Joel Coen, kardeşi olmadan film çekme deneyimine dair içini döktü

80’lerde başladıkları kariyerleri boyunca kolektif üretimlerini sürdüren ve filmografilerine Fargo, The Big Lebowski, No Country For Old Men, Barton Fink gibi sayısız harikayı sığdırmayı başaran Joel Coen ve Ethan Coen’in yolları bir süredir ayrı. Kardeşlerden Joel’un ilk defa tek başına kamera arkasına geçtiği The Tragedy of Macbeth, 14 Ocak 2022’de Apple TV+ kataloğundaki yerini alacak, ödül sezonu sonunda muhtemelen birkaç dalda Oscar adaylığı da elde edecek. Peki ne oldu da sinema tarihinin en meşhur iş birliklerinden birinde yolun sonuna gelindi?

İlk akla gelen senaryo aralarında anlaşmazlık olabileceği elbette ama neyse ki işin içinde bir aile draması yok. İkilinin uzun yıllardır birlikte çalıştığı besteci Carter Burwell, geçtiğimiz yaz mevzuyu açıklığa kavuşturmuş; kardeşlerden Ethan’ın artık bir film çekme konusunda motivasyonunun bulunmadığını, en basit tabirle “istemediği” için projeye katılmadığını söylemişti. Zaten Ethan Coen’in sinema dünyasına ara vermek istediği, sahne prodüksiyonları gibi farklı alanlara yönelmek niyetinde olduğu bir süredir biliniyordu.

Konuya dair bir açıklama da aylar sonra, AP News’a demeç veren Joel Coen’den geldi. Çektikleri her sahnenin ardından Ethan’a bir sorun olup olmadığıyla ilgili danışarak geçirdiği 40 senenin ardından, yokluğunda kardeşini gerçekten özlediğini söylüyor Joel Coen. Fakat gelecekte ne olacağını, tekrar bir araya gelip gelmeyeceklerini kestiremediğini söylüyor: “Ethan ve ben birlikte çalışmaya başladığımızda, bunun ne kadar süreceği veya kalıcı bir şey olup olmadığı hakkında konuşmadık. Bu konuda birbirimizin kararlarını sorgulamıyoruz.”

Onun boşluğunu, aynı zamanda Ethan’ın eşi olan, filmin hem yapımcı kadrosunda yer alıp hem de Lady Macbeth’e hayat veren Frances McDormand doldurmuş. McDormand’ın tiyatro geçmişinin projeye çok şey kattığını, sete getirdiği kimi yaklaşımların daha önceki filmlerinde yoksun olduğunu düşünüyor. “Amacımız ortamın stilistik, psikolojik ve biçimsel olarak size sunduklarını bir film formatında kucaklamak; ancak aynı zamanda edebi metindeki oyunsallığının özünü kaybetmemeye çalışmaktı.” diyor Coen. Projenin başından beri, oyunun gerçekçi bir versiyonunu yapmakla ilgilenmemişler.

Nomadland ile kariyerinin üçüncü Oscar’ını kazanırken, kabul konuşmasında Macbeth’ten bir alıntı yapmayı ihmal etmeyen Frances McDormand’ın Shakespeare’den vazgeçmeye niyeti yok öte yandan. Tiyatro için bir Lady Macbeth prodüksiyonuna hazırlıklarını sürdürdüğünü ekleyelim.

Bir Shakespeare klasiğinin tekinsiz sularında

Bilindiği üzere William Shakespeare’in en önemli trajedilerinden biri olan, ilk kez 1606’da sahnelendiği düşünülen Macbeth; yazarın pek sevdiği hırs, güç ve sadakat gibi izlekleri işlemekte. Basitçe özetleyecek olursak, güç tutkunu bir İskoç lordunun, üç cadı tarafından sıradaki İskoçya kralı olacağı yönünde kandırılması ardından yaşananlar üzerine.

The Tragedy of Macbeth’e geri dönüşler büyük oranda olumlu durumda. Variety’den Owen Gleiberman, kesinlikle izleyeni baştan çıkaracak bir deneyim olduğunu söylerken; The Evening Standard’dan Charlotte O’Sullivan filmi “Uyanmak istemeyeceğiniz bir kâbus” olarak nitelendiriyor. Filmde meşhur generale Denzel Washington, eşi Lady Macbeth’e söylediğimiz gibi McDormand hayat veriyor. Kadroda ayrıca Bertie Carvel, Alex Hassell, Corey Hawkins, Kathryn Hunter, Harry Melling ve Brendan Gleeson isimlerine rastlamaktayız. Carter Burwell dışında Coen Kardeşler’in çok sevdiği görüntü yönetmeni Bruno Delbonnel de künyede yer alanlardan.