Florian Zeller ile Anthony Hopkins’in birbirinden vazgeçmeye niyeti yok

Göz pınarlarımızı kurutma teşebbüsünde bulunup toplanmadık heykelcik de bırakmayan The Father’ı, kendi metni olan La Père isimli oyundan uyarlayan Florian Zeller; isimsiz aile üçlemesini, yine kendi oyununun adaptasyonu The Son ile devam ettiriyor. Laura Dern, Hugh Jackman, Vanessa Kirby ve Zen McGrath’ın başrolleri paylaştığı yapımın çekimleri bitti bitmesine ama kadroda sürpriz bir ismin de yer aldığı yeni ortaya çıktı: Anthony Hopkins.

The Father’da 80’li yaşlarında demansla mücadele eden, hastalığına rağmen asiliğini yitirmeyen ve tek başına, meydan okurcasına yaşayan bir karakteri şahane bir performansla canlandıran Hopkins; 20 yılın ardından kariyerinde ikinci kez Oscar’a layık görülmüştü. Zeller, “The Father’daki yolculuğumuzdan sonra Anthony olmadan başka bir film çekemezdim” diyor ve The Son’ın senaryosunu ilk okuyanın Hopkins olduğunu, çünkü karakterlerinden birinin özellikle onun için yazıldığını ekliyor.

The Son: “Genç Nicholas’ın acıları”

Peki ne anlatacak bu The Son? Öykünün kalbinde, ergenlik hezeyanlarıyla boğuşan genç Nicholas (McGrath) yer almakta. Nicholas’la ilgili bir şeylerin ters gittiği çok açık; ebeveynleri boşandığından beri insanlara mesafeli, öfke problemleri var ve sık sık okuldan kaçıyor. Bir şeylerin değişmesini umarak babasıyla birlikte yaşamayı istiyor.

Bahsi geçen baba Peter (Jackman); partneri Emma (Kirby) ve yeni doğmuş bebekleri nedeniyle oldukça yoğun günler geçirmekte. Eski eşi Kate (Dern) ile biricik oğlunun ortaya çıkışı, küçük çaplı bir kargaşaya yol açıyor hayatında. Daha iyi bir ebeveyn olmayı arzulayan Peter, ona aile sıcaklığı ve samimi bir ortam vermek için çabalıyor. Ancak Nicholas’ın içinde bulunduğu durumunun ağırlığı aralarındaki bağları tehlikeye atıp, aileyi kaotik bir sürecin içine sürükleyecek gibi.

Bir tiyatro metni olarak The Son, ilk olarak Le Fils adıyla 2018’de, Paris’te sahnelenmiş; 2019’da Londra’daki West End prodüksiyonuyla da büyük alkış toplamıştı. Beyaz perdeye uyarlama sürecinde, ilk filminde olduğu gibi, tiyatro sanatıyla dirsek teması bulunan İngiliz senarist Christopher Hampton (Dangerous Liaisons, Atonement) var Ziller’ın yanında.

“Diliyorum ki izleyiciler bu ailenin yolculuğundan derinden etkilenir” diyen Zeller, filmi deneyimleyenlerin üzerinde derin bir etki yaratmayı da ummakta: “Bu film, ailemizi ve arkadaşlarımızı aramamızı; oldukça sevildiklerini, yalnız olmadıklarını söylememizi sağlamalı”.