Sade ama sofistike: Kum, Kum’u anlatıyor

Röportaj: Hikmet Demirkol - Fotoğraf: Barry

Grubu Bedeviler eşliğiyle yaptığı Apartmanlar albümünü geçtiğimiz haftalarda yayımlayan Kum ile buluştuk; albüm ekseninde ve kendi müzik evreninde etraflıca bir söyleşi yaptık. 

Sohbet müzik kariyerinin başına giderek başlıyor; ilk adımların nerde atıldığını sordum. 6-7 yaşında annesinin dinlettiği Bob Dylan şarkısıyla ilk defa tanışan Kum, 11-12 yaşında ilk şarkılarını yazmaya başlamış. İngilizcesi o dönemlerde çok iyi olmasa da sözleri bilmeden The Beatles akorları üzerine İngilizce şarkılar yapıyormuş, kısacası müzik hevesi onu çok küçük yaşlardan yakalamış. 

Kariyerinde bir dönem İngiltere geçmişi olduğunu bildiğim için bugünkü Kum’a etkilerine geçiş yapmak adına o günlere ışınladım ikimizi. İngiltere’nin güneyinde Dorset’te bir lisede okuyan Burkut, 18 yaşına kadar beş sene burada yaşamış. 20’li yaşlarının başında iki İngiliz arkadaşıyla kurduğu grubu badgirl$ ile hastası olduğu İngiliz post-punk kültürünü modern müzikle birleştirmeye çalışmış. 

Başarısı güzel bir noktaya gelse de grubun dağılması ile Burkut Türkiye’ye geri dönüyor ve müzik hayatı burada yeniden başlıyor. Müziğini yurt dışında yapıp Türkiye’ye dönmüş biri olarak, acaba orada kalsaydı müzik kariyeri nasıl olurdu diye sormadan edemedim. Burkut direkt “Orada kalsaydım muhtemelen çok daha içi boş bir Kum olurdu.” şeklinde yanıtladı. Hatta kendisinin daha dış dünyaya ait bir tatminle dolu olacağını söyledi. Âşık olduğu, kendini daha ait hissettiği dilin Türkçe olması onu aslında Türkiye’ye döndürmeye, şarkılarını burada üretmeye sebep olmuş. Burada yeni bir şeyler yapmak için daha çok imkân olduğunu söyleyen Kum, henüz müziğin Türkiye’de doygunluğa ulaşmadığı görüşünde. Türkiye’deki müzik sektörünü, İngiltere’deki müzik sektörünün 90’ların sonundaki hâline zaman makinasıyla gitmeye benzetiyor.

Apartmanlar albümüne lafı getirdiğimde Kum, Türkiye’deki sene başında yaşanan ve tüm ülkeyi sarsan depremlerden 7-8 ay önce Apartmanlar ismiyle bir albüm yayımlamak istediğini dinleyicileriyle paylaşmış. Müziklerini severek dinlediği Apartmanlar grubunun şarkıları kulaklarında dönerken, bir yandan da kendi müziğinin tınısının İngiltere’den döndüğündeki post-punk havasına bürünmesi sebebiyle yeni albümüne bu adı vermeye karar vermiş. Albümün kapağı için çalışmalar yaparken, yapay zekâ teknolojisiyle kullandığı anahtar kelimeler sonrasında karşısına gelen görsel, karlar içerisinde çökmüş bir apartman olmasının da bu isimde bir albüm yaratma fikrini daha da sağlamlaştırmış. Albümün kayıtları için çok önceden stüdyo rezervasyonlarını yaptığını anlatan Kum, bu dönemin de deprem sonrasındaki o ilk günlere denk geldiği için kayıtların bu duygular eşliğinde yapıldığını aktardı. 

Her sanatçının üretim prensiplerini merak ettiğim için şarkı üretmenin Kum açısından nasıl bir yolla ortaya çıktığını da öğrenmek istedim.  Burkut kendisi için üretimin zamansal ve mekansal bir kuralı olmadığını belirtti. O ilham geldiğinde 10-20 şarkı yazdığını sonra 1-2 ay kafasını boşalttığını, kitaplara kendini verdiğini, yeniden o şarkı tılsımı geldiğinde bu üretim sürecinin tekrarladığını belirtti. Bunun yanında seneler içinde kazandığı tecrübe ve çalışma alışkanlığıyla şarkı yapmanın kendisi için zor olmadığını ama dinleyicilerinin favorileri olan şarkıların çoğunun çok kısa sürede ortaya çıktığını da merak edenlere iletmek istedi. 

The Fall, Lou Reed, VHS oynatıcılar

Apartmanlar’ın kredilerinde Kum ve Bedeviler ismini bir arada görüyoruz. Bedeviler ile bir araya gelme hikâyesini sordum. Bedeviler’in (Luca Fritz, Ömer Denzi Pınar, Orkun Tunç, Alper Ekiz, Steven Wiles) çok doğal oluştuğunu, yola çıkarken Kum’un şarkılarını canlı çalacağı “Kum Cover” grubu gibi bir niyetle oluşturduklarını söyledi. The Fall’u çok sevdiğini, bir dönem The Fall’un canlı kaydedilmiş albümlerinden çok etkilendiğini belirten Kum; canlı müziğin enerjisinin, post-punk etiğinin ona çok iyi geldiğini o yüzden de Bedeviler ile bu albümde canlı çalıp yayımlamak istemiş. Bir diğer deyişle Apartmanlar albümünü kavramsal bir deney olarak gördüğünü söylüyor; demolarını hazırladığı albümü Bedeviler ile kaydetmek için stüdyoya girdiğinde, canlı çalmanın şarkıları çok daha farklı bir yere getirdiğini de vurguluyor. Türkiye underground gitar müziğinde ürettikleriyle sıkı takipçisi olduğu ekip arkadaşlarıyla bu albümde bir araya gelmenin bir başka huşu içinde durum oluşturmuş; bu da kendisi için en kıymetli durum.

