KOKOKO!, Tendertwin ve bu hafta başka ne dinlesek?
Yazı: Cem Kayıran, Elif Öz, Şevval Öztemur, Utkan Çınar, Zeynep Naz Günsal
Kongolu kolektif KOKOKO!, yeni albümüyle yüksek enerjili bir geceye ortak ediyor. Tendertwin ilk EP’si ile güvenli gemisinde bir yolculuğa çağırıyor. Jessie Ware & Romy’nin prömiyerini Glastonbury’de yapan yeni düeti artık dans pistlerine emanet.
Taze yayımlanmış albüm ve teklilerden hazırladığımız güncellenen çalma listemiz sizi bekliyor! Öne çıkan kayıtlar ise hemen aşağıda.
ALBÜM: KOKOKO! – BUTU
(Transgressive Records)
Metal, teneke, plastik ve motor parçalarıyla yarattıkları enstrümanlarla üreten Kongolu kolektif KOKOKO! yeni albümüyle aramızda.. Débruit adıyla tanınan Xavier Thomas’ın prodüksiyonuna el attığı albümün ismi Türkçede “gece” anlamına geliyor. Nitekim parçalar da yüksek gece yaşantısını yansıtacak şekilde kurgulanmış. Débruit’nin dokunuşları olduğu anlaşılan synth numaraları ve alan kayıtlarıyla da grubun kurcaladığı tema katmanlanıyor. Albümün zirve anlarından “Bazo Banga”nın göz yorucu klibi de işte burada.
TEKLİ: Simge Pınar – Küs
(Universal Music Türkiye)
2022 çıkışlı son albümü Sevgideğer’den bu yana teklilerle yüzümüzü güldüren Simge Pınar birkaç aydır süren sessizliğini biraz oyuncu ve flörtöz bir parçayla bozdu. “Sonunda benim de bir yaz şarkım var diyebilir miyiz?” notuyla paylaştığı şarkı hakkında biz de hemfikiriz: Müzisyenin önceki işlerinden biraz daha hafif, omuzları hemen harekete geçiren, tam anlamıyla yazlık bir güzellik. Şarkıyı ilk dinleyişten sonra Pınar’s eşlik etme isteğinin önüne geçmek de zor.
TEKLİ: Childish Gambino – Lithonia
(RCA/mcDJ Recordings)
Filmci, rapçi, her şeyci Donald Glover’ın 19 Temmuz’da yayımlanacak altıncı ve -en azından Childish Gambino adıyla çıkaracağı- son albüm Bando Stone & The Real World’den ilk tekli. Dört yıl önceki albümü 3.15.20’nin bir nevi revizyonu olan Atavista’dan üç ay sonra çıkacak albüm, Glover’ın aynı addaki -fragmanı ise hemen şuradaki– post-apokaliptik bilim-kurgu komedi filminin soundtrack’i. İsmini Georgia eyaletindeki şehirden alan “Lithonia”nın ise kilise orglu, korolu açılışı sonrası pop-punk damarı şişiyor. “He’s finding out, that nobody gives a f*ck” (Anlıyor ki kimsenin umrunda değil) sözleriyle katarsisin orta yerinden sesleniyor yine Childish Gambino.
EP: Tendertwin – Ship Argo
(Eingang Records)
Bilge Nur Yılmaz’ın İstanbul-Philadelphia-Londra ekseninde hayat bulan solo projesi Tendertwin’in ilk EP’si. Chamber-folk ve avant-pop elementlerini göçebe bir incelikle işlediği parçalarıyla çoktan kalbimizi çalmış olan Tendertwin, Ship Argo ile hem besteciliği hem de söyleyişiyle içsel dünyasının kapısını ardına kadar açıyor. Albümün isminin ardındakileri de şu sözlerle ifade etmiş: “Ship Argo, Yunan mitolojisindeki denize açılan ilk gemi olarak bilinen gemiden adını alıyor. Gemi, konuşma ve kehanet yapma gibi büyülü güçlerle donatılmıştı. Bu şarkılar benim gemim – bu şarkılar beni taşıyan ve güvende tutan araçlardı.”
