Gonca Vuslateri, müzik tutkusu ve hayatın verdiği “önüne geçilemez eksiklik duygusu”

Ekranda, sahnede ve beyaz perdede, özellikle son 10 yılın aranan oyuncularından biri olarak karşımıza çıkan Gonca Vuslateri, şarkıcılığıyla da buradayım diyor. 8 Mayıs’ta ilk teklisi Hep Bi’Şey Eksik’i çıkaran  Vuslateri, şarkısında bizi eksik yanlarımızı kabul etmeye davet edip, yolculuklarımızın tadına varmaya çağırıyor. Sözü ve müziği Sezen Aksu’ya, düzenlemesi Redd grubunun kurucusu ve solisti Doğan Duru’ya ait parçanın hikâyesini ve hislerini Gonca Vuslateri’den dinleyelim istedik. Üstelik şarkının mastering’ini yapan müzisyen Aykut Gürel ile yeni bir projenin hazırlığında olduklarının müjdesini de verdi. Şimdi Gonca’dayız…

Röportaj: Işıl Saykan

“Bu şarkı benim için bir ‘hikâye’ den çok, ‘Sezen Aksu ile bir an’dı. Müzikal yolculuğumun en kıymetli ‘an’ı…”

“Hep Bi’şey Eksik” sonunda bizlerle. Sonunda diyorum, çünkü bildiğim kadarıyla şarkıyla tanışmanın birkaç yılı varmış. Şarkıyla tanıştığın zaman ne hissetmiştin? Bu tekliye dönüşmesine kadar aradan geçen süreçte sende neler değişti / dönüştü? 

Benim için efsanevi sayılabilecek bir sohbetin içinde, hayata dair o zamanki sorularımın ve kendimi ifade ederken kurduğum cümlelerin bir projeksiyonu oldu bu şarkı. Aslında; “Tam da bunu demek istiyorum” değil de “tam da bunu hissediyorum” dediğim bir şarkı bu. Bazen sizin hayata yönelttiğiniz sorular, karşınızdaki insanın tecrübesi ile bir araya geldiğinde, sohbet kendiliğinden tasavvufi bir havaya bürünür. Edebi kaygısı olmayan, gayet de gerçekçi ve bir o kadar da akılda kalıcı… Bu şarkı benim için bir “hikâye”den çok, “Sezen Aksu ile bir an”dı. Müzikal yolculuğumun en kıymetli “an”ı… Taze taze stüdyoya girip okuduktan sonra parçanın bir yorumcu için kendini doğurması gereken en doğru zamanı aradım her yorumcu gibi bu süreçte. Ne zaman ki Redd grubunun kurucusu ve solisti Doğan Duru ile buluştuk, o zaman anladım ki, bu parçanın sound’unda yaklaşmak istediğim yer, tam da onun yaptığı müzik… Düzenlemeye dair ilk fikrini paylaştığı zaman başka herhangi bir sorum olmadı, yüzde yüz emindim.    

Senin için bir Sezen Aksu bestesi söylemenin neler ifade ettiğini biraz daha açar mısın?

1986 doğumluyum. Sezen Aksu şarkılarını annemin karnındayken dinlemeye başladım diyebilirim. Şarkı yazmadığı, insan doğasında var olan herhangi bir güdü, bir olay, herhangi bir an kaldı mı bilmiyorum. Klasik Türk müziğinden Fado’ya, Balkan müziğinden Anadolu türkülerine birçok janrda eser kaydeden, dünya standartlarında bir öykü anlatıcısı o. Sanatın her dalında kendini ifade etmeye çalışan bütün gençlere yol gösteren biri olarak, harika bir sıra arkadaşı, en hassas zamanların sırdaşının bana bu şarkıyı vermesi, son yıllarımın en güzel hediyesi oldu.   

Senin sesine dinleyici aşina (Tuna Kiremitçi ile yaptığın düetten olduğu gibi) ama şarkı söyleme sevgisi ve tutkusu kişisel tarihinde ne kadar gerilere gidiyor? Erken anıların, anekdotlarından paylaşabileceğin var mı? 

Babamın şahane bir sesi var, ablam çok iyi bir müzisyen, annem bir müzik âşığı… Klasik Türk müziğinin ağır bastığı bir evde büyüdüm. Müziğin evrensel gücünün bana verdiği motivasyonla çalıştım daima tüm rollerimi. İleride şarkı söylemekle ilgili fikirlerimin temelleri tam da konservatuvardaki müzikal eğitimim sürecinde atıldı aslında.   

