The Book of Boba Fett değerlendirmesi - Pilot bölüm (Disney+, 2021)

The Book of Boba Fett, bir The Mandalorian spin-off’u. Star Wars evreninin en gizemli karakterlerinden Boba Fett’in hikâyesini anlatıyor. Temuera Morrison ve Ming-Na Wen’in, ilk canlı aksiyon Star Wars dizisindeki rollerini sürdürdüğü yapımın yan rollerinde ise Matt Berry, Jennifer Beals ve David Pasquesi gibi isimler var. The Book of Boba Fett serisinin yapımcısı, yaratıcısı ve yazarı, The Mandalorian’da da aynı görevleri yerine getiren Jon Favreau. Yapımın ilk bölümünün yönetmen koltuğunda Robert Rodriguez oturuyor. Favreau’yla birlikte dizinin yaratıcı yapımcılığını da üstlenen Rodriguez, pilot bölümde kısacık gözüken Dokk Strassi ve dizinin devamında tanışacağımız Mok Shaiz’i seslendiriyor aynı zamanda.

Yazının devamı, henüz 2. The Mandalorian sezonunu bitirmemiş olanlar için kimi sürprizbozanlar barındırabilir. 

The Book of Boba Fett

Zaman dilimi ve mekân 

İlk bölümün hikâyesi, Return of the Jedi’ın (1983) Boba’yı bıraktığı yerden, yani Sarlacc canavarının içinden başlayıp; bundan birkaç yıl sonrasına atlıyor. Çölde olanları karakterin yakın geçmişi; Tatooine’i ise şimdiki zamanı olarak belleyen dizi, bu iki mekân ve zaman arasında bir ileri bir geri zıplayarak ilerliyor.

Konu nedir?

Boba Fett’in bacta rejenerasyon tankında gördüğü rüyaları aracılığıyla o âna kadar başına gelenlere tanık oluyoruz: Sarlacc’tan kurtulduktan sonra çölün ortasında bedbaht bir hâlde kalan karakter, meğer önce Jawalar tarafından soyulup zırhından olmuş, sonra da Tusken yağmacıları tarafından esir alınmış. 

Boba Fett uyandığında ve bu olayların birkaç yıl sonrasına ışınlandığımızda, onun ve Fennec’in Tatooine suç imparatorluğunun yönetimini ele geçirmiş olduğunu öğreniyoruz. Radikal yaklaştığı suç lordu rolüne, diplomasiye ve geleneklere adapte olmaya çalışırken bulduğumuz kahramanın yanına, daha önce Jabba ve The Mandalorian’ın 2. sezon kapanış jeneriğinden sonraki sahnede öldürdüğü Bib Fortuna için çalışmış iki koruma katılıyor. Ardından bu ekip şehir merkezinde saldırıya uğruyor. Bu sırada ağır yaralanan Fett tekrar bacta tankına yatırılınca zamanda geri gidiyor ve karakterin çölde su ararken denk geldiği yaratığı yenip Tuskenların gözüne girdiğine şahit oluyoruz.

İzlemeden önce bilmemiz gerekenler

Adını Robert A. Heinlein’ın 1961 tarihli bilimkurgu romanından alan 7 bölümlük sezonun yönetmen koltuğundaki isimler arasında Bryce Dallas Howard, Dave Filoni, Steph Green ve Kevin Tancharoen de var. Disney+’tan çıkacak daha nice spin-off dizisinin ilki olan seriyi, Rosario Dawson’ın hayat verdiği Ahsoka’nın hikâyesi takip edecek. Hayden Christiensen’ın da rol alacağı dizinin 2022 sonlarında yayına girmesi bekleniyor.

Dizinin müzikleri ise son birkaç yılda önemli projelere çalışmış Ludwig Göransson bestelemiş. Uzun soluklu Childish Gambino iş birlikçisi, zaten The Mandalorian için de besteler yapmıştı. What We Do In The Shadows’tan tanıdığımız Matt Berry’nin seslendirdiği karakter UK2-B vesilesiyle Star Wars evreninin droid dünyasına Richard Ayoade’den sonra bir IT Crowdcunun daha adım atmış olması da gülümseten bir detay. 

The Book of Boba Fett

İlk intiba?

Beklediğimden çok daha kısa bir bölümdü ki bu büyük ihtimalle bir seçim. Rogue One: A Star Wars Story’de Darth Vader’ın da kullandığına tanık olduğumuz bacta tankı aracılığıyla bir noktada birbiriyle buluşacak iki hikâye aksı belirlemek yaratıcı bir yaklaşım. Fakat dizinin bu özellik dışında The Mandalorian’dan üslup ya da stil bakımından ayrılan bir yanı var mı, henüz bilemiyorum. 

Bununla birlikte, Boba Fett’i Star Wars külliyatındaki gizemli ve yenilmez imajına ters düşen bir biçimde görmek de gerçekten ilginç. Sarlacc’ta yaşadıklarından ötürü gezegenin liman şehirlerinden Mos Espa’ya gelene kadar gücünü epey kaybetmiş olan karakterin bir yandan kendi çocukluğuyla de cebelleşmekte olduğunu görüyoruz. Yazarların dizi ilerledikçe tek tek hikâyenin parçalarını birleştireceği ortada.

Fett’in ortağı Fennec’le olan ilişkisinin de daha derinden işleneceği yapım, haftalık yayımlanıyor olmasaydı art arda izlettirirdi gibi. Droid UK2-B’nin nasıl bir kişiliğe sahip olacağı merak uyandırıyor. Diğer yandan, iki dizinin de baş karakterlerinin hikâyeler ilerledikçe -gerek düşen miğferler, gerek biten sessizlikleri sebebiyle- gizemlerini hafiften kaybetmiş olmaları cazibelerinden bir şeyler eksiltmiyor değil.

En çok neyi sevdin?

Return of The Jedi ve The Mandalorian arasındaki zaman diliminde yaşadıklarının bahsi geçmesi, o boşluğun az da olsa dolması sevindirdi.

En az neyi sevdin?

Bölümün dövüş sahneleri pek etkileyici değildi.

Kimler sever? 

The Mandalorian’ı ve genel olarak Star Wars evrenini sevenler dışında, Dune’un devamı gelene kadar alabildiğine çöl ve kirli peçelerle hasret gidermek isteyenlerin takip etmekten zevk alabileceği bir dizi. Nitekim George Lucas’ın Tusken yağmacıları da Herbert’ın kitabındaki Fremen topluluğundan esinle yaratılmıştı.

Formu dolduran: Zeynep Naz Günsal