Liste meraklısı film karakterleri

Yazı: Beyza Yıldırım

İlkler, sonlar, enler ve daha birçok kategorize tanımın “nizama” sokulması oldukça cezbedici geliyor. Listelerin gündelik bir yanı olduğu gibi, bir alışkanlığın kazanılması açısından yenilikçi bir yanı da var. Ölmeden önce yapılacaklar listesi, alışveriş listeleri, kara listeler, müzik / film / kitap listeleri, liste, liste, liste… Bir fikrin filme dönüşmesi de birçok tasnife maruz kalmasından geçiyor. Peki sinema âleminden karakterler hangi motivasyonla ve ne tür listeler yapıyor? 


Cenazesinde çalınacak şarkılarla Rob Gordon

Film: High Fidelity (2000)

Kontrol delisi, kompleksli, üstten bakan bir karakter Rob. Birçok koleksiyona sahip; kasetler, plaklar, DVD’ler, en büyük ayrılıklar… 2000’lerin havalı kişilerinden biri gibi görünüyor. Championship Vinyl isimli bir plak dükkânı bile var. Bazen stres anlarından arınmak, bazen de hayatın bir parçası olabilmek için liste yapıyor. Melankolik olsa da tam olarak depresif biri değil çünkü bir şeylerle nasıl baş edeceğini öğrenmiş. Hayatına dâhil olduğumuz sıralarda yeni bir ayrılığın taze etkisinde. Bu vesileyle karakterinin ayrılmaz bir parçası olan listelerini paylaşıyor bizimle. Listeleri elbette çok kişisel fakat işin hem ilham hem de heyecan veren yanı bu. Birini tanımanın en iyi yolları arasında günlüklerini okumak, onunla sohbet etmek ve hatta listelerini ele geçirmek var zira. 

Her şey kaset doldurmakla başladı; tabii şimdilerde onun yerini playlistler aldı. Rob, kaset hazırlamayı mektup yazmaya benzetiyor. İşin içinde çok fazla vazgeçiş, geriye dönüş ve yeniden başlama var. Ayrılık gibi iyi bir karışık kaset yapmak da zor iş. Rob’un “cenazesinde çalınmasını istediği şarkılar” şöyle:

Jimmy Cliff – “Many Rivers to Cross
Aretha Franklin – “Angel
Gladys Knight – “You’re the Best Thing That Ever Happened to Me


Köklerini obje listeleyerek arayan Jonathan Safran Foer

Film: Everything Is Illuminated (2005) 

Minimalist bir yaşam benimseyenlerin belki de anlam veremeyeceği bir karakter Jonathan. Ailesinin kökenlerini araştırmak için Ukrayna’ya doğru yola çıktığında, elindeki tek ipucu bir fotoğraf ve bir köy ismi. Fakat hayatının büyük bir kısmını oradan buradan topladığı ve ailesine ait olan nesneleri biriktirmekle geçirmiş ve bütün bunları steril küçük torbalarda muhafaza etmiş. Hedefe kitlenen bir zihnin gözünden kaçırmaması gereken ayrıntıları bir duvar boyunca görüyoruz sayesinde. Filmin odak noktası da bu pano görünümlü duvar. Eşyalar arasında takma diş, fotoğraflar, haritalar, balonlar, haplar, Fanta kapağı, kullanılmış bir kondom, eski banknotlar, dondurulmuş böcek ve bu kişilere dair daha birçok şey var. Eşyaları istiflemek, saklamak ve kronolojik bir listesini çıkarmak, birçok anıyı ve hikâyeyi ortaya çıkarıyor. Jonathan’ın hiç görmediği ve hatta hayatta olmayan bir insanı tanımaya çalışmak için mümkün olan tek yolu bu listeler.


