım.

 Yazı: Melikşah Altuntaş

MUHAKKAK GÖRÜLMESİ GEREKENLER

1495874219998_0570x0400_1495874280640

1. YOU WERE NEVER REALLY HERE

Lynne Ramsay’nin savaştan döndükten sonra bir daha kendini toparlayamamış, çocukluk travmaları tüm benliğini sarmış ve resmi olarak suçla savaştığı dönemde şahit olduğu cansız bedenleri zihninden kazıyamamış bir çeşit özel dedektif olan Joe’yu merkez alan filmi, beyaz perdede şahit olduğumuz en benzersiz kurgu işlerinden birini karşımıza getiriyor. Her zamanki gibi eşsiz bir performansla Joaquin Phoenix’in baştan sona bir anda bile kopmadığı şahane karakterini tüm hasarlarıyla kusursuz bir biçimde bedene getirdiği film, Cannes’dan En İyi Erkek Oyuncu ve Senaryo ödülleri kazanmıştı. Taxi Driver, PsychoDrive gibi pek çok filme referanslar içeren bu nefis film, bize göre seçkinin en iyisi.

the-square-01

2. THE SQUARE
Bir önceki filmi Force Majeure ile akılları baştan alan İsveçli dahi Ruben Östlund’un son filmi, günümüz modern sanat atmosferi, sosyal medya çılgınlığı ve pr dünyası hakkında da ilk akla gelen esprilerden uzak, keskin tespitleriyle kendine hayran bırakıyor. Tek bir ana hikaye takip etmektense, yer yer bir skeç filmini andıran bölümler ve yan hikayelerle biçimlenen The Square, tam da bu nedenle niyet ettiği taşlamanın hakkını sonuna kadar veriyor. İnsanoğlunun kibir, korku ve endişe duyguları ile çifte standart eğilimlerinin röntgenini çeken Östlund’un Cannes Film Festivali’nden Altın Palmiye ile ayrılan filmi, güçlü görsel fikirlerle de desteklenen çok sayıda sahnede kahkahalarla güldürürken, Östlund’un görsel hafızasının da nasıl muazzam bir çöplükten besleniyor olduğunu gözler önüne seriyor. “Goril performansı” sahnesi ise şimdiden klasik!

31-call-me-by-your-name.w710.h473

3. CALL ME BY YOUR NAME
Sundance Film Festivali’nde aldığı övgülerin ardından yılın en çok konuşulan ve övgülere boğulan filmlerinden birine dönüşen Call Me By Your Name, I Am Love ve A Bigger Splash gibi muazzam filmleriyle seyircisinin kalbinde taht kurmuş İtalyan yönetmen Luca Guadagnino’nun son filmi. 1983 yılının İtalyan kırsalında, Amerikalı bir profesörün yanına gelen genç bir adam ile profesörün oğlu arasındaki romantik yazın izini süren film, büyüleyici anlatım dili, sürükleyici görselliği ve başrol oyuncularının başarılı performansıyla övülüyor. Bu yıl En İyi Film dahil çok sayıda kategoride Oscar adayı olması da beklenen filmin, ödül sezonunda listeleri domine etmesi de şimdiden kaçınılmaz görünüyor.

25-good-time.w710.h473

4. GOOD TIME
Bir önceki filmleri Heaven Knows What ile hatrı sayılır bir başarı yakalayan Benny ve Josh Safdie kardeşlerin zımba gibi bir rejiyle seyircisini koltuğa mıhlayan son filmleri Good Time, ters giden bir banka soygunun ardından polisin yakaladığı zihinsel engelli kardeşini kurtarmaya çalışan genç bir sokak adamının 24 saate yayılan macerasına odaklanıyor. Safdie Kardeşler, temponun bir an bile düşmediği, soluksuz bir gerilime imza atıyor. Safdie’lerin ne kadar yetkin bir atmosfer kurma becerisine sahip olduklarını da kanıtlayan Good Time, baştan sona harika bir iş çıkaran Oneohtrix Point Never’in müzikleriyle de seyirci üzerinde benzersiz bir hakimiyet kazanıyor. Başroldeki Robert Pattinson ise tek kelimeyle harika.

shape1

5. THE SHAPE OF WATER
Sinemanın büyücülerinden Guillermo Del Toro’nun uzun zaman sonra çektiği en iyi film olduğu iddia edilen ve geçtiğimiz hafta Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan ödülünün sahibi olan The Shape of Water, bu yılki Filmekimi’nin en taze filmlerinden. Sally Hawkins, Michael Shannon, Octavia Spencer gibi isimlerin başrollerini paylaştığı film, izleyicisini 1963 Soğuk Savaş dönemi Amerikası’na götürüyor. Gizli bir devlet laboratuarında yürütülen araştırmayı keşfeden bir temizlikçi ile gizemli bir canavarın zamansız ilişkisine odaklanan filmin yıl boyu tüm ödül listelerinde kendine yer bulması yüksek olasılık.

