Heather Glazzard ve ait olmanın dayanılmaz hafifliği
İngiliz fotoğrafçı Heather Glazzard, “arkadaşlarından, queer tarihinden ve kendisini kızdıran şeylerden” ilhamla çektiği fotoğrafların, içinde büyümek isteyeceği toplumun bir temsili olduğunu söylüyor. 2017’de queer kadınlar ve non-binary sanatçıların çalışmalarını özgürce sergilemesi için kurduğu Moist Collective, tıpkı kendi portrelerindeki gibi, LGBTİ+ kavramının altındaki çeşitliliğe bir övgü gibi.
Fotoğrafladığı öznelerin ve sahnelerin doğallığı, samimiyeti ve narinliğinde, heteronormatif egemenliğinden uzak; açık görüşlü ve peşin hükümsüz bir diyara kaçış var. Sanatçı, şiddetin, ötekileştirilmenin ya da baskının olumsuzluklarına değil, daha çok ait hissetmenin ve kabullenmenin dayanılmaz hafifliğine vurgu yapıyor. Örneğin Queer Letters serisi için portrelediği insanlardan kendi küçüklüklerine bir mektup yazmalarını rica eden Glazzard, benliklerini gerçekleştirme yolunda karşılaştıkları olumsuzlukları güç ve cesarete dönüştüren hayat hikâyelerini bir araya getiriyor.
Karantina zamanını eşi benzeri görülmeyen bir bireysel projeye dönüştüren sanatçılar arasında Glazzard da vardı. FaceTime üzerinden arkadaşlarını fotoğraflayarak hem moral depolayan, hem de uzun zamandır iletişimde olmadığı arkadaşlarıyla konuşma fırsatı yakalayan sanatçı, sürükleyici ve keyifli karakter hikâyeleri yansıtıyor. “Haberlerden uzak durup, çevrendeki hassas insanlara ve etrafındaki yaratıcı çevreye pozitif şeyler teşvik etmenin çok önemli olduğunu düşünüyorum” derken, mesafenin bir araya getiriciliğini yaratıcı bir tedavi olarak kullanıyor.
Yazı: Cansu Çubukçu