Almanya yapımı filmler Kino 2025 ile Türkiye’de

Goethe-Institut, Kino 2025: Alman Filmleri Türkiye’de programı ile bir kez daha Almanya sinemasının son bir yıl içerisinde dikkat çeken, ödüller kazanan başarılı yapımlarını izleyiciyle buluşturmaya hazırlanıyor. Programdan sekiz filmin gösterimleri, 13-18 Mayıs’ta Sinematek/Sinema Evi’nde gerçekleşecek.

German Films iş birliği ve Ernst Reuter İnisiyatifi (ERI) katkılarıyla düzenlenen Kino 2025: Alman Filmleri Türkiye’de; açılışını Mehmet Akif Büyükatalay’ın yönettiği Hysteria/Histeri ile yapacak. Prömiyerini Berlin Film Festivali’nin Panorama bölümünde yapan Hysteria; sanat, ifade özgürlüğü, korku ve toplumsal histeri üzerine dinamik bir gerilim. Gösterimin hemen ardından Mehmet Akif Büyükatalay ile Sinematek/Sinema Evi’nin sanat yönetmeni Emin Alper’in katılacağı bir söyleşi gerçekleşecek.

Hysteria/Histeri

Bu yıl Berlin Film Festivali’nin Panorama bölümünde En İyi Belgesel – Seyirci Ödülü’nü kazanan, ayrıca Uluslararası Af Örgütü En İyi Film Ödülü’ne de layık görülen Die Möllner Briefe/Mölln Mektupları; Türkiye’de ilk kez Kino 2025’te gösterilecek. Martina Priessner’in yönettiği belgesel, Almanya’nın Mölln şehrinde, 23 Kasım 1992’de gerçekleşen ırkçı kundaklama saldırısının Arslan ailesinin hayatında yol açtığı korkunç yıkımı konu alıyor. Gösterime yönetmen Martina Priessner ve ailenin fertlerinden İbrahim Arslan katılacak, filmden sonra seyircilerle bir söyleşi düzenlenecek.

Marcin Wierzchowski’nin yönettiği, yine Berlinale programından Das Deutsche Volk ise 19 Şubat 2020 tarihinde Hanau’da gerçekleşen, dokuz gencin öldürüldüğü ırkçı saldırıyı yas tutan acılı aileler ve saldırıdan kurtulanların perspektifinden anlatıyor. Yalnız bırakıldığını hisseden aileler, yurtları olarak gördükleri ülkede kabul görmek için mücadele veriyor. Filmin yönetmeni Marcin Wierzchowski ve Hanau’daki saldırıda öldürülen Sedat Gürbüz’ün annesi Emiş Gürbüz filmin gösterimine katılacak ve filmden sonra seyircilerle bir söyleşi gerçekleşecek.

Riefenstahl

Belgesel sinemacı Andres Veiel, geçtiğimiz yıl Venedik Film Festivali’nde prömiyer yapan Riefenstahl ile sinema tarihinin en tartışmalı isimlerinden birini merkeze alıyor. Leni Riefenstahl yenilikçi bir yönetmen olduğu gibi, aynı zamanda bir Nazi propagandacısıydı. Nazi sempatizanı olarak kabul edildi ve savaş suçlarından asla hüküm giymedi. Veiel’ın ödüllü filmi, bu yıl En İyi Belgesel dalında Alman Film Ödülleri’ne de aday gösterildi.

Bu yıl Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı için yarışan ve Sanat Sinemaları Birliği’nden mansiyon kazanan Was Marielle weiß / Ne Halt Ettiğinizi Biliyorum özgün bir komedi filmi. 12 yaşındaki Marielle bir gün okulda başına darbe alır ve bu olaydan sonra annesi ve babasının yaptığı her şeyi görmeye, söyledikleri her şeyi duymaya başlar. Anne ile babanın Marielle’den, hatta birbirlerinden sakladıkları ortaya çıkar. Frédéric Hambalek’in yönettiği yapım, ilginç bir fikir üzerine kurulu senaryosu ve oyuncu performanslarıyla öne çıkıyor.

Fabian Stumm’un yazdığı, yönettiği ve başrolünü üstlendiği Sad Jokes / Acı Tatlı, orta yaşlı bir erkeğin varoluşsal sorunları üzerine bir komedi/drama. Eski sevgilisi Marc’tan ayrılmayı henüz atlatamamış Joseph, beraber çocuk sahibi olduğu en yakın arkadaşı Sonya’nın depresyona girmesi ertesinde ebeveyn görevlerini tek başına üstlenmek zorunda kalır. Sad Jokes, geçtiğimiz yıl Münih Film Festivali’nde verilen Genç Alman Sineması Destek Ödülü’nü En İyi Yönetmen dalında kazanmış, ayrıca FIPRESCI ödülüne de layık görülmüştü.

Sirens Call / Sirenlerin Çağrısı

Sanatçı ve film yönetmeni ikili Miri Ian Gossing ve Lina Sieckmann, ilk uzun metraj filmlerinde “Kendilerini deniz insanları olarak tanımlayan ve sadece silikon kuyruklar takıp siren kılığına girmeyen, bunu günlük yaşamlarında da bir kimlik olarak sürdüren” kişilerden oluşan bir alt kültüre odaklanıyor. Belgesel ve kurmacanın, bilim kurgu ve yol filmi öğelerinin iç içe geçtiği Sirens Call / Sirenlerin Çağrısı; görsel açıdan son derece iddialı, farklı türler ve formatlar arasındaki sınırları aşan ve bedenin, yaşamın, varoluşun yeni olasılıklarını gösteren deneysel bir filme imza atıyor. Sirens Call’un ilk gösterimi bu yıl Berlin Film Festivali’nde Forum bölümünde gerçekleşti.

Laura Laabs’ın bu yıl Max Ophüls Ödülleri Film Festivali’nde Sinema Yazarları Ödülü’nü kazanan ilk uzun metrajlı filmi Rote Sterne überm Feld / Tarlanın Üzerinde Kırmızı Yıldızlar da Kino 2025 çerçevesinde seyirciyle buluşacak. Sol aktivist bir grubun üyesi Tine, arkadaşlarıyla gerçekleştirdiği son eylem ertesinde saklanmak için çocukluğunun geçtiği köye döner. Fakat bataklıktan çıkan bir erkek iskeleti köydeki huzuru altüst eder, Tine’yi ise hem kendi ailesinin hem de Almanya’nın tarihinde yolculuğa çıkartır.

Kino 2025 gösterimlerinin biletlerine Mobilet üzerinden, daha detaylı bilgiye ise Kino 2025’in web sitesi veya sosyal medya hesaplarından erişebilirsiniz.