MV5BNjU0ZjhlNDUtMWZlNS00NzRiLWJiMmEtMjA3NTU5ZTExMDllXkEyXkFqcGdeQXVyMjYyODQ0OTQ@._V1_

6. THELMA
Reprise, Oslo 31st August ve Louder Than Bombs gibi kalp kırıcı filmlerinin ardından, Norveçli harika sinemacı Joachim Trier’in, yalnız ve huzursuz bir kızın bilim-kurgu ile flört eden hikayesine odaklandığı son filmi Thelma, Venedik ve Toronto’nun hemen ardından Filmekimi’nde seyirci karşısına çıkıyor. Tutucu bir aileden çıkma, kasabalı bir kızın büyük şehirdeki üniversitede, bir başka kıza aşık olmasıyla, çekingen ruhundaki kırılmalar ve üzerindeki manevi baskılarla şekillenen gerçeküstü değişimlerini takip eden film, katıldığı festivallerden övgülerle ayrılan bir psikolojik gerilim.

30BEGUILEDweb1-master675

7. THE BEGUILED
1864’te iç savaşın kavurduğu Amerika kırsalında bir kız okuluna yaralı şekilde gelen bir ‘düşman’ askerle karışan olayları merkez alan The Beguiled, Sofia Coppola’ya bu yıl Cannes’dan En İyi Yönetmen ödülü kazandırmıştı. Coppola’nın çoğunlukla kısacık planlar, bol kesme ve dinamik bir anlatıyla önümüze getirdiği bu düşük bütçeli gerilim / kara komedi, kısacık süresi içerisinde çok şey başarıyor. Bir grup kadın kahramanın tüm film boyunca kapalı bir evin içinde karşımıza çıkmasıyla Virgin Suicides‘ı, nostalji hissinin uzağındaki dönem atmosferiyle Marie Antoinette‘i anımsatan The Beguiled‘ın ilk yarısına hakim olan cinsel tansiyon, ikinci yarıda karakterler arasında kurulan örtük yarış ve final bölümündeki oyuncaklı plan da izleyicisine hınzır kahkahalar attırıyor.

201712954_2_IMG_FIX_700x700

8. A FANTASTIC WOMAN
Bir önceki filmi Gloria ile hayran sayısını artıran Şilili yönetmen Sebastian Lelio’nun seyircisini, kendinden yaşça büyük sevgilisini kaybettikten sonra yalnızlaşan trans kahramanının iç dünyasına hapsettiği son filmi A Fantastic Woman, geçtiğimiz Berlin Film Festivali’nden bolca övgü ve En İyi Senaryo ödülü ile ayrılmıştı. Başroldeki Daniela Vega’nın kalp kırıcı güzellikteki performansıyla sürüklediği bu nefis filmin, güçlü bir Oscar kampanyası ile bir ilke imza atması ve trans bir oyuncunun ilk kez Oscar adaylığı kazanmasına yol açması bekleniyor.

loveless_still

9. LOVELESS
Rus sinemasının en önemli yönetmenlerinden Andrey Zvyagintsev’in son filmi Loveless, birbirlerinin yüzüne baktıklarında yalnızca kişisel pişmanlıklar gören, boşanma sürecindeki sevgisiz ve öfkeli bir anne babanın, mutsuz evlatlarının bir anda ortadan kaybolmasının hikayesi. Evin içindeki varlığını görünmez gibi sürdüren, hor görülen, sevgisiz büyüyen bir çocuğun kaybolmasının ardından, alternatif ailelerin de devreye girmesiyle dallanıp budaklanan film, yönetmenin alameti farikası olan nefis plan ve çerçevelerin henüz ilk saniyesinden itibaren yine yerli yerinde olduğu bir film. Cannes’dan Jüri Özel Ödülü ile ayrılan Loveless, Zvyagintsev’in en iyi filmi değil ancak yönetmenin olgun sineması ve güçlü anlatım dili her zamanki gibi işliyor.