“İnsanın yaşam tecrübesinin özü bu zaten: ‘Önüne geçilemez bir eksiklik duygusu”.’ Mahabharata’nın açılış cümlesinde der ki; ‘Yolculuk yapmayana mutluluk yoktur Rohita!’. Sonuçta farkındalığımız bir yolculuk boyutudur; kimileri buna mücadele der, kimileri de kendine yenik düşmek…”

Şarkıyı dinlerken duygudan duyguya gezindim durdum. Herkes için farklı hikâyeler anlatacağı muhakkak tabii de ben sendekini merak ediyorum. “Hep Bi’şey Eksik”, seni nasıl bir hikâyede dolaştırıyor?

Çok alengirli bir cevabı olduğunu düşünmüyorum açıkçası bu sorunun. İnsanın yaşam tecrübesinin özü bu zaten: “Önüne geçilemez bir eksiklik duygusu.” Mahabharata’nın açılış cümlesinde der ki; “Yolculuk yapmayana mutluluk yoktur Rohita!”. Sonuçta farkındalığımız bir yolculuk boyutudur; kimileri buna mücadele der, kimileri de kendine yenik düşmek… Çok az bir kesim bu yolcuğunun tadını çıkarır, bu yüzden onlarla sadece doğru şeyler için mücadele verirlerken karşılaşırsınız. Çünkü “tadını çıkarma” dirençleri, her türlü olumsuzluk karşısında daima ağır basar. Bu direnç motivasyonlarını ise, evrenin sonsuz güzelliğinden ve yüzde yüz bu güzelliği yaşayamayacağımız gerçeğinden alırlar. Sanırım ben oralarda bir yerdeyim, böyle şarkılar alıp oralara gitme isteğim bu yüzden.   

Sevdiklerimizi kaybedebiliyoruz, ayrılıklar yaşıyoruz, işimiz veya hayallerimiz elimizden alınabiliyor. Kimimiz bunları salgın sürecinde hayatında ilk kez yaşadı, kimimiz ise eksikliklerini bu süreçte keşfetti ve bunun üstüne gidiyor şimdi. Sence bir yanımız hep eksik mi kalıyor? Senin için bu dönem bu anlamda nasıl geçiyor?

Bence hayatımızın ne zaman sona ereceğini bilmediğimiz bir kulvarda koşuyoruz. Dolayısıyla tam tarihini bilmediğimiz bir bitiş çizgisiyle daima yüz yüzeyiz. Bunu anlamlandırabilmek için, yaşadığımız hayata, geceleri rahat uyuyabileceğimiz bir düzen getiriyoruz. Bunu da “karakter” olarak çağırıyoruz çünkü “bitirmek” demek istemiyoruz adına, “tamamlanmak” diye çağırmak istiyoruz onu veya “tamamlamak”… Böyle bir sürecin en masum lakabı bu galiba, “eksiklik”…

Şarkının düzenlemesinde ekipçe nasıl bir ortak yaratım süreci geçirdiniz? Ekibin katkıları için neler söylemek istersin? Ve son olarak “Hep Bi’şey Eksik”in yanına yeni şarkılar eklenecek mi zamanla? Yakın gelecekte ne gibi başka heyecanlar görünüyor?

Bu konuda çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Birlikte çalıştığım müzisyen arkadaşlarım; yaptıkları işleri yakından takip ettiğim, konser performanslarını kaçırmadığım, oyunculuktan kalan zamanlarımda daima birlikte vakit geçirdiğim insanlar. Stüdyoya girdiğimizde, içinde bulunduğum tüm çıkmazlarda, en az bir tiyatro provasındaymış gibi kolektif bir bilinçle birlikte var olduğumuzu hissettiren insanlar. En az tanıdığım, hayran olduğum Berke Özgümüş’ün davul performansı muhteşemdi. Yakın arkadaşım Özge Metin (keman) ve Okan Kaya (bas) ile çalışmak şahane bir duyguydu. Özge ile aynı sahneyi paylaşmışlığımız olduğu için heyecanımı yenebildim. Okan Kaya ise, Gevende’den de bildiğimiz, hayran olduğum bir müzisyendi. Gitarda Levent Özer’in katkısı benim için çok özeldi. Doğan’ın şarkıda aynı zamanda back vokal yapmış olmasını ilk düetimiz olarak kabul edeceğim her zaman. Buradan sonraki adımımız Aykut Gürel ile yapacağımız bir albüm olduğu için, mastering’i onun yapmış olması, resmen sihirli bir dokunuş oldu. Oyunculukla ilgili projeler devam ederken, dilerim bu pandemi süreci bittikten sonra tiyatroda da buluşuruz. Çünkü üzerinde konuştuğumuz birkaç proje de var. Bu arada Aykut Gürel ile de albüm projemize başlamış durumdayız.