Kadıköy’de yeni bir yaratıcı fikirler üssü: Hood Base
Hood Base, 17 Ocak Cuma günü Dilara Özden’in (Alternatecyborg) “Works” sergisiyle kapılarını açtı. Yaratıcı fikirleri geliştirmek adına bir alan oluşturma amacıyla kurulan mekânda; toplantı ve çalışma salonu, sanat kitaplığı ve sergi alanı gibi bölümler bulunuyor. Kolektif bilinç esasıyla, sanatla ilgili üretim yapan ve yaratıcı fikirlere sahip herkesi içeri buyur eden Hood Base, kısa zamanda Kadıköy’ün renkli mekânlarından biri olacakmış gibi gözüküyor. Mekânın hikâyesini kurucuları Artemis Günebakanlı (Manyetik Bant), Dilara Özden ve Murat Kılıkçıer’den (In Hoodies) dinledik.
Röportaj: Özgür Yılgür
Hood Base gibi bir yer kurma fikri nasıl ortaya çıktı?
In Hoodies: Kültür sanat alanında bir şeyler yapmaya çalışırken ister istemez sergilerin, konserlerin nasıl düzenlendiğini, insanların nasıl workshop yaptığını, konuşmaların, toplantıların nasıl ayarlandığını daha yakından gözlemleyebiliyorsunuz. Üretimin çok büyük kısmı sanatçılar tarafından yapılsa da onlara geri dönüşünün görece daha az olduğunu fark ettik bu süreçte. Müzikte sahnede olan, sesi ya da ışığı yapan kişilerdense mekânın, sergilerde sanatçılardansa fiziksel alanı sunanların daha çok kazandığına tanık oluyoruz. İşinizi sergilemek için metrekare kirası veriyorsunuz. Müzikte de böyle… Yazıda, fotoğrafçılıkta daha da korkunç… Çok sayıda okuyucuya iletilen yazılarda bile neredeyse yazarın o günkü ihtiyaçlarını karşılayamayacağı telifler konuşuluyor. Bunları gözlemlerken de “Bir alternatif bulunabilir mi, daha farklı bir şekilde yapılabilir mi” düşüncesi gelişti doğal olarak.
“İnsanlar el ele vererek, kolektif bir yaklaşımla bu akıntıyı biraz olsun tersine çevirebilir mi” diye düşündük ve sonucunda Hood Base fikri ortaya çıktı. Artemis’le 2016’dan beri çalışıyoruz. In Hoodies’in üretiminde onun da çok önemli bir payı var zaten. Biz burasıyla ilgili neler yapabiliriz diye düşünürken, Dilara da müthiş bir sürprizle Tokyo’dan İstanbul’a döndü. Hem kendi üretimi için bir alan araması hem de bizimle aynı yaklaşım içinde olması, bir anda burayı sahiplenmesine kadar vardı. Sonrasında kısa sürede Roland Türkiye ve Zuhal Müzik bize büyük destek oldu. Hipicon ile bir araya geldik. Onaranlar Kulübü hem fikirsel hem de teknik ekipman konusunda bize çok katkıda bulundu.
Burada nasıl etkinlikler yapmayı planlıyorsunuz? Hood Base’i hangi ihtiyaçları karşılaması amacıyla kurdunuz?
In Hoodies: Hiç bitmeyen bir sergi trafiği olacak öncelikle. Giriş katımız tekil ya da ortak sanatçı sergileriyle dolu olacak. Yine giriş katında bağımsız tasarımcı ya da üreticilerin çalışmaları sergileniyor olacak. Hipicon’la yaptığımız iş birliği de burada devreye giriyor aslında. Oradaki tasarımcıların işleri periyodik olarak giriş katında sunulacak. Asma kat bizim çalışma ve toplantılarımız için düzenlediğimiz bir alan. Etkinliklerimizdeki müzik yayınını da buradan yapacağız. Alt katıysa açık sanat kitaplığının kullanılması için düzenledik öncelikle. Ancak insanlardan gelen fikirlerle de hareket etmek istiyoruz. İlk akla gelen elbette etkinlik yapılması. Bu noktada etkinlik yapmak isteyen kişiler bize mail ya da aşağı kattaki fikir kutusu yoluyla projelerini bize iletsinler istiyoruz. YouTube programı, fotoğraf çekimleri ya da podcast gibi üretimler, bağımsız dövme sanatçılarının sessionları veya toplantı, film gösterimleri gibi etkinliklerle ilgili fikir sunanlara ekipman ve alan sağlamayı amaçlıyoruz. Aynı zamanda bir mutfağımız da var. Onun da besleyebileceği etkinlikler düzenlenebilir. Esas amacımız sanatsal üretim yapan kişiden maddi beklentisi olmayan bir çalışma alanı yaratmak.