killing-of-a-sacred-deer-kidman-farrell

10. THE KILLING OF A SACRED DEER
Dogtooth, Alps ve The Lobster‘ın ardından Yorgos Lanthimos’un bu yıl Cannes’da bir kısım izleyici tarafından yuhalanıp, diğerleri tarafından alkışlarla karşılanan son filmi, doktor bir karı koca ile iki çocuğunun monoton ve sönük yaşamının, manyak bir ergenin resme dahil olmasıyla çıldıran hikayesini anlatıyor. Baştan sona filme eşlik eden sinir bozucu yaylılardan oluşan müzikler ve tekinsizlikten tekinsizlik beğenen sayısız mizansen, Lanthimos’un karanlık aile tablosunun tonunu belirliyor. Yorgos Lanthimos’un tümüyle özgün, şaşırtıcı ve yaratıcı bir yönetmen olduğunu bir kez daha kanıtlayan film, kendisini sevmeyenler için gerçek bir felaket ama Lanthimosseverleri yine tatlı bir şölen bekliyor.

GÖZDEN KAÇIRILMAMASI GEREKENLER

11. Three Billboards Outside Ebbing, Missouri
In Bruges, Seven Psychopaths gibi filmlerinin ardından Martin McDonagh’ın bir kez daha zekice bir filmle hayranlarını selamladığı filmi, geçen hafta Venedik’ten En İyi Senaryo ödülü kazandı. Başroldeki Frances McDormand ise Oscar yolcusu.

12. Happy End
Michael Haneke’nin 5 yıllık sessizliğini bozduğu son filmi, şimdiye kadarki tüm filmlerinin bir karması şeklinde akıp giden, boğucu bir aileyi merkez alan ve dünyanın güncel sosyal ve politik krizlerine değip geçen bir minik tokat.

Happy End
Happy End

13. Bright Sunshine In
Sinemanın benzersiz kadın yönetmenlerinden Claire Denis’nin her zamanki gergin tonlarında gezinmediği ve başroldeki Juliette Binoche’a aşk mektubu niteliğindeki son filmi, orta yaşlı bir kadının aşk hayatını merkez alan sevimli bir komedi.

14. Zama
La Cienaga, The Holy Girl ve Headless Woman gibi filmlerin başarılı yönetmeni Lucrecia Martel’in yıllardır merakla beklenen son filmi, Arjantin tarihine farklı bir yerden bakan, şaşırtıcı bir dönem filmi.

15. Faces Places
Fransız Yeni Dalgası’nın ustalarından Agnes Varda ile Amerikalı sanatçı JR’ın yönetmenliğini birlikte üstlendiği ve ikilinin Avrupa’da çıktığı sanat dolu bir yolculuğu takip eden bu nefis belgesel, komik, sürprizli ve oldukça duygusal.

Faces Places
Faces Places

16. Foxtrot
Bu yıl Venedik Film Festivali’nde Samuel Maoz’a En İyi Yönetmen ödülünü kazandıran bu çarpıcı savaş karşıtı film, sarsıcı dili ve anlatımıyla, yönetmenin bol ödüllü Lebonan’ını başarıyla takip ediyor.

17. 120 BPM
Cannes Film Festivali’nden Jüri Büyük Ödülü ile ayrılan ve jüri başkanı Pedro Almodovar’ı filmden bahsederken bile gözyaşlarına boğan bu etkileyici LGBTi dönem filmi, güçlü kahramanları ve sürükleyici öyküsüyle ıskalanmaması gerekenlerden.

120 BPM
120 BPM

18. Wind River
Oyuncu – yönetmen Taylor Sheridan’a Sundance Film Festivali’nden En İyi Yönetmen ödülü getiren ve son olarak Cannes’da Belirli Bir Bakış bölümünden de ödülle ayrılan film, kalburüstü bir Amerikan bağımsızı.

19. Housewife
Dünya prömiyerini Toronto’da gerçekleştirdikten sonra tüm dünyayı dolaşan Baskın’ın ardından Can Evrenol’un merakla beklenen bu son filmi, karanlık geçmişinin izlerini bedeni ve ruhunda taşıyan kahramanının tüyler ürperten hikayesini anlatıyor.