Gelelim Apartmanlar’ın görsel dünyasına. Kum, galeri sanatı geçmişli olduğu için işlerinin görsel sunumu da onun için ayrılmaz bir bütün. Yaptıklarında görsel ve işitsel bir proje sunmaya çalıştığını; bir albümü film gibi hatta bir sergi gibi ele aldığını anlatıyor.  Küçüklüğünde ailesinin işleri sebebiyle bir süre Kazakistan’da yaşayan Kum, albümün görsel dünyasına dair ilk hayalleri kurarken karlar içinde bir apartmanda yaşadıkları günler gözlerinin önüne gelmiş.

O dönemde evlerindeki VHS oynatıcısı, küçük bir televizyon ile tüm gününü geçirdiğini hatırlayan Kum için düşük kalite lo-fi sinema televizyon dünyası kendi üretiminin her zaman bir parçası. Apartmanlar albümünü de bu vizyona paralel bir dokunuşla yapmak istemiş; nostaljik ve melankolik dünyayı koruyarak şarkılarını hazırlamış.

Apartmanlar’ı dinlemeye başladıktan kısa süre sonra bu sadeliğin içinde farklı bir derinlik ve zenginlik çarpıyor. Süslemeden uzak ama anlatımıyla bir o kadar zengin bu oluşumun dengesini merak ettim. Kum tam da bahsettiğim bu durumu işlerinde yapmaya çalıştığını, kendisi için de bunun çok değerli olduğunu ve fark edilmesinden ötürü de fazlasıyla mutlu olduğunu dile getirdi. Bu açıdan kendisine ilham veren birçok isim olmuş, en çok da Lou Reed’den etkilenmiş. Çok katmanlılığı oldukça basit, hatta varoluşsal bir durum ile; dahası insani bir durumu karıştırabilmeyi sanatı yoluyla aktarmayı çok önemli buluyor. Bu duruma verdiği örnek Türk Halk Müziği: Kum, Türk Halk Müziği’nin şarkılarda duyguyu ya da bir durumu iki üç cümleyle anlatma becerisini sadelikteki gizli olan zenginlikle bağdaştırıyor. Çok katmanlılığı basit ifade etme durumunu son olarak çocukluğundaki merceğinden dünyanın duygusal karmaşıklığının farkında olduğunu ve bunu anlatma hâli olarak da özetleyebileceğini söylüyor.

Elbette söyleşide sohbet derinleştikçe onun için Apartmanlar’daki özel şarkıları da sordum. “Apartmanlar” şarkısının onun için çok özel ve farklı olduğunu söyleyerek başladı anlatmaya. Daha önceden hiç yapmadığı stilde bir şarkı olması onun için en üst seviyede bir önem arz ediyor. Şarkının bir tür iktidar eleştirisi olmasının yanı sıra hatta daha çok iktidar eleştirisinin de eleştirisinin eleştirisi olduğunu da hatırlatıyor. Kimsenin umurunda olmasa bile kendi kanalında böylesine bir başkaldırıyı şarkılaştırmak istediğini söylerken, söz konusu şarkıdaki söyleyişini de “hiç görülmemiş bir Kum vokali” olarak tanımlıyor.

“Üç Günlük Dünya” da onun için fark yaratan bir diğer şarkı. Emo-rap tarzında karanlık bir şarkı olarak yola çıkıp daha sonra stüdyoda üç akorla bambaşka bir yere gelmiş. İngiltere’nin 70’ler punk müziği hissi verdiği için ayrıca hoşuna gidiyormuş.

Konserler ve havadisler

Kum’un canlı performanslarının keyfini gerçekten bir başka. Sahnedeki Kum’u sorduğumda aslında kendisinin sahne korkusu olduğunu öğrendim. Özellikle ilk konserlerinde heyecanın ve sahne korkusunun birbiriyle karışık olduğunu söylerken sahnede bir nevi transa geçip çok güzel vakit geçirdiğini de itiraf etti. Sahnedeyken olması gereken yerde olduğunu ve yapması gereken işi yaptığına dair bir işaret ve duygu hissettiğinden bahseden Kum, dinleyicisiyle olan ilişkisinden büyük mutluluk duyuyor  Sahne performansının zamanla ve tecrübeyle daha da iyileşebileceğini belirten müzisyen; konserlerin kendisi için küçük bir bağımsız tiyatro hissi yaşattığını, bu histen hiç kopmadığını da ifade ediyor.

Sony Music Türkiye etiketiyle yayımlanan Apartmanlar albümü henüz çok taze. Sürekli üreten biri olduğu için Kum’un yakın gelecekte yapacaklarını da öğrenmek benim gibi merak edenlere de iyi geleceğini düşündüm. “İstanbul Funk” adıyla yine Kum’un melankoli ve karanlığıyla harmanladığı eğlenceli bir rap albümünün yolda olduğunu söyledi; özellikle klipleriyle çok eğleneceğimizin ipuçlarını verdii. Yiğit Karaca ile çektikleri popüler kültürle bir anlamda dalga geçen, sosyokültürel eleştiriler içeren bu kliplerle ilgili kendisi de çok heyecanlı. Bu albümden önce, belki sürpriz bir EP de yayımlayabileceğinin sinyalini veren Kum, bir yandan Toksik Adam adlı kitabının okuyucuyla buluşturmak için planlamalar yapıyor.