Alt katınızda bir sanat kütüphanesi de var. Hood Base’e gelenler hangi yayınları bulabilecek burada?
In Hoodies: Yazın dünyasından kişisel arşivlerini paylaşan insanlar oldu. Onun dışında Mylos Yayınevi 221B ve Plak Mecmuası dergilerinin tüm sayılarını yolladı. Benim topladığım Bant dergisi ve Roll’un tüm sayıları bulunuyor. İngiltere’ye gidiş gelişlerimde toplamaya çalıştığım Q, Mojo, Uncut, NME dergilerinin sayılarına ve çeşitli müzisyen / grup biyografilerine de ulaşabilecek buraya gelenler. Kısa sürede insanlarla paylaşabileceğimiz ufak bir arşive dönüştü o bölüm.
Kolektif bilinçle hareket etmeyi amaçlayan bir oluşumsunuz. Sanatsal üretimin daha çok bireysel olduğu bir dönemdeyiz. Siz günümüzdeki kolektif üretimin durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Artemis: Bizim Hood Base özelinde kolektif olma anlayışımız mekânın kullanımıyla alakalı daha çok. Burası biraz da bir oyun hamuru gibi insanların talepleriyle, fikirleriyle şekil alsın istiyoruz. Diğer yandan ben kişisel olarak kolektif üretimlerin psikolojik bir ihtiyaç olduğunu da düşünüyorum. İçinde bulunduğumuz zaman insanı tek başına olmaya iten bir hale sahip. Başka birileriyle bir araya geldiğinde bunu bir zayıflık gibi hissetmeye başlıyoruz ya artık… Onun dışına çıkabilmek, öyle olmadığını kabul edebilmek ve böyle düşünen insanlarla bir araya gelip yeni bir şeyler yapabilmek insanı psikolojik olarak çok rahatlatıyor.
In Hoodies: Ne yazık ki bir arada ilerleyen ve üreten insanlar, bir süre sonra kendilerine yetmeye başlayınca bireyselleşmeyi tercih ediyorlar. Bu her alanda böyle… Geçtiğimiz günlerde aşağıdaki kitaplık için yayın ararken Artemis’in eski röportajlarına da denk geldim. Dergideki röportajlarda birçok grup kolektif bilinçten bahsediyor. Daha sonra o grup dağılmış ve bir elemanı solo işleriyle çok iyi dinleyici sayılarına ulaşmış. Fakat artık kolektif üretim bilincinden hiç bahsetmiyor. Ekonomisi düzeldikçe, daha çok dinleyiciye ulaştıkça, insanların kendilerine bir çeşit duvar ördüğünü fark ediyorum. Üretimdeki birlikteliği en azından kendi içimizde sağlayabilirsek ya da o kopukluğu hissedenleri aksine ikna edersek daha mutlu olacağımızı düşünüyorum.
Sosyalleşme ve eğlence mekânları kadar sanatsal üretimin merkezi de Beyoğlu’ndan Kadıköy’e kaydı son dönemde. Siz bunu neye bağlıyorsunuz?
Artemis: Beyoğlu’ndaki değişimden önce de Kadıköy’de yoğun bir üretim vardı aslında, fakat Beyoğlu’ndaki değişimle birlikte insanlar kendilerini güvende hissedeceği yerde olmak istemeye başladı bence. Etrafına baktığında bir şeyler hissedeceğin şeyler görmeyi, öyle hissedebilen insanlarla karşılaşabileceğin bir yerde olmayı arzuluyorsun. Beyoğlu insanı beslemekten çok giderek moral bozukluğu yaratan bir yer olmaya başladı. Diğer yandan Kadıköy, Beyoğlu gibi iş odaklı değil de daha çok ev gibi hissettiriyor. Bunun merkezin Kadıköy’e kaymasında doğrudan bir etkisi var bence.
Son dönemde sanatsal üretim kadar üretilen eserlerin sergilenebileceği mekânların da sayısının arttığını görüyoruz. Türkiye’nin ekonomik durumunu göz önünde bulundurunca Arter ve Big Baboli Şarküteri gibi alanların açılması çok cesur hamleler. Şimdi siz de farklı bir tavırla yeni bir alan yarattınız. Üretimin ve buna hizmet eden mekânların artışını nasıl okuyorsunuz?
