Direnişi dansla vermek: Hepimiz İçin 9/8’lik Bir Dövüş

Yazı: Tuvana Adalı

Yönetmen Gizem Aksu’nun 2022 yapımı kısa belgeseli Hepimiz İçin 9/8’lik Bir Dövüş, MUBI’de gösterimde. İlhamını etnik kimliği sebebiyle Nazilerce Wittenberge Toplama Kampı’nda öldürülen Sinti-Roma boks efsanesi Rukeli Trollmann’ın öyküsünden alan yapım, dansın içindeki direnişi keşfettiriyor.

Ne hakkında? 

Kendi oluş hâline ve köklerine sahip çıkmanın, sanki aidiyeti yeniden inşa etmenin yolları hakkında. Ayrımcılık, şiddet ve baskı karşısında bu mücadeleyi, direnişi dansla ve birliktelikle vermenin, kendinde köklenmeye ve canlılığını korumaya inatla devam etmenin hikâyesi. 

Zaman dilimi ve mekân 

1930’lar Nazi Almanya’sında bir boks ringinden günümüz Berlin’inde karlı bir göle, ardından İstanbul sokaklarına, Tarlabaşı ve Fikirtepe’ye uzanan bir izlek. 

İlk intiba?

Belgesel, Gizem Aksu’ya filmin ateşleyici ilhamını veren ve temel başlangıç noktası olan boksör Johann “Rukeli” Trollman’ın ruhunu onurlandıran, hayatta olduğu sürede yaşadıklarının şifa bulmasına niyet eden şamanik bir ritüelle açılıyor. Ritüel Elif Özkoç’un sözleriyle, Rukeli aracılığıyla dışlanmış hisseden, gölgede kalmış ve kimlikleri elinden alınmış tüm insanları da anarak, “tekrar kuvvetli köklerle bu dünyada yürüyebilmeleri için” bir dua ediyor. 

Rukeli’nin hikâyesindeki en çarpıcı noktalardan biri ise şöyle: 1933’te Almanya’da kazandığı ağır sıklet unvanı, “çingene gibi dans ederek boks yaptığı” gerekçesiyle askıya alınıyor ve bir dövüşe daha çıkması isteniyor. Rukeli, etnik kimliği dolayısıyla maruz kaldığı ayrımcılığa karşılık olarak, saçlarını sarıya boyayıp yüzünü una bulayarak ringe çıkıyor. 

Rukeli’yi ve sergilediği direnişi, bu dünyada benzer mücadeleler vermekte olan insanlar ve üzerlerinde bıraktığı capcanlı izle bir araya getirerek onurlandırmasıyla farklı bir kanala ışık tutuyor belgesel. Saklanmak ya da kaçmak zorunda kalmış, bir yıkıntının ortasında bırakılmış, dışlanmış ve karanlıkta kalmış hikâyelere, insanlara, parçalara sahip çıkmanın, onlara ses vermenin ve görünür kılmanın etkisini iyi biliyor.

Sadece Rukeli’nin hikâyesini anlatmak ve belgeselde yer alan dansçıların mücadeleleriyle olan bağlantısını kurmak da mümkün olabilirdi. Bu, daha farklı bir yol olurdu bu hikâyeyi anlatmak için. Bir ritüel ve onurlandırmayla, şifa bulmaya aracı olma niyetiyle bunu yapmak, Rukeli’nin ruhuna böyle bir yer vermek daha derin, çok boyutlu, aydınlık ve geniş bir yol sunuyor sanki hikâye anlatımına.  

En çok neyi sevdin?

Gizem Aksu’nun, Rukeli’nin anıtı karşısında dans ederek boks yapmasını ve Berlin’de donmuş bir göl üzerinde göbek atmasını, Gizem Nalbant’ın Galata Köprüsünde ve Sema Semih’in Tarlabaşı’nda demirden cephede dans edişlerini, dört dansçının mahalledeki danslarına balkondan kalkıp göbek atarak eşlik eden kadını ve Rukeli’nin geçmişte yaşadığı karanlık ayrımcılığa ve onun sergilediği onurlu direnişe ışık tutan ritüeli. 

Soru işaretleri / varsa açtığı tartışmalar… 

Sokakta, yeni taşınılan bir ülkede ya da henüz tam güvende hissedilmeyen bir yerde dans etmenin etkisini ve duygusunu merak ettim. Dışladığım, olduğundan farklı olmasını dilediğim, kabul etmemekte ısrarcı olduğum şeyleri ve bunların gölgesinde kalanların neler olabileceğini düşündüm.