''Girls'' sona ererken: Diziden 5 ilginç yan karakter

HBO’nun sevilen dizisi Girls’ün bu pazar günü yayınlanacak olan sezon finali öncesi, geçtiğimiz dört sezonda karşımıza çıkmış ilginç yan karakterleri masaya yatırıyoruz.

Yazı: Zeynep Naz İnansal

booth

Booth Jonathan

SNL oyuncusu ve The Lonely Island üyesi Jorma Taccorne tarafından canlandırılan Booth Jonathan karakteri ilk kez birinci sezonda karşımıza çıkmıştı. O zamanki Marnie, yaşına göre daha olgun davranmayı seçen, ciddi bir ilişkiye sahip, düzgün bir sanat galerisinde çalışan, kısaca her şeyi plana göre yaparsa mutlu olacağına inanan biriydi. İlk bölümden itibaren Marnie’nin bu küçük dünyadan sıkıldığının sinyallerini alsak da, ona her şeyi sorgulatan kişi kesinlikle Booth Jonathan olmuştu. Marnie’nin halihazırda hayran olduğu bir sanatçı olan Jonathan, Marnie’nin ona bağımlı ve sadık sevgilisi Charlie’nin aksine, kendine fazlaca güvenen ve çevresindeki kimseyi umursamayan bir karakter. Marnie’ye çekici gelen de tam olarak bu. İkinci sezonda Marnie de, biz de Jonathan’ı daha yakından tanıma fırsatı bulduğumuzda sandığımız kadar gizemli ve derin biri olmadığını, hatta aksine kendiyle problemli sanatçı klişesine cuk oturduğunu fark etsek de kendisi, yalnızca Marnie’ye hayatını sorgulattığı için bile anmaya değer.

joshua

Joshua

Girls’in en sıradışı bölümlerinden biri olan ‘One Man’s Trash’deki Joshua (Patrick Wilson) karakteri bir bölümlüğüne hayatımıza girmişti. Lena Dunham’ın, ‘Hannah, hayatının ihtimallerinden birinde kayboluyor.’ Şeklinde tanımladığı bölümün büyük bir kısmı tek bir mekanda ve iki karakter arasında geçiyor. Bir şikayetle Hannah’nın iş yerine gelen Joshua o sırada çalışmayan bir doktor. Hannah özür dilemek için evine gidince onu içeri davet ediyor ve rüya gibi iki günlerini izliyoruz. Bu sakin, çekici, başarılı ve olgun erkek, Hannah’nın ihtiyacı olan tüm özelliklere sahip gibi görünse de, Hannah daha buna hazır olmadığını fark edip bu rüyadan çıkmaya karar veriyor. Aslında Joshua’yı Hannah’nın kısa bir süreliğine güç toplamak için yanında mola verdiği bir baba figürü olarak yorumlamak da mümkün.

laird

Laird

Jon Glaser’ın canlandırdığı Laird, ikinci sezonda Hannah ve Elijah kokain kullanmak isteyip junkie görünümlü komşuları Laird’e sormaya karar verdiklerinde hayatımıza girmişti. Hannah’yı takıntı haline getirip takip etmesini bir kenara bırakırsak, Laird içten, şefkatli ve çok duygusal bir karakter. Ölen kaplumbağasını ikiye kesip bir şişeye koyup yanında taşıyacak kadar. Hannah da bunu fırsat bilerek, kendini en yalnız hissettiği anda ona sığınmaya çalışsa da aslında birbirlerine uygun değiller. Laird mutluluğu, üçüncü sezonda, kendi kadar duygusal ve karmaşık bir karakter olan Caroline’da buluyor. Kısa zaman içinde beraber yaşamaya başlıyorlar ve Caroline hamile kalıyor. Son bölümde de doğumu izleyeceğimizi söylemeden geçmeyelim bu arada.

caroline

Caroline Sackler

Varlığından haberimiz yokken bir anda Adam’ın kızkardeşi olarak üçüncü sezonda beliren Caroline karakterini Gaby Hoffmann canlandırıyor. Adam’ın hayatından tanıştığımız ilk kişi olan Caroline, yalnızca bu yüzden bile ilgi çekiciyken, işin içine garip kıyafetleri ve karakteriyle müstesna karmakarışık saçları da girince daha çok görmek istediğimiz bir karakter haline geliyor. Adam’ın deyimiyle ‘yoluna çıkan her şeyi yok eden’ karakterimiz, aslında Hannah’nın Adam’ı daha yakından tanıyıp ona bir adım daha yaklaşmasına sebep oluyor. Arada bir çıldırsa da, Caroline Girls’ün en zeki karakterlerinden biri. Bunu ölümle ilgili uydurduğu kısa hikayeden ya da Hannah ve Adam ilişkisini özetlediği, ‘Adam en iyi performansını ihtiyacı olanlara ve yaralılara iyi gelirken gösteriyor’ cümlesinden anlayabiliriz. Kendine en uygun aday Laird’le bir bebek bekleyen Caroline’ın doğum hallerini izlemek için sabırsızlanıyoruz.

mimi rose

Mimi Rose Howard

Community’den tanıdığımız Gillian Jacobs’ın canlandırdığı Mimi-Rose’u ilk gördüğümüz anda kendisinden nefret ettiğimizi söylemek abartı olmayacaktır. Hannah ve Adam’ın havada kalan ayrılığının ardından, paylaştıkları evde yaşamaya başlayan Adam’ın yeni sevgilisi Mimi-Rose ilerleyen bölümlerde iki-boyutlu bir günah keçisinden çıkıp saygı duyduğumuz bir karaktere dönüştü. Girls’deki kadın karakterlerin aksine bağımsız, tutarlı ve kendine yeten Mimi-Rose’un kürtaj deneyimi ve bu durumla başa çıkma şekli de televizyon için bir devrim niteliğindeydi. Genellikle gözyaşları, pişmanlık ve çoğu zamanda kararından dönme ekseninde gezinen kürtaj meselesi, bu sefer gündelik bir olay ve basit bir operasyon gibi gösterilmişti. Işi ve kendi odaklı, ilişkisini yalnızca zevk için yaşayan bu karakter Hannah’yı da hayatını ve kararlarını sorgulamaya ve harekete geçmeye itti. Güvensizlikleri ve kıskançlıklarını da dürüstçe ifade etmekten çekinmeyen Mimi-Rose’u son gördüğümüzde yalnız kalması gerektiğine karar vermişti. Merakla bekliyoruz.