Gidenlerin dikenleri: Herkes Yolunda

Yazı: Zelal Buldan

Bir Tatlı Kaşığı Çamur ile tanıdığımız Echoes Sahne, yeni oyunu Herkes Yolunda ile seyirciyi tek kişilik bir kadın hikâyesine davet ediyor. Meltem Gürlevik’in yazıp yönettiği ve oynadığı Herkes Yolunda’nın dikkat çeken ses tasarımı Doruk Koç’a, ışık tasarımı ise Seril Aksoy’a ait.

Konu nedir?

Terk edilmeyi çokça deneyimlemiş, gidenlerin ardında bıraktıkları izlerde kaybolmuş genç bir kadın, ilk kez gitmeye cesaret eder. Daha önce hiç gitmemiş olmanın getirdiği tecrübesizlik, onu gidenlerin hatıralarıyla buluşturur. Ev, sokak, deniz, orman gibi mekânlar arası geçişlerle beraber gerçek ile rüyalar âleminin karıştığı bir yolda bozkıra ve anneye doğru yolculuğa çıkar.

İlk intiba

Gitmeye karar verdikten sonra açılan boş bavula ne koymak gerekir? Belki bir tirbuşon…  Geri dönmemek üzere gidilen bir yolculukta ne lazım olur en çok insana? Belki bir tane de yedek tirbuşon! Daha önce hiç bavul hazırlamamış biri bilebilir mi yanında götüreceklerini? Gidenleri hatırlamak yanıt olabilir; belki babanın giderken yanına aldığı gibi bir spor ayakkabı… Bu sorular ile başlıyor genç kadının yola çıkış problemleri ve boş bir bavulun içine, geçmişin hayaletlerini sığdırmaya çalışıyor. Bavulu doldurmak üzere tek tek gidenleri arıyor, istediği cevabı alamıyor. Aradığı kişilere ya şu an ulaşılamamakta ya da onlar artık duyamayacak kadar uzaklarda. Yolculuğun tek kişilik olduğunu, bu gerçekleşmeyen telefon konuşmaları ile beraber anlıyoruz. Genç kadın, geçmişin anılarıyla çıktığı yalnız yolculuğunda yürürken, ona el uzatmak istiyoruz. Bir bar tuvaletinin yanmayan ışığında, bir ayının kollarında, denizin yalnız derinliğinde olan genç kadın, elimizi tutamayacak kadar uzakta. Bu yol tek kişilik ve dikenli. 

En çok nesini sevdin?

Uzun, dikey kumaş parçalarının kullanıldığı her ânın seyir zevkini ikiye katlayışını. Işık ve ses tasarımının uyumunu ama en çok da Meltem Gürlevik’in bu atmosfer ile bütünleşmesini. Oyuncunun farklı bir dile dönüşen beden kullanımını ve sözsüz anlarda kendini izletişini.

En çok hangi ana yükseldin?

Kayıp bir ruhun özgürleşmesinin başlangıcı gibi hissettiğim yüksek kahkaha seslerinin eşlik ettiği dans.

Nasıl hissettirdi?

“Anılar, kokularıyla birlikte canlanıyor. Yazın bunu. Lazım olur.” diyor hikâyenin öznesi. Kırmayıp yazıyorum bir köşeye ve zihnimdeki anıların kokularını anımsıyorum.  Bir kadın hikâyesinden çıkıp, başka kadın hikâyelerindeki ve kendi hikâyemdeki kokuları hatırlıyorum. Hepsinde benzer bir koku beliriyor bozkırdan gelen bir rüzgâr eşliğinde. Soğuk, üstü otlarla kaplı bedenlerin dikenleri batıyor; gidenlerin dikenleri…