Bazen gerçekler kurgudan daha tuhaftır: Kim’s Video

Yazı: J. Hakan Dedeoğlu

Daha önce Willem Dafoe’lu Do Donkeys Act? ve modellik endüstrisinde Sibirya – Japonya – ABD arasındaki karmaşık arz zincirini açığa çıkaran Girl Model gibi hakkında konuşturan işler üretmiş olan David RedmonAshley Sabin ikilisinin son belgeseli Kim’s Video, New York’tan Sicilya’ya uzanan tuhaf mı tuhaf, sürükleyici mi sürükleyici bir hikâyeyi anlatıyor. Geçtiğimiz yıl Telluride, Fantastic Fest gibi festivalleri gezip; Sitges’ten En İyi Belgesel ödülüyle ayrılmış. Tam sinemayla, festivalle dolu bir ayı geride bırakırken izlemelik; sinefil bir iş!

*Bu yazı, henüz Kim’s Video belgeselini izlememiş olanlar için bazı sürprizleri bozabilir.


Künyeleyecek olsan? 

#VHS #newyork #sinefil #mafya #italya #bunasılhikaye #tümbunlarnasılbirarayageldi

Tek cümlede belgeseli satacak olsan?

Binlerce insana arthouse sinemayı ve b-movie’leri sevdiren Koreli Yongman Kim ve arşivi, bu arşive saplantılı bir tutkuyla bağlı iki sinefil ve İtalyan mafyasının yolları nasıl mı kesişiyor? 

Kim’s Video ne anlatıyor?

David Redmon ve Ashley Sabin’in yönettiği bu belgesel, 1980’lerin sonunda New York’ta kiralık video dükkânı olarak başlayan ve kısa sürede büyük başarı yakalayan Kim’s Video isimli dükkânı ve arşivinin başına gelenleri konu alıyor. Burayı okuyunca çok albenili gelmeyebilir kulağa. Zaten biz de bu hislerle başladık belgesele. Neden New York’ta bir grup sinefili heyecanlandıran bir dükkânın hikayesini izlemek isteyelim ki? Lakin ve neyse ki, bir süre sonra konunun hiç de bununla ilgili olmadığını anlıyorsunuz. 

Koreli göçmen bir ailenin oğlu olan Yongman Kim, 80’lerin New York’unda kuru temizleme işine girişir. Kısa bir süre sonra, sinemaya olan aşkının ağır basmasıyla burayı bir video kiralama dükkânına dönüştürür. Dükkânın diğer benzer yerlerden farkı ise sanat sinemasına, b-movie’lere ve obskür eserlere olan adanmışlığıdır. Yeryüzünde bulunup izlenmesi ne kadar zor film varsa Yongman Kim izini sürer ve arşive katar. 80’lerde olduğumuzu düşünecek olursak, böylesi bir arşivin özellikle sinefiller için ne anlama geleceğini siz hayal edin. (Bu esnada, Almanya’da ilk dalga göçmen Türkler de VHS dükkânları açıp memleket filmleri kiralama işlerine girip güzel para kırmaktaydı.) Dolayısıyla kısa bir süre içerisinde dükkân New Yorklu sinema severlerin Mekke’si hâline gelir. Dükkânın müşterileri arasında Cohen Kardeşler gibi, Jim Jarmusch gibi isimler de vardır. 

Ancak bu başarı hikâyesi 2000’lerde dijital dünyanın ağır basmasıyla son bulur ve Yongman Kim dükkânı kapatma kararı alır. 55 bin videodan oluşan mega arşivi ise kriterleri karşılama vadinde bulunan herhangi bir kuruma ya da kişiye vereceğini duyurur. Kriterler ise basittir: Tüm videolar bir arada kalacak ve Kim’s Video üyeliği bulunan herkesin arşive her daim erişimi olacak! İlginç bir şekilde İtalya’nın Salemi kasabası (?) bu vaatleri yerine getireceğine dair Kim’i ikna eder ve binlerce VHS İtalya’nın yolunu tutar. 

Sonrasında yaşanan tüm eğlenceli tuhaflıkları size bırakıyorum. David ve Ashley’nin “şu canım dükkânın hikayesini çekelim” diye giriştikleri belgesel projesi akıllara ziyan bir maceraya dönüşüyor ve bu macera bu satırlarda izah edilemez anca izlenir. 

İlk intiba

Bazen gerçekler kurgudan daha tuhaftır. Kim’s Video bunun sağlaması niteliğinde. İzledikten hemen sonra en yakınlarınıza iştahla anlatmak isteyeceğiniz bir serüven vadediyor. 

Lakin azılı sinefil oldukları her hâllerinden belli yönetmenlerimizin yaşananları sürekli eski bir filme benzetip, sahne referanslarını ekrana taşımaları gereksiz bir romantizm dalgası yayıyor ve esas hikâyenin buna hiç ihtiyacı yok. Özellikle anlatıcılığı üstlenen Redmon’un kullandığı ton ve ifade şekli yer yer itici dahi olabiliyor. Öte yandan öyle bir saplantıyla video kasetlerin akıbetini kovalıyorlar ki takdir etmeden edemiyorsunuz.  

Hissettirdikleri…

Bu dünya gerçekten çok tuhaf insanlarla dolu. 

İyi bir belgesel gibisi yok.