House of Gucci sonrası sular durulmuyor

İtalyan moda evinin ardındaki aile imparatorluğu ve bir cinayetin inanması güç gerçek hikâyesine yakından bakan yeni Ridley Scott filmi House of Gucci, 26 Kasım’dan bu yana vizyonda. Filmde Adam Driver moda devi Maurizio Gucci’ye, Lady Gaga ise onun 1995’te gerçekleşen ölümünden sorumlu tutulan partneri Patrizia Reggiani’ye hayat vermekte. Bu yıldız sağanağında Paolo Gucci’yi Jared Leto, Aldo Gucci’yi Al Pacino, Rodolfo Gucci’yi Jeremy Irons canlandırıyor.

Moda dünyasının en sansasyonel olaylarından birini odağına alan film de proje aşamasından beri çeşitli sansasyonlardan azade değil. Zira Gucci ailesinde sular durulmuyor, durulacak gibi de değil anlaşılan.

Film daha prodüksiyon sürecindeyken Guccilerin sert reaksiyonlarıyla karşılaşmış; markanın kurucusu Guccio Gucci’nin torunu Patricia Gucci, ailesinin gerçek anlamda hayal kırıklığı yaşadığını söylemişti. Al Pacino tarafından canlandırılan babasının “kısa, şişman ve çirkin” olarak tasvir edilecek olmasından duyduğu rahatsızlık gibi, kimi şuursuz açıklamalar da peşinden gelmişti. Birkaç ay önce ise Ridley Scott’ı Hollywood sisteminde kâr elde etmek adına bir ailenin kimliğini çalmakla itham etmiş, “Her şey hakkında diyalog başlatabiliriz ama geçilemeyecek bir sınır var.” diyerek topu kendisine atmıştı.

22 Kasım’da BBC Radio’ya konuşan Ridley Scott konuyla ilgilenmediğinin altını çizdi: “Bir Gucci’nin (para için) öldürüldüğünü, diğerinin de vergi kaçakçılığından hapse girdiğini hatırlamalısın, bu yüzden benimle kâr etmek hakkında konuşamazsın.”

Lady Gaga ve Adam Driver
Ailenin yasal işlem başlatması çok olası

House of Gucci’nin gündemin zirvesine yerleşmesiyle, moda devinin mirasçıları yeniden ağızlarını açıp gözlerini yumdu. Filmin aile üyelerini “haydut, cahil, çevrelerindeki dünyaya karşı duyarsız” olarak göstermesi ve kendilerine danışma zahmetine girilmemesinden memnuniyetsizler; “Gucci ailesi, kendileri ile sevdiklerinin adlarını ve imajlarını korumak adına her türlü gerekli girişimlerde bulunma haklarını saklı tutar.” cümlesiyle, olası yasal işlemlere de işaret etmekteler.

Gucciler özellikle, eski eşinin cinayetini azmettirmekten hüküm giymiş Reggiani’nin “erkek şirketi kültüründe hayatta kalmaya çalışan bir kurban” olarak tasvir edilmesini şaşırtıcı bulmuş. Bu bakış açısının Gaga ve diğer oyuncuların verdiği röportajlarda da hissedildiğini fakat moda evinin 70’ler ve 80’lerde oldukça kapsayıcı olduğunu, üst düzey pozisyonların birçoğunda kadınların bulunduğunun göz ardı edildiğini söylüyorlar.

Öte yandan Gucci ailesinin 90’lardan beri moda evi ile hiçbir ilgisinin kalmadığını, markanın şu an Fransız grubu Kering’e ait olduğunu hatırlatmakta fayda var.

Reggiani, onu Lady Gaga’nın canlandırmasından memnun 

House of Gucci özellikle dağınık kurgu çalışması nedeniyle karışık eleştiriler toplasa da Lady Gaga’nın Patrizia Reggiani performansıyla Oscar adaylığı alabileceğini düşünenler mevcut. Röportajlarında metot oyunculuğu deneyip hayatına bir süre Reggiani olarak devam ettiğini ve sette oldukça meşakkatli bir süreç yaşadığını söyleyen Gaga, işlediği suç nedeniyle hiçbir zaman Reggiani ile tanışmayı düşünmediğini de ekliyor.

Bilmeyenler için Reggiani, suçu ortaya çıkınca hayatının 18 yılını cezaevinde geçirmiş, 2016’da serbest bırakılmıştı. Çiftin kızları annesinin cinayeti planlarken sağlıklı düşünemediğini, beynindeki tümör sebebiyle akli dengesinin yerinde olmadığını öne sürmüştü. Magazin basınınca ağır eleştirilerinin odağında yer alan Reggiani’ye uzun yıllar “Kara Dul” lakabı takılmıştı.

Serbest bırakılan Reggiani, film ön prodüksiyon aşamasındayken verdiği bir demeçte, Lady Gaga’yı beğendiğini ve takdir ettiğini, fakat kendisiyle tanışmadan rolü canlandırıyor olmasından rahatsızlık duyduğunu söylemişti: “Bence benimle tanışması çok önemli. Patrizia Reggiani onun okuduklarından, gördüklerinden ya da ona anlatılanlardan çok daha fazlası. Ben bile hâlâ kendimi keşfetmeye devam ediyorum!”