Jane Weaver’dan film, şarkı ve dizi önerileri

İngiliz müzisyen ve prodüktör Jane Weaver, yayımladığı hemen her albümde nostaljik his ve tınıların peşinden giderek kendi ses evrenini yaratıyor. Başta The Silver Globe ve Modern Kosmology albümleriyle gönlümüzde sağlam bir yer edinen Weaver’dan Bant Mag. okurları için bir tavsiye listesi hazırlamasını istedik. Jane Weaver’ın hazırladığı listede nostaljik hislerin baskın şekilde kendini belli ettiği filmler, şarkılar ve diziler bulacaksınız.

EN SEVDİĞİM 5 ERIC ROHMER FİLMİ

“Sanırım sayacaklarımın birçoğu Comedies and Proverbs serisinden olacak. Son zamanlarda BFI üzerinden çok fazla film izledim ve okul yıllarımdan kalan Fransızcamı canlı tutmak ve geliştirmek adına hikâyeyi takip etmek, diyalogları anlamak kolay olduğundan Eric Rohmer filmlerini tercih ediyorum. Üstelik çoğu filminin benim lisede olduğum 80’lerde çekildiğini bilmenin nostaljik hissini; o dönemdeki insanların nasıl giyindiklerini ve ne dinlediklerini görmeyi çok seviyorum.”

Pauline At The Beach

“Yaz tatilinin sonlarına doğru 14 yaşındaki genç bir kadın, kalan zamanını evliliği bitmek üzere ve kendisinden daha büyük olan, sofistike güzel kuzeniyle geçirmeye başlar. Kuzey Fransa’da plaja yakın bir evde kalırlar ve Pauline kendini yetişkinlerin dünyasında bulur. Bu filmin 80’ler Fransız plajlarının ruhunu yansıtan temposunu seviyorum, sahneler çok güzel ve tam bir tipik dönem filmi.” 

The Green Ray

“Arkadaşlarıyla birlikte planladıkları Yunanistan tatili iki hafta önce iptal olunca, başka alternatiflerin peşine düşen bir kadın hakkında çok güzel bir film. Arkadaşları şehirde yalnız kalacağına emin olsa da o bunu reddeder. Aşk ve macera arayışında, film boyunca batıl inançları ve içgüdüleri tarafından yönetilir ve ilginç bir şekilde sonuçlanır.” 

A Beautiful Marriage

“Le Mans’da yaşayan genç bir kadın kısa süre önce tanıştığı avukatla evlenmek ister ve onu takıntı haline getirir. Avukat, kadına karşı ilgisizdir ve işine âşıktır. Kadın çok güzeldir ve dünya ayaklarının altında olmasına rağmen avukatın dikkatini çekemediğinden hayal kırıklığına uğrar. Ve hikâye çözülmeye başlar.”

Four Adventures of Reinette and Mirabelle

“İki genç kadın arasında bir dostluk filizlenir. Zıt yaşam tarzları ve arka planları oldukça farklı olmasına rağmen sınıf farklılıkları onlara engel olmaz. Her ikisi de birbirlerinin dünyalarında yaşarlar. Kasabalı kadın doğanın sadeliğiyle çevrili bir dünyada yetiştirilmesine rağmen insanlar hakkında daha sert fikirlere sahipken, Parisli öğrenci daha rahattır.”

The Aviator’s Wife 

“Genç bir adam, bir sabah kız arkadaşının evinden çıkan başka bir adamı gördükten sonra partnerinin kendisine karşı dürüst olmadığını düşünüp bu durumu takıntı haline getirir. Kendini gerçekte ne olduğunu anlayabilmek için dedektiflik yaparken bulan adamın yanında, kadının olan biteni onun kadar umursamadığı bizim için açıktır. Kadın daha yaşlı, deneyimli ve özgür ruhludur ve adam onu kafesteki bir kuş misali elinde tutmaya çalışır. Hayatını aslında mantığıyla yönetmeyi başarıyor gibi görünse de derinlerde duyguları tarafından yönetilen kadın; bazen kontrol altındadır bazen ise kontrolden çıkar.”

SPOTIFY’DA DİNLEDİĞİM SON 5 ŞARKI

Lucy Rose – Question It All

“Geçtiğimiz günlerde dinledim, güzel ve hayalî olduğunu düşündüm. Bana Joni Mitchell’ın Jack Pastorius eşliğindeki ‘Hejira’ parçasıyla, Dusty Trails’dan Josephine Wiggs’in ‘Est-ce que tu’ performansının karışımı bir şeyleri hatırlatıyor. 2000’lerin başında o kadar çok akustik parça dinliyordum ki bundan yorulmuştum, son zamanlarda bunun gibi çok katmanlı ve synth sesleriyle dolu olmayan şeyleri dinlemek ferahlatıcı!”

Ronan Girre & Arielle Dombasle – Je n’said pas avec qui?

“Bu şarkı izlediğim Eric Rohmer filmlerinden birinin parti sahnesinde çalıyordu, 80’lerin Fransız pop müziğini sevmemek mümkün mü?”