Artemis: Hayatında seni köşeye sıkıştıran, sürekli tetikte olmaya iten problemler arttıkça onlarla baş etme mekanizması olarak üretimin de artıyor bana sorarsan.
Dilara: Bence hâlâ çok kapalı bir toplum içerisinde ilerliyor bu konu. Yeni mezun ya da hâlâ okuyan insanlar görünür ya da var olabilmek için belli bir çizerler grubunun içine dâhil olmak istiyor. Bence bu tarz yerler çeşitliliği de artmasına ve yeni sanatçıların önünün açılmasına katkı sağlıyor. Biz de Hood Base’i yeni sanatçıların kendini gösterebileceği ve gerçekten emeklerinin karşılığını alabileceği bir yer olması amacıyla da açtık zaten.
Dilara geçtiğimiz iki yılı Japonya’da geçirdin. Japonya’da bir sanatçı olmanın en büyük farklılıkları neler?
Dilara: Türkiye’ye göre çok farklı diyebilirim. Ben Japonya’da sabah 9, akşam 6 çalışıyordum aslında. Fakat yaptığın işler internette görünüyorsa, bir şekilde seni bulup sergilere davet ediyorlar. Türkiye’de kendine bir sergi alanı bulmak için çabalaman gerekiyor.
Üçünüz de sanatın farklı alanlarında çalışmalar yapıyorsunuz. Artemis yazarlık, radyoculuk ve fotoğrafçılıkla, In Hoodies müzikle, Dilara ise illüstrasyon ve görsel sanatlarla kendini ifade ediyor. Hood Base fikrini geliştirirken birbirinizin mesleklerinden nasıl beslendiniz?
In Hoodies: Artemis’in yaptığı neredeyse her şey müzikle ilgili, dolayısıyla birbirimizi çok besliyoruz. Dilara çok yoğun müzik dinliyor ve çok fazla afiş üzerinde çalışıyor, gruplara görsel hazırlıyor. In Hoodies için de birlikte çok çalıştık. Benim açımdan kutsal bir birliktelik gibi. Birbirimizin duygu ve düşüncelerini genişleten insanlarız bence.
Artemis: Herhangi bir fikri ele alırken daha kapsamlı ve farklı yönleriyle üzerine düşünmemizi sağlıyor bu çeşitlilik. Bu sayede çabuk karar verip daha hızlı ilerleyebiliyoruz.
Hood Base’i Dilara’nın “Works” sergisiyle açtınız. 13 Şubat’a kadar bu sergi devam edecek. Sonrası için nasıl bir takvim belirlediniz?
In Hoodies: Az önce bahsettiğim fikir kutumuza ve mail adresimize gelen fikirler var. Biraz da bilinen sergi formlarını zorlamaya çalışıyoruz. Ozan Atalay’ın sokağı da dahil ettiği bir konsepte sahip olan kişisel sergisi var, onun üzerine konuşuyoruz. Yine birkaç sanatçıyla ortak bir sergi düzenlemek için görüşüyoruz. Büyük ihtimalle POST kolektifin ve SANRI’nın sergileri olacak. Bunun dışında ilk etapta Dilara’nın sergisiyle temas edecek etkinliklere odaklanmış durumdayız. Örneğin cyberpunk üzerine bir söyleşi olacak. Onaranlar Kulübü ile yine cyberpunk temasında bir oyuncak atölyesi olacak. İnsanlar evlerinde kolu ya da bacağı kopmuş eski oyuncaklarını getirip, diğer katılımcılarla parça değiştirerek veya 3D printer yardımıyla eksik uzuvları tamamlayacak. Böylece başka bir sergi formu ortaya çıkartma şansımız da olacak. Bir de serginin kapanış etkinliği olacak. Dilara’nın burada sergilenen işlerinden birisi benim yapmaya çalıştığım bir şarkının kapağı. O şarkının klibinin de ilk kez sunulduğu bir sergi kapanışı yapmak istiyoruz.
Dilara: Game Jam etkinlikleri üzerine bir şeyler de düzenlemek istiyoruz. Sonuçta bu global bir etkinlik ve biz de aynı anda burada üretilen işleri Game Jam platformuna sunabiliriz.
Hood Base ekibinden Dilara Özden, 29 Ocak akşamı Bina giriş katında Bant Mag. Radyo canlı yayınına konuk olacak.