Çıplak ve gerçek: Genç Mungo

Yazı: Korcan Derinsu

En çok, ödüllü romanı Shuggie Bain ile tanınan yazar Douglas Stuart, Genç Mungo ile 1990’ların başında Glasgow’un gençlerin mezhepsel çizgilerle bölündüğü mahallelerine götürüyor. Erkekliğin anlamı ve birini sevmenin tehlikeleri hakkında romantizm ve şiddet arasında gidip gelen bir anlatı inşa eden roman, Can Yayınları etiketi ve Duygu Akın çevirisiyle Türkçede.


Ne hakkında? Hikâye ne? 

Glasgow’un fakir mahallelerinden birinde, kendisini sürekli ihmal eden annesi ve şiddet eğilimli abisiyle yaşayan 15 yaşındaki Mungo, Katolik bir genç olan James’e âşık olur. Ancak bu aşkın yaşandığı dünya, o kadar acımasızdır ki onları kabul etmekten çok uzaktadır. Türlü kötülüklere maruz kalan Mungo her şeye rağmen var olma savaşına devam edecektir. 

Zaman dilimi ve mekân 

1990’lar, Glasgow. Yoksulluğun ve mezhep temelli ayrışmanın en keskin olduğu dönemlerden biri. Şehrin kasveti de metnin ruhuyla çok uyumlu. 

Okumadan önce bilmemiz gerekenler 

*Douglas Stuart, 2020 Booker Ödülü’nü kazanan ilk romanı Shuggie Bain ile büyük ses getirmiş bir yazar. 

*Glasgow’da doğan ve 24 yaşında New York’a taşınan ve hâlâ orada yaşayan Douglas Stuart, 20 yıl boyunca moda endüstrisinde Calvin Klein, Ralph Lauren, Jack Spade gibi markalarda çalışmış bir tasarımcı. Shuggie Bain’i de son çalıştığı marka olan Banana Republic’te 12 saat mesai yaptığı bir dönemde yazmaya başlamış.

*2022’de Shuggie Bain’in A24 tarafından dizisinin yapılacağı ve BBC One’da yayımlanacağı duyurulmuş ama bütçe sorunundan bir sonraki aşamaya geçilememiş. Şimdi de Genç Mungo’nun uyarlanması gündemdeymiş. 

Kitaba dair en çok neyi sevdin?

Hiçbir duyguyu hafifletmeden, hiçbir sertliği yumuşatmadan anlatmasını sevdim. Stuart, hikâyeyi rahatsız edici bir gerçekçilikle sunuyor ve duygusal açıdan okuru sıkıştırmaktan çekinmiyor. Mungo’nun yaşadığı şiddet, korku ve çaresizlik o kadar güçlü işlenmiş ki okurken fiziksel olarak da etkilenmemek mümkün değil. Bu roman, okurunu rahat ettirme kaygısı taşımıyor ve tam da bu yüzden bu kadar etkileyici.

En az neyi sevdin?

Shuggie Bain ile benzer bir evrende geçiyor. Bu da ister istemez “aynı şeyi okuyorum” hissi uyandırıyor. Bir de belki biraz daha kısalabilirdi. 

Yazıma dair neler söyleyebilirsin? 

Stuart’ın dili de anlatımı da sade aslında. Kısa cümlelere gündelik olanı olduğu gibi aktarmayı hedefliyor daima. Bu yüzden okurken bazı yerleri belgesel izliyormuş gibi hissettiriyor. Diğer yandan duygusal sahnelerde de şiddet sahnelerinde de detaya girmekten hiç çekinmiyor. Bu da ister istemez canlı kılıyor anlatımı. Metnin bu canlı duygu yoğunluğu, karakterin iç dünyasını o kadar başarılı bir şekilde yansıtıyor ki Mungo’nun yaşadığı travmaları hissetmemek imkânsız hâle geliyor. Ayrıca yazarın şehri hikâyeye katma biçimi de bence çok takdir edilesi. 

Kısa sürede sürüklenerek mi okudun? Yoksa biraz sürünerek mi? 

Sürükleyici olduğu kesin ama duygusal ağırlığı nedeniyle bazen durup nefes almak gerekti. Bir de başları daha yavaş giderken bir yerden sonra daha hızlanıyor. Orada ister istemez gaza bastım ama genelini dura dura okudum. Tamamını bir haftada okudum bu yüzden. 

Çok etkilendiğin / dönüp tekrar okuduğun bölüm(ler) oldu mu? 

Mungo ve James’in beraber olduğu sahneler çok dokunaklı. Metnin genel karanlığında nadir bulunan umutlu anlardan olduğu için buraları daha bir yavaşlayarak, bazen tekrar okuyarak geçtim. 

Kitap, modunu nasıl etkiledi? 

Okurken ister istemez üzerime bir ağırlık çöktü. Kitap boyunca şiddetin, çaresizliğin ve toplumun acımasızlığının bir an bile azalmaması insanın ruh hâlini doğrudan etkiliyor. Neyse ki Douglas Stuart bunun da çaresini düşünmüş. Sürpriz kaçmasın diye burada susuyorum ama kötü hissetmiyordum bitirince, öyle söyleyeyim. 

Okurken hiç Google’ladığın şeyler oldu mu? 

1990’lar Glasgow’u hakkında bazı şeyler okudum. Ayrıca yazarın kendi hayatıyla Mungo’nun hikâyesi arasında nasıl bağlantılar olduğunu merak edip röportajlarına göz attım.

Kitabın ismi hakkında ne düşünüyorsun?

Karakteri işaret etmesi açısından doğru olsa da fazlasıyla düz bir tercih bence. Üstelik bu isim seçimi Shuggie Bain’i de düşününce -baş karakterin ismini romanın ismi yapma- kendini tekrar etme durumunu da pekiştiriyor maalesef. 

Bu kitabı seven şunları da sever 

Benzer sularda gezinen Tomasz Jedrowski’nin Karanlıkta Yüzmek’i ve tabii ki Stuart’ın ilk romanı Shuggie Bain ilk aklıma gelenler. Bir de henüz Türkçe’ye çevrilmemiş Alice Winn’in In Memoriam romanı.

Yazara bir soru soracak olsan bu soru ne olurdu?

Mungo ve James’in hikâyesinin devamını düşünüp düşünmediğini merak ediyorum. Ben olsam düşünürdüm. Bir de sonraki romanında ne yazmayı düşünüyor bunu çok merak ediyorum. Modacı geçmişini görebildiğimiz ters köşe bir roman yazsa keşke.