Keskin çizimlerle Françoise Sagan'ın Akdeniz'ine: Hoş Geldin Hüzün

Yazı: Olcay Özer

Françoise Sagan’ın bugüne dek pek çok farklı baskısı yapılan ve sinemaya da uyarlanan romanı Hoş Geldin Hüzün, Fransız çizer Frédéric Rébéna’nın kaleminden bir grafik romana aktarıldı. Desen Yayınları etiketi ve Damla Kellecioğlu çevirisiyle Türkçede yayımlanan Hoş Geldin Hüzün, Fransız Rivierası’nda gizemli ve bol duygu değişimli bir maceraya çağırıyor.

Ne hakkında? Hikâye ne? 

Cécile, babasıyla birlikte Fransa’nın güneyinde uzun bir yaz tatilinin tadını çıkaran 17 yaşında bir genç kadındır. Ergenliğinin son dönemeçlerinde dolanan, annesinin kaybını hâlâ hazmedememiş hâlde ve biraz da şımarık. Cécile’in taptığı babası ise çekici, kadınlarla ilişkilerinde başarılı bir “çapkındır”. Aralarındaki ilişkinin kendine özgü bir ritmi vardır. İkisi de kendisini özgür ruhlar olarak görürler. Ancak bu “rahat” yaşam tarzları elbette zenginlikleri sayesinde mümkündür ve Cécile bu ayrıcalığın son derece farkındadır. 

Kitabın başında, babasının (kendisinden 10 yaş küçük) metresi Elsa ile birlikte bir villada kalırlar ve güneşlenmek, yüzmek, sosyalleşmek dışında pek bir şey yapmazlar. Cécile bu sırada aynı tatil köyünde kalan Cyril adlı genç adam ile gönülsüz bir aşk yaşamakta ve ilk cinsellik deneyimiyle tanışmaya çalışmaktadır. 

Babası, annesinin en yakın arkadaşı olan Anne’i de tatile davet edince bu rüya gibi denge bir anda bozulur. Anne’in varlığı Cécile’in kıskançlığını da kışkırtacak ve babasının Elsa ile olan ilişkisinin dengesini bozarak onu ölümcül bir plan yapmaya itecektir.

Okumadan önce bilmeniz gerekenler 

Françoise Sagan, 17 yaşında genç bir kadının hayatla tanışmasını anlattığı bu romanını kendisi 18 yaşındayken yazmış. Hoş Geldin Hüzün, yazarın ilk romanı ve hikâyesi zamanının çok ötesinde bir yazıma sahip. Türkiye’de gençlik kitaplıklarında yer alsa da gençlik buhranlarını yansıtmanın çok ötesinde duyguları irdeliyor.  

Kitaba dair en çok neyi sevdin?

Hoş Geldin Hüzün’ün bu yazıya konu olan versiyonu bir grafik roman formatında. Birçok farklı yayınevinden baskısı olan, beyazperdeye uyarlanan, çok derinlikli nüanslara işaret eden bu hikâyeye bu anlatım formatı çok yakışmış. Son derece başarılı, keskin çizimlerle hikâyeyi okuyucuya aktarıyor.

En az neyi sevdin?

Roman, anlatıcı Cécile’in içinde boğulduğu ergenlik ve kıskançlık duygularıyle ölümcül bir oyuna girişmesini konu ediyor. Genç bir kadının bu denli akılsız bir planın peşinden koşması ve kendi dâhil kimsenin gerçek duygularını algılayamaması benim en az sevdiğim unsur oldu.

Yazıma dair neler söyleyebilirsin? 

Hoş Geldin Hüzün’ün hem romanını okumuş hem de filmini izlemiş biri olarak, grafik romandaki duygu aktarımının filmdekinden çok daha iyi olduğunu; romanın duygusuna da olabildiğince yaklaştığını söyleyebilirim. Hatta romanın görselleştirilmesi zaman zaman okuyucunun algısını kolaylaştırıyor; Cécile’in ani duygu değişimleri bu görsellik içinde okuyucuya çok daha net geçebiliyor.

Kısa sürede sürüklenerek mi okudun? Yoksa biraz sürünerek mi

Grafik roman, formatı itibarıyla zaten kolay okunan bir tür. Hoş Geldin Hüzün’ün sürükleyici hikâyesi de işin içine girince bir oturuşta okunası olmuş.

Okurken hiç Google’ladığın şeyler oldu mu?

Romanın hangi isimle Türkçeye çevrildiğini Google’ladım: Günaydın Hüzün.