ALBÜM: Fink – Beauty In Your Wake
(R’COUP’D)
Doğruya doğru İngiliz müzisyen Fin Greenall’un en dikkat çekici işlerinin üzerinden baya bir zaman geçti. Özellikle 2006-2011 arası yayımladığı dört albümle kendi soundunu bulmuş ve iyi işler çıkarmıştı. O dönemden beri yaptığı denemelerin çok da yerini bulduğunu söylemek zor. Özellikle anaakıma fazla yaklaştığı anlar biraz bayat, ağdalı işler çıkarıyordu ortaya. 11. albümü Beauty in your Wake o iyi zamanlara yakın duran; çok fazla efekt barındırmayan ve Fink’in akustik gitarı ve vokaline güvendiği bir çalışma. Bu da çok iyi bir haber. Bu minimal yaklaşım her zaman yakıştı ona; bizi de memnun etti. Son on yıldaki en iyi albümü olduğunu söyleyebiliriz.
TEKLİ: White Hills – Fiend
(Bağımsız)
“Zıtlıklar arasında yol alma” fikriyle hayat bulan ve 23 Ağustos’a tarihlenen Beyond This Fiction albümünden ikinci tekli. Şarkı, köhne ve soğuk beyaz ışıklı lambaların cızırdadığı sokakta ilerleyen, toplumsal normları kazıyan uyumsuz bir karakterin adımlarına benzer şekilde umursamaz ve cesur ses manzaralarından oluşuyor. Sözleri ise sosyal medya ile olan dengesiz alışverişimizi irdeliyor.
ALBÜM: alva noto – HYbr:ID III
(NOTON)
Minimal ve deneysel elektronik müzik alanında 2000’li yılların en akılda kalıcı işlerine imza atan bestecilerden alva noto’nun, 10 yılı aşkın süredir dirsek temasında olduğu Amerikalı koreograf Richard Siegal ile üçüncü ortaklığı. Serinin üçüncü halkası, bu kez Siegal’in yeni işi Ballet of (Dis)Obedience’a eşlik etmesi için kurgulanmış. Çıkış noktası ve kutup yıldızı Japonya’nın Noh tiyatrosu gelenekleri. Yayıldığı alanı müthiş bir derinlikle dolduran, hareketin nadir olduğu bir akışa sahip.
TEKLİ: Honeyglaze – Cold Caller
(Fat Possum Records)
Grup üyeleri Anoushka Sokolow, Tim Curtis ve Yuri Shibuichi’nin beyanına göre, şimdiye değin gösterdikleri icra ve yaklaşımdan epey farklı bir yerde durmakta bu parça. 20 Eylül’e tarihlenen yeni albümlerinden saldıkları ilk tekli “Don’t”un öfkesinden de epey uzakta. Dan Carey himayesinde Speedy Wunderground bünyesinden çıkmış Honeyglaze (2022) ardından ev değiştiren Güney Londralı ekip, kendini başka tür bir gerçekliğe ikna ederek içinde olunan ilişkilerin zorlayıcı fazlarını ustalıkla, kimi zaman folk, kimisinde shoegaze dolaylarında gitar akorlarıyla sarmalamış. Solokow’un tavrı net vokali, Curtis’in iç karartan bas cümlesi ile Shibuichi’nin zil odaklı davulu şarkıya özünü veren unsurlar.
TEKLİ: Mercury Rev – Ancient Love
(Bella Union)
Son derece İngiliz tınlayan ABD menşeili gruplar listesinin başlarında yer alır herhalde Mercury Rev. Özellikle 90’ların ikinci yarısında büyük popülariteye kavuşan grup biraz antika noktasına geldi son yıllarda. 6 Eylül’de çıkacak Born Horses isimli yeni albümlerinden yayımlanan ilk şarkı da açıkçası biraz garip. Biraz new age, biraz prog rock sounduna sahip şarkı, özellikle güzel nefeslilerle beraber 80’lerin güzel yanlarına göz kırpıyor ancak spoken word vokaller girince biraz karikatüre dönüşüyor sanki. Başka bir dönemin grubu olduklarını belli ediyorlar.