Soft Machine – Hibou Anemone And Bear

“Karantina günlerindeki virüs çılgınlığı atmosferine muhteşem bir şekilde uyan bu şarkıyı yeni keşfettim. Bunun gibi şarkıları gün boyunca dinleyebilirim.”

A Taste of Honey – Boogie Oogie Oogie 

“Çok gençken, Don’t Walk, Boogie adında bir karışık kasetim vardı. 70’lerin disco ve funk parçalarını içeriyordu ve ben sürekli onu dinliyordum. Bu şarkıyı gerçekten çok sevdim. Stüdyoda 70’lerin disco tınılarını yaratmaya çalışırken referans olarak dinliyorduk.” 

Top Drawer – Song of a Sinner 

“Muhteşem bir şarkı, yakın zamana kadar dinlememiştim. Sanırım televizyonda duydum ve Shazam’ladım. Shazam bazen çok yanıltıcı olabiliyor ancak ne dinlediğinizi GERÇEKTEN öğrenmek zorunda olduğunuzda işe yarıyor.”

EN SON İZLEDİĞİM 5 DİZİ / TV ŞOVU

Butterflies

Bunu nostaljik sebeplerden dolayı seviyorum, gençliğimde çok popülerdi. 70’ler ve 80’lerin başında İngiltere’de geçiyor. Partnerini ve çocuklarını seven orta sınıf bir ev kadını, rutinlerden ve hayatından sıkılır. Dizi boyunca peşinde olacak bir adamla arkadaş olur; kadının adama karşı hisleri olduğu açıktır. İzlerken bu ikilinin, sıkıcı eşiyle olduğundan çok daha romantik bir uyum yakaladıklarını düşünürüz. Dizi duygusal ihanetlerle dolu. Kadın partnerine özel arkadaşından bahsetmez, zaten adam da kadının gün içinde neler yaptığıyla ya da zamanını nasıl geçirdiğiyle ilgilenmez. Ancak annesinin duygularını anlamakta zorlanmayan çocukları, olan biteni fark etmeye başlar.” 

Lives and Loves of a She Devil 

“Bunu yılda bir defa izlerim, çok başarılı ve çok tuhaf! 80’lerde geçen bu hikâyede başarılı bir muhasebeci, zengin ve güzel müşterilerinden biriyle ‘yasak ilişki’ yaşamaya başlar ve eşiyle çocuğunu terk eder. Partneri daha önce görülmemiş bir şekilde intikam almaya koyulur ve kendini ‘She Devil’ ilan eder ve doğaüstü bir enerjiyle dolar. Her bölümde farklı bir karaktere bürünen kadın amacına ulaşmak için çocuğunu terk eder ve film eşsiz, çirkin bir şekilde sonuçlanır.”

Better Call Saul

Breaking Bad’in tamamını hiç izlemedim, spin-off olmasına rağmen daha iyi olduğunu düşündüğüm için bunu izlemeyi tercih ettim. Temposu benzer ancak karakterler gerçekten ilgi çekici, bazıları oldukça şeytani ve seyri kaliteli olan bir dizi.” 

Comedians in Cars Getting Coffee 

Seinfeld ve Curb Your Enthusiasm’i seviyorum ancak bunu yakın zamanlarda izlemeye başladım. Jerry Seinfeld arabalarından birini alıp ünlü arkadaşlarından birini kahve içmeye çıkarıyor. Sohbet ediyorlar ve hiçbir şey yazılı değil, bazı diyaloglar gerçekten çok eğlenceli. Kolay akacak bir şeyler izlemek istediğimde tercih ettiğim bu seriden favori bölümlerimde Eddie Murphy, Alec Baldwin ve Sarah Jessica Parker var ama daha bir sürü ilgi çekici bölüm bulabilirsiniz.”

The Real Housewives of Cheshire

“Tamam, bu tür reality şovlardan nefret ederim ve beni çok rahatsız eder, çok nadir Big Brother ya da The Kardashians izlerim. Bunu sadece Cheshire’da oturduğum yere yakın bir yerde çekildiği için izliyorum. Program beş yıl önce başladığında, kast çoğunlukla tasarım kıyafetlerle dolaşan ve günü botoks yaptırarak geçiren, öğle yemeği için buluşup sonrasında akşam etkinliklerinde şampanya içen futbol oyuncuların partnerlerinden oluşuyordu. Program özünde hâlâ aynı ancak bazı başarılı iş kadınları da eklendi, dolayısıyla artık biraz daha farklı. Maalesef ne zaman izlesem bu şovu garipsiyorum, kadınların bazıları oldukça yüzeysel.  Karakterlerin televizyon için mi böyle servis edildiğini yoksa gerçekten mi böyle olduklarını bilmiyorum ancak her bölümde şundan ya da bundan kavga edecek bir şey bulabiliyorlar. Kız kardeşlik için asla iyi değil.” 

Çeviri: Asena Büyük