Geçmiş gerçekten geçer mi?: Kuzey Ormanları

Yazı: Korcan Derinsu

Pek çok uluslararası yayına göre 2023’ün en iyileri arasında gösterilen Daniel Mason romanı Kuzey Ormanları, Holden Kitap etiketi ve Meltem Yılmaz Deniz çevirisiyle Türkçede. Pulitzer finalisti yazar, ormanın kuytusundaki bir evin 400 yıllık olağanüstü hikâyesini anlatıyor bu kitabında.

*Bu yazı, henüz Kuzey Ormanları kitabını okumamış olanlar için bazı sürprizleri bozabilir.


Ne hakkında? Hikâye ne? 

Batı Massachusetts’ta “Kuzey Ormanları” olarak adlandırılan bölgede yer alan bir ev üzerinden, 400 yıl boyunca o evde oturan farklı farklı sakinlerin birbirleriyle bağlantılı hikayeleri anlatılıyor. 

Zaman dilimi ve mekân 

1600’lü yılların başından günümüze. 
Massachusetts, Amerika Birleşik Devletleri.

Okumadan önce bilmemiz gerekenler 

Kuzey Ormanları, Daniel Mason’ın beşinci romanı. Türkçede ise yayıölanan üçüncüsü romanı. İlki Akademi Kültür Sanat Yayınları’ndan çıkan Piyano Akordçusu. İkincisi ise yine Holden Kitap etiketiyle çıkan Kış Askeri idi. 

Daniel Mason yazarlığının yanı sıra aynı zamanda aktif olarak çalışan bir psikiyatrist. 

Biyoloji eğitimini Harvard Üniversitesi’nde tamamlayan yazar; üniversitenin bulunduğu Massachusetts eyaletinin hem doğasıyla hem de tarihiyle kendisine büyük ilham verdiğini söylüyor.

Öğrencilik yıllarında sıtmanın tarihçesini araştırmak üzere Tayland – Myammar sınırına giden Daniel Mason, geçmişle günümüz arasında kurulan her türlü bağın kendisini çok etkilediğini söylüyor. Romanlarının ve öykülerinin hemen hepsinin geçmişte geçmesi tesadüf değil.

Daniel Mason, Kuzey Ormanları’na en çok ilham veren eserler sorulduğunda; Deniz Feneri – Virginia Woolf, Mars Günlükleri – Ray Bradbury ve Vakıf – Isaac Asimov cevaplarını veriyor.

Kitaba dair en çok neyi sevdin?

Kuzey Ormanları; geçmişin günümüze nasıl etki ettiğini, dün ile bugün arasındaki bağın nasıl sanılandan daha kuvvetli olduğunu anlatıyor ve bunu bir ev üzerinden yapıyor. Bazen bir ağaç, bazen bir hayalet ile kurulan bu bağı çok sevdim. “Benden önce bu evde kimler yaşamıştı acaba?” benim de sık sık sorduğum, cevabını merak ettiğim bir soru. Belki de bu aşinalık hoşuma gitti, bilmiyorum ama bu soruların doğru neden-sonuç ilişkileri kurmak için gerekli olduğunu düşünüyorum. 

En az neyi sevdin?

Evin farklı sakinlerinin hikâyelerini okuduğumuz için bazı bölümler hiç bitmesin istedim, bazıları ise daha az ilgimi çekti. Sanırım bu gel-git hâli en az sevdiğim şey oldu. 

Yazıma dair neler söyleyebilirsin? 

Daniel Mason anlatım üzerine düşünen bir yazar.  Bölümler arası şiir, mektup, günlük vs. gibi farklı türleri fotoğraflarla birlikte kullanması bu yüzden. Bu tercihin de metne dinamizm kattığı su götürmez. Bunun dışında dil de anlatım da sade. Mesela bolca olan doğa tasvirleri ritmi sekteye uğratabilir ancak hiç öyle olmuyor. Akıp gidiyor metin.  

Kısa sürede sürüklenerek mi okudun? Yoksa biraz sürünerek mi? 

Her zaman yaptığımı yapmadım ve bu defa romanın tadını çıkararak tamamını beş günde okudum. Tek bir hikâye takip etmediği için okuması oldukça kolay ama biraz es vererek okumanın daha keyif vereceğini düşünüyorum. 

Çok etkilendiğin / dönüp tekrar okuduğun bölüm(ler) oldu mu? 

Bölümler arasında kullanılan şiir, şarkı vs. gibi kısımları acaba bölümlere dair bir ipucu taşıyorlar mı, başka bir anlamları var mı diyerek tekrar tekrar okudum. Bunun dışında bazı romanlar için söylediğimi Kuzey Ormanları için de söylüyorum; parça parça değil de bütün olarak düşünülmesi gereken bir metin. Yani güzel cümlelerin değil de büyük resmin peşinde yazar. 

Kitap, modunu nasıl etkiledi? 

Kitabın yapısı gereği herhangi bir karakterle özdeşlik kurmak, beraberinde de bir duygu geliştirmek çok olası değil. Sadece yazarın verdiği ufak kıvılcımlar var. Tam da bu yüzden özellikle bazı ev sakinleri ister istemez düşünmeye sevk etti beni. Özellikle Alice ve Mary’nin hikâyesi hâlâ aklıma dönüp duruyor ama sürpriz kaçırmamak için detaya girmiyorum.

Okurken hiç Google’ladığın şeyler oldu mu? 

Coğrafya takıntım yüzünden romanın geçtiği bölge olan New England’a ve ormanlarına baktım uzun uzun. Ağaçlar hep güzel ama bazıları daha da güzel. Favorim kırmızı meşe ağacı gibi. 

Kitabın ismi hakkında ne düşünüyorsun?

Amerikan edebiyatını çok sevsem de bazen isim tercihlerini sevmiyorum. Ya gereksiz bir duygu bombardımanı oluyor ya da iç sıkan bir sadelik. Buradaki Kuzey Ormanları seçimini de fazla düz buluyorum. Sanki bölgeye değil de evin kendisine doğrudan temas eden bir isim olsa daha iyi olurmuş ama yazarın da bu isimle doğayı işin içine katmasını da çok iyi anlıyorum tabii ki. 

Bu kitabı seven şunları da sever (Akla gelen başka kitap önerileri)  

Doğayı merkeze almasından ve uzun bir zaman dilimini farklı karakterlerle anlatmasından ötürü Richard Powers’ın Her Şeyin Hikâyesi ilk aklıma gelen roman oldu. 

Bir de söz ormandan, ağaçlardan açılmışken; Peter Wohllben’in Ağaçların Gizli Yaşamı kitabını önermesem olmaz. Ağaçların nasıl iletişim kurduklarına inanamamıştım. Herkese öneririm.

Yazara bir soru soracak olsan bu soru ne olurdu?

Psikiyatrist olmanın söz konusu yazarlık olunca artıları kadar eksileri de olduğunu düşünüyorum. Acaba o bu konuda ne düşünüyor, bunu merak ediyorum.