TEKLİ: Palmiyeler – Ölüm Bizi Bekler
(Bağımsız)
Palmiyeler’in diskografisi boyunca belirli manzaralar yarattığı ve bizi her şarkıda bu evrende bir yere götürdüğünü söylemek yanlış olmaz. Yeni albümün dördüncü teklisinde, bu kez deniz ve sahil manzaralarından biraz uzaklaşıyoruz ve önümüzde etrafı kurak bir otoyol var. Sıcağın verdiği bir bezginlik, bir karamsarlık, bir izolasyon hâli var sanki üzerimizde. Ölüm gerçeğini sıcaklarla buluşturan parça devam ederken “Yine yalnız başıma kaçacaktım zaten” dizesindeki her şeyi ve herkesi geride bırakma itkisinde kendimizden bir şey bulmamak elde değil.
EP: Underspreche – Alright EP
(Diynamic Music)
İtalyan techno ikilisi Marika Della Torre ve Simone Campanile, haziran sonu çıkardıkları “Life Desire” ardından kasveti de enerjisi de yüksek bu kısaçalarla geldi. Çiftin eşliğinde “durmaksızın dans ettirmek için” yaptıklarını ifade ettiği, İspanyol rapçi Rumy’nin de bir parçalık konuk olduğu EP’den “Alright”ta kullandıkları “Hey Ya” sample’ı minik bir gülümsetiyor. Katman katman synth vuruşlarına daldırırken, tempo değişiklikleriyle sağdan sola savuruyor Alright EP. Klasik müzik ile yetişip daha sonra techno’ya kendini adayan İtalyan çift, acid ve endüstriyel etkilerle doygun sesiyle dans müzikte karanlığın en içine emen hâllerinden birini türetiyor.
TEKLİ: Evdeki Saat – Acı Ve Istırap
(Bağımsız)
2024 yazına bıraktığı ikinci teklisinde, yıpratıcı bir sevme biçimini kafası bozuk birinin ağzından şarkılaştırıyor Evdeki Saat. Melankolik bir pop şarkısı olan “Acı Ve Istırap”, işitsel dünyasıyla da müzisyenin önceki işlerinden ayrılıyor. Eren Alıcı’nın söz, müzik, aranje ve prodüksiyonunu bizzat üstlendiği şarkının mastering işlemleri ise Emre Malikler imzalı. Baran Keskin yönetmenliğinde çekilen klibi de yolda.
ALBÜM: Bacchae – Next Time
(Get Better)
Washington çıkışlı Bacchae’ın üçüncü stüdyo albümünde önümüze koca bir punk evreni seriliyor. Kapitalizm, sistemin insanı değersizleştirmesi, çalışma düzenin ruh emiciliği, ruh sağlığımızı giderek kaybetmek hakkında kafa yoran albüm açtığı konular bakımından karanlık olsa da Bacchae’ın kendine yarattığı ses dünyasındaki dinamizmin oynadığı rolden olsa gerek, albüm boyunca enerji hiç düşmüyor; bir umutsuzluktan bahsedilse bille Katie McD’nin sesi ilaç gibi geliyor.
ALBÜM: Kiasmos – II
(Erased Tapes)
Ólafur Arnalds ve Janus Rasmussen’den oluşan Kiasmos, minimal techno ve electronica gibi estetikler arasında mekik dokuyarak karakteristik bir tını yakalıyor. 2009’dan bu yana birlikte üreten ikili, Kiasmos isimli ilk albümünü 2014’te Erased Tapes etiketiyle yayımlamıştı. Aradan 10 yıl ve çeşitli EP’ler geçti, sıra yeni albüme geldi. Prodüksiyon üslubu ve sesi işleme biçimleri görece “temiz” duyulan ikilinin bugüne dek karanlıkla ne haşır neşir olduğu işi diyebiliriz II için.
TEKLİ: The Bug Club – Lonsdale Slipons
(Sub Pop Records)
Sub Pop’un en yeni üyelerinden The Bug Club’ın yoldaki albümünden ikinci teklisi leziz bir post-punk numarası. Hem gitar riff’i hem de inanılmaz fiyakalı bir bas yürüyüşüyle kendini sevdiren; sözlerinde de kendini ciddiye almayan, yer yer kinayeli parça hakkında “Birleşmiş Krallık’ın en kötü ayakkabılarına bir saygı duruşu” diyor The Bug Club üyeleri.
