Zalim dünyada kırılgan bir karşılaşma: Kız Kardeşler

Yazı: Yağmur Ruken Kahraman - Fotoğraf: Pascal Gely

20 dile çevrilen -daha çok siyasi içerikli- oyunlarıyla tanınan Wajdi Mouwad‘ın yazıp yönettiği; Annick Bergeron‘un tek kişilik performansıyla sahneye konan Kız Kardeşler’i, 27. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında izledik.

Konu nedir?

Biri imtiyazlı Batı’nın Kanada’sından; diğeri iç savaşla parçalanmış Lübnan’dan gelen iki kadının bir otel odasında denk gelişleri ve birbirlerine değdikleri yerden kurdukları dostluğu odağına alıyor.

İzlemeden önce bilmemiz gerekenler

*Lübnan doğumlu yazar, yönetmen ve oyuncu Wajdi Mouwad, 2016’dan bu yana La Colline Ulusal Tiyatrosu’nun direktörü. Aynı zamanda Şövalyelik Nişanı ve Molière Ödülü gibi çok sayıda ödülün de sahibi. 
*Mouawad, yazıp yönettiği ve oynadığı “Domestik” serisinin ilk oyunu Yalnız’ı 2017’de 21. Tiyatro Festivali kapsamında İstanbul’da sergilemişti. Kız Kardeşler de serinin ikinci oyunu.
*Mouwad’ın Yangınlar adlı oyunu, 2019’da Murat Daltaban yönetmenliğinde Nilüfer Belediyesi Kent Tiyatrosu’nda sahnelenmeye başlamış; 2010’da ise Denis Villeneuve yönetmenliğinde Incendies adıyla sinemaya uyarlanmıştı. 

İlk intiba? 

Bu tek kişilik ve kalabalık oyunda, Mouwad’ın farklı karakterleri aynı anda sahne üzerinde karşılaştırmaya dair kullandığı araçlar ilham verici. İncelikle dokuduğu dünyada karakterlerin imtiyazlarının da kırılganlıklarının da hakkını teslim ettiğini söylemek mümkün. 

En çok neyi sevdin?

Edebiyatı tiyatro sahnesine dâhil etme biçimini ve tek kişilik bir oyunda kullandığı yöntemlerin çeşitliliğini. 

En az neyi sevdin? 

Bir kitapta okusam beni vuracak cümleleri, oyunun sonuna yaklaşırken uzun monologlar hâlinde işitmeyi ve her şeyin bu monologlarla apaçık edilmesini.

En çok hangi âna yükseldin? 

Yağmalanmış, darmadağın bir otel odasında; birisi yatağın altına saklanmış, diğeri hayretle etrafı seyreden iki kadının karşılaşmasına.

Ambiyans / ortam / mekân / kurgu / dekor için neler söyleyebilirsin?

Sahne ortasındaki paravanın oyunda birçok işlevi var. Üzerine yansıyan görüntüler bazen bir konser sahnesini, bazen de karlı havadaki bir araba yolculuğunu hızlıca kuruveriyor. Paravan açıldığında ise -rahatsız edici derecede- son teknolojiyle bezenmiş bir otel odasındayız. Oyunun neredeyse başrollerinden diyebileceğimiz, konuşan mini buzdolabına kadar dekor özenle tasarlanmış. Paravan kapandığında bu kez, o otelin koridorundayız; kapının dışında. 

Paravanın bu pratik mekân kurma işlevi, ilerleyen sahnelerle daha da katmerleniyor. Yeri geliyor tek kişilik oyundaki farklı karakterleri aynı anda sahne üzerinde buluşturmanın bir yoluna dönüşüyor. Otel odasındaki karakteri izlerken, paravan kapanıyor ve az önceki sahnenin / mekânın dijital bir çizimini ve oraya videoyla yerleştiren karakteri izliyoruz. Videodaki karakter, başka karaktere bürünüp sahneye gelen oyuncuyla karşılaşıyor. Bu karşılaşmada zamanlama da başat bir rol oynuyor elbette.

Paravan bazen de sahne geçişlerinde bazı cümlelerin mekânı oluyor. Perdeyi farklı şekillerde dolaşan bu cümleleri bir kitapta okusak, altını çizmemiz muhtemel. Tüm bu işlevsel kullanımlar, tek kişilik bir sahnelemeye dair epey ilham veriyor.