The Bride ve intikam listesi

Film: Kill Bill: Vol. 1 (2003)

İntikam düz bir yol değil, bir orman. Ormanda kaybolmaksa, nereden geldiğini unutmak demek. Bu yanılsamaya düşmemeye yemin etmiş biri olan The Bride, beş kişiden alacağı intikam için listesini çıkarıyor. Liste çok ikonik olduğu gibi, filme ismini veren Bill’i de içeriyor. Öteki karakterlere kıyasla The Bride, aralarında en hırslısı denebilir. İsimleri numaralandırması, önemine göre büyük harflerle yazması; öfkesinin büyüklüğünün bir temsili. Yolunu kaybeden insanın amacını da kaybetme riski, ona sürekli bu hatırlatmayı yaptırıyor.


Her şeyin listesini yapabilen Harvey Pekar

Film: American Splendor (2003)

Dosya memurluğu gibi sıkıcı bir işte her gün arşivcilik yapan Harvey, çok fazla fikri olan ama onları çizemeyen biri. Farklılık arayışında olmasına rağmen memurluğun deformasyonları sebebiyle bazı takıntılara sahip. Harvey’nin kafasında birçok liste var; bunları çizgi roman panellerini takip eden düşünce balonlarıyla hem okuyor hem de izliyoruz film boyunca. Alışverişte alacağı şeylerin listesini çıkarıyor, kasada iki sıra arasında kaldığında hangisinde bekleyeceğini iyi seçmesi gerekiyor ve çoğu zaman ıskalıyor. Zamanı iyi kontrol etmek istiyor ama kendi zamanı üzerinde çok da söz hakkı olmuyor. İyi bir koleksiyoncu, biraz kontrol delisi, bazı saplantıları var. Sıradanlığın kompleks yanını çokça irdeliyor. Zevkler üzerinden kolayca kalem kırıyor. Liste kültürünün hesapçı karakterler ile tekrar eden örüntüsünde bir parça o da. High Fidelity’nin Rob’u ve Harvey, benzer bir ukalalığa sahip.


Günleri listeleyerek eleyen Dwayne Hoover

Film: Little Miss Sunshine (2006)

Bazen bir hırs çizelgesi çıkarmak, bazen de evden, aileden ve hatta dünyadan kendini soyutlamak için liste yapmak… Önünüzde uzun günler varsa, bunları sayılı hâle getirmek, hayatla bir tür başa çıkma yolu olabilir. Dwayne, hayali ve hedefi bildiği pilotluk okuluna girmek için neredeyse tüm yaşamını askıya almış ve sessizlik yemini etmiş bir genç. Tüm bu karmaşık aile dramı içinde onun göze çarpan yanı, sessizliği ve odasının duvarında asılı olan günlerin listesi. Her gün rutinlerini bozmadan kalkıp çalışıyor, Nietzsche okuyor, hiç konuşmuyor, bir günü daha eliyor. Ta ki liste bitene ve pilotluk okuluna kaydını yaptırana kadar. Fakat kendini tamamen kopardığı hayattan hiç de bağımsız olmadığını hesaba katmıyor Dwayne.


Pusula görevi gören arkadaş listesiyle Sandra

Film: Deux jours, une nuit / Two Days, One Night (2014)

Bir aranın ardından işe dönen Sandra, kendisinden habersiz olarak düzenlenen bir anlaşma gereği atılacağını öğreniyor. Bunun karşılığında iş arkadaşları belli bir miktar ikramiye alabilecek. Geçirdiği bunalımın üzerine geri dönmenin zorluklarıyla henüz yüzleşemeden, işini kaybetmemek için çabalaması gerekiyor. O da iş arkadaşlarının isimlerinin ve adreslerinin bir listesini çıkarıp, kapı kapı dolaşmaya başlıyor. Bir kâğıt parçası deyip geçmeyin; Sandra için listesi, yolunu kaybetmemesini sağlayan bir pusula. İnsanları ikna edebilmek ve işverenlerin yol açtığı ahlaki ikilemi çözebilmek amacıyla soluksuzca Sandra’yı takip etmekteyiz tüm film boyunca.