EP: Sleepwalk – Out Of Focus
(Bağımsız)
Bir hortum gibi üzerimizden geçiyor ve biraz da hasara neden oluyor Out Of Focus. İlk iki şarkının hızı ve sertliğiyle ilgili biz uyarmış olalım! Kısaçaların geri kalanında ise bir tık -sadece bir tık- vites düşüyor ama hâlâ zifiri karanlık bir dünyanın içindeyiz. Önceki shoegaze evrenlerinden daha farklı bir patikaya girmiş Sleepwalk ve biz de onlarla yürümek için can atıyoruz.
TEKLİ: Selût – Evdekiler
(Tarla Records)
“Eğreti otu gibi sıyrılmak istiyorum artık sizden. Yaptığım vicdan yüzünden heryerim yara bere.” Yeni teklisinde çok net bir tavırla mikrofon başına geçiyor Selût. Önceki teklileri “Sahiden” ve “Değerlim’in Hikâyesi” ile kurguladığı anlatının son halkası olan “Evdekiler”, müzisyenin kendine özgü vokalleri ve nakaratında yükselen punk enerjisiyle âdeta “gel bu isyana sen de ortak ol” diyor dinleyiciye. Pek çok anlamıyla aidiyeti kurcalayan şarkı, kendi kabına sığmayı reddedenlerin marşı olmaya aday. Video klibini de buradan izleyebilirsiniz.
ALBÜM: Kasabian – Happenings
(Sony Music)
Işıklı şehir sokaklarının enerjisini içinde taşıyan, geceleri herkes yataklarına geçip gözlerini kapatınca dans etmekten hızla çarpan kalpler için söyleyebileceği, hissettirebileceği çok şeyi var bu 10 parçadan oluşan albümün. İngiliz dörtlü Kasabian’dan birbirine eklemlenmiş elektronik renklerle, synth vuruşlarıyla, parıltılı gitarlarla dolu bir psikedeli seansı. Happenings’in “insanların gerçek dünyada bir parçası olabileceği bir şey” olduğunu söylemiş Serge Pizzorno.
EP: oreglo – Not Real People
(Brownswood Recordings)
Yolları Londra’da çocukluk yıllarında kesişen c-sé (klavye), Linus Barry (gitar), Nico Rocco (dabul) ve Teigan Hastings (tuba), oreglo adını verdikleri gruplarıyla ilk EP’sini yayımladı. Not Real People’ın, genç neslin Londra’daki deneyimlerini yansıtma amacıyla ortaya çıktığını vurgulayan ekip, caz unsurlarını merkez nokta belirlediği yolculuğunda pek çok farklı patikaya uzanıyor. Sonik çeşitliliği ve dinleyiciyi ânında etkisi altına alan coşkusu, grubun gelecek işleri için de heyecanlandıran bir seviyede.
TEKLİ: Jessie Ware & Romy – Lift You Up
(Universal Music)
İlk kez Glastonbury sahnesinde yankılanan bu düet, 90’lar house kıvamında bol bol boplatan bir havaya sahip. Romy ve Ware, bol olumlama ve moral verme / yükseltme motivasyonuyla çalışmış. Stuart Price’ın prodüktörü olduğu parçanın Glastonbury’nin West Holts sahnesinde gerçekleşmiş şu performansına da bir bakınız.
TEKLİ: Los Campesinos! – kms
(Heart Swells)
Yedi yıldır ortalıkta olmayan Los Campesinos!, insanın her ânını ve hâliyle çelişen duygularını kucaklayan bir grup. Yedi yıllık sessizliğini All Hell adlı yeni albümle bozmaya karar veren İngiliz grup, yoldaki koleksiyona “kms” ile hafif, coşkulu, yine melankolik, kısa, minik bir öpücük kondurmuş. Kim Paisey’nin büyülüi vokali etrafında dönen parça, tempoyu artıran davulu, parlak ses yapısıyla yoldaki albümden duyduklarımız şarkılar arasında en yüksekte uçanı.