20. Custody
Geçtiğimiz hafta Venedik Film Festivali’nden ödülle ayrılan filmlerden olan Custody, gittikçe dallanıp budaklanan ve bir kördüğüme dönüşen bir velayet hikayesine odaklanıyor.

21. The Battle of Sexes
Little Miss Sunshine’ın yönetmenlerinin, yanlarına bir kez daha Steve Carrell’ı alıp, yanına bir de Emma Stone’u eklediği bu eğlenceli indie, Toronto’daki dünya prömiyerinin hemen ardından Filmekimi’nde.

battle-of-the-sexes
The Battles of the Sexes

22. Mother!
Darren Aronofsky’nin uzun süredir agresif bir tanıtım kampanyasıyla her taraftan fırlayıp duran gerilim filmi Mother!, Venedik’te bir yandan yuhalanıp, bir yandan alkışlanmış, Toronto’da ise alkışlara boğulmuştu.

23. In The Fade
Fatih Akın’ın, işlenen bir nefret suçuyla tüm ailesini kaybeden bir kadının adalet mücadelesine odaklandığı ve Cannes’dan Diane Kruger’a En İyi Kadın Oyuncu ödülü kazandıran son filmi, üç bölümden oluşan sarsıcı bir dram.

In The Fade
In The Fade

24. The Party
İngiliz sinemasının yetenekli kadın yönetmenlerinden Sally Potter’ın kalabalık bir oyuncu kadrosu ve siyah-beyaz görüntü yönetimi ile karşımıza çıktığı son filmi, ilgi çekici bir dramedi.

25. Submergence
Alman sinemasının ustalarından Wim Wenders’ın, başrollere James McAvoy ve Alicia Vikander’ı yerleştirdiği ve prömiyerini Venedik Film Festivali’nde gerçekleştiren son filmi, aldığı karışık eleştirilerin ardından Filmekimi’nde.

26. Patti Cakes
Sundance’de çok sevildikten sonra Avrupa prömiyerini Cannes Film Festivali’nin Yönetmenlerin Onbeş Günü bölümünde gerçekleştiren bu güçlü film, özgün ana karakteri ve akıcı diliyle kaçırılmaması gereken bir Amerikan bağımsızı.

Patti Cakes
Patti Cakes

27. Nico 1988
Andy Warhol’un ilham kaynaklarından Nico’yu, döneminin şahitliğinde masaya yatıran bu müzikal biyografi, Venedik’te başrol oyuncusu Trine Dyrholm’un performansıyla övülmüştü.

28. The Insult
West Beirut filmiyle tüm dünyada büyük bir çıkış yakalayan Lübnanlı Ziad Doueiri imzalı bu sürükleyici mahkeme filmi, başrol oyuncusu Kamel El Basha’ya Venedik Film Festivali’nden En İyi Erkek Oyuncu ödülü kazandırdı.

borg_mcenroe

29. Borg McEnroe
1980’li yıllarda tenis dünyasının en çarpıcı karşılaşmalarından Björn Borg ve John McEnroe maçını öncesi ve sonrasıyla beyaz perdeye taşıyan film, dünya prömiyerini geçtiğimiz günlerde Toronto’da gerçekleştirdi.

30. The Summit
Cannes’da Belirli Bir Bakış bölümünün bu yılki en sevilen filmlerinden biri olan The Summit, Arjantin başbakanının gerilimki hikayesini anlatıyor. Başrolde ise Wild Tales ve Truman’dan tanıdığımız Ricardo Carin var.

BAŞARILI YÖNETMENLERDEN –MERAKLISINA- ORTA KARAR FİLMLER

  1. Gemini
  2. Jeannette: The Childhood of Jean of Arc
  3. England is Mine
  4. Lover For A Day
  5. Redoubtable
  6. Victoria & Abdul
  7. The Third Murder
  8. Tehran Taboo
  9. Le Fidele
  10. The Day After
  11. Fortunata
  12. La Villa
  13. The Desert Bride
  14. Lucky
  15. Rebel in the Rye
  16. Djam

PROGRAMIN EN ZAYIF FİLMLERİ

Filmekimi programının bu yılki en zayıf filmlerinin üçünü Cannes’da, birini ise Venedik’te ana yarışmada büyük ödül için yarışan filmlerin oluşturması pek manidar ancak bu birbirinden fena dört filmin ancak aşırı derecede meraklılarında bir karşılığı olacak gibi:

  1. A Gentle Creature
  2. Jupiter’s Moon
  3. The Leisure Seeker
  4. Rodin