Fırtına öncesi sessizlikler ve bazen de fırtınalar: Kento Iida ile ânın tadına bakmak

Röportaj: Ekin Sanaç, J. Hakan Dedeoğlu

Kento Iida’nın resimleri, canlandırıcı çizgiler ve dolaysız bir üslupla bakana ilk anda bir dinginlik hissi uzatıyor. Manzaraların renklerine kar örtüsü de güneş banyosunun düşürdüğü gölgeler de yön verebiliyor ya da peyzajlar kısa süreliğine alacakaranlığın etkisi altına giriyor. En fazla açık gökyüzü fonundaki kuşlar biraz kalabalık yapıyor. Zamanın yavaş aktığı bir yerlerde gibisiniz. Ama sanki pek öyle de değil. Bu dinginlik romantize edilebilecek türden bir dinginlik değil. Orası kesin. Bir dakika… Neler oluyor tam olarak o anda? 

Beklenmedik bir şeyin harekete geçmesiyle değişmek üzere olan bir âna baktığınızı fark ediyorsunuz. Bazense iş işten çoktan geçmiş, o an çoktan bir sürpriz tarafından ele geçirilmiş oluyor. Kento Iida ile ânın tadına bakmak, ânın kendisine dair klişeleri kırabildiği için hoşumuza gidiyor aslında. Durmanın getirdiği dinginliğe yer var, ama monotonluğa asla. Fırtına öncesi sessizlik anlarını da dost biliyor Kento Iida. Ve hatta bazen fırtınaları da.

Iida’nın Tokyo’daki yaşantısı, çeşitli dergiler, kitaplar ve dijital yayınlara iş yetiştirdiği yoğun bir tempoda geçiyor. Bu sayfada gördüğünüz kişisel çalışmalarınınsa, bu işler arasında durup mola vermeye ihtiyacı olduğu anlarda ortaya çıktığını  öğreniyoruz. Peki Kento Iida resimlediği bu anları dondurmayı nasıl beceriyor? Neler hissediyor da onların peşine düşüyor? Biz sorduk, o yanıtladı. 


Resim yapmanın kendisi dışında gün içinde seni resim pratiğini sürdürmeye, yeni şeyler denemeye ikna eden neler var?

Benim için pratiğin kendisinden daha önemli hiçbir şey yok. Hatta resim yapmanın yapmayı en çok, hatta tek sevdiğim şey olduğunu söyleyebilirim.

Resimlerin üzerine çalışırken durmaya ve kendine bir mola vermeye karar verdiğin anları nasıl tarif edersin? 

Korkarım ben zaten kişisel sanat üretimimin tamamını müşterilerden gelen işlerin arasında durup mola vermeye karar verdiğim anlarda yapıyorum!

Farklı sanatçıların bir şeyler üretmeye nasıl motive olmayı ve odaklanmayı sürdürdüklerini; pratiklerini istenmeyen sınırlamalardan nasıl özgür kıldıklarını duymak zaten her zaman ilgi çekici. Hele bir de bu bahsettiğin tempoyu göz önünde bulundurunca… Hayat hızlanıp odaklanma süreleri kısalırken, sürekliliği sağlamak kolay değil. Sen kendin için üretmeyi sürdürmek için diğer şeyleri durdurup anda kalmayı nasıl beceriyorsun?

Aslında benim başlıca resim yapma sebebim, onu yapabileceğimi hissettiğim anda oturup yapabilmem ve tamamlayabilmem olabilir. Sonrasında da tamamladığım işe baktığımda aldığım zevk. Motivasyonumu sürdürmeyi nasıl başardığımı bilemiyorum çünkü bu konuda bugüne kadar herhangi bir sıkıntı yaşamadım. Kendimi biliyorum; ben eskiden de şimdi de ilham konusunda zorlanan biri olmadım. 

Ama fiziksel olarak dünyanın önümüze getirdiği uyaranların bunaltıcılığından uzak kalmaya çalıştığımı söyleyebilirim. X’e de Instagram’a da bakmıyorum. Ruhumu beslemek istediğim zamanlarda elime eski sanat kitaplarımı alıp onların kapaklarını  açıyorum. Yani sosyal medyaya yalnızca kendi post’larımı girerken maruz kalıyorum. 

Tabii bir de sanatçı olmayan arkadaşlarımın o anda ne yiyip içtiklerini merak ettiğimde… Ama zaten sanatla herhangi bir bağı olmayan arkadaşlarım yok. Bu durumdan da oldukça memnunum.

Resim yaparken hep o ânın bilincinde misindir? Kopup gittiğin de oluyor mu? 

Hayır. Resim yaparken her zaman o ânın bilincindeyim. 

Müzik ya da herhangi başka bir şey dinleme eylemi sanat pratiğinin içinde mi? Aralarında bir etkileşim var mı?

Resim yaptığım çoğu zaman radyoyu da açıyorum. Ama bu eylemi pratiğimin içinde tanımlamam. Sadece sese ihtiyaç duyduğum için radyo dinliyorum ve bana öyle geliyor ki bu ilhamdan çok daha farklı bir şey. 

Resim yaparken çeşitli sebeplerle sıkışıklık hissettiğin, tıkandığın oluyor mu? Nasıl devam ediyorsun?

Devam ederek. Kaçmayarak. O an her ne hissediyorsam onun tam anlamıyla tadını alarak. Bir sürü kötü resim yaparak. Ellerimi hareket ettirmeyi sürdürerek.

*Bu röportaj ilk kez Bant Mag.’ın Go Ons ortaklığında hazırladığı Ocak 2024 tarihli özel sayıda yayımlandı.