LOUIE LOUIE LOUIE LOUIE
Louis CK’in yazıp yönettiği ve kurguladığı dizisi Louie sekiz bölümlük beşinci sezonu geçtiğimiz hafta bitti. Henüz sezon yayınlanmadan önce Louis CK dizinin dördüncü sezondan daha komik olacağının sinyallerini de vermişti. Tüm bir sekiz bölüme bakınca Louis CK bu sözlerini hemen doğrulamak mümkün. Ayrıca dizinin bir film kurgusu inceliği taşıyor olduğu gerçekliğini de unutmamalı. Bu yüzden Louie için ne yalnızca unutulmaz sitcomlardan Seinfeld’ e ne de yalnızca Larry David’in Curb Your Enthusiasm dizisine benzetmeli.
Yazı: Müge Yıldız
Louie’nin son sezonun kartografını bu anlamda yaptığımızda ise diziyi hem bir komedi şovu olarak hem de bağımsız kurgusu ve anlatım diliyle sinematografik bir yapıt olarak incelemek doğru olabilir.
Louis CK’in esprileri, kendi kendisiyle dalga geçen yaşlı, şişman sıradan bir beyaz Amerikalı’dan çıkıp incelikli bir gözlemle çevresinin, içinde bulunduğu toplumun analizini veren geniş bir alan dönüşüyor. Louie’ye baktığımızda ilk etapta Seinfeld’ e referansla Jerry’nin komedi şovlarındaki kendinden emin bir kişilikten ziyade, George’un komedyen ikizini izliyor izlenimi alırız. Bu anlamda Larry David’in Curb Your Enthusiasm ’ı anmak gerekebilir ki Louie’nin özellikle son sezonda ve özellikle dizinin son iki bölümünde Larry David’e benzediğini bile söyleyebiliriz. Huysuzdur, her şeyi eleştirmeye açıktır, kendi doğrularını savunur, karşılaştığı tuhaf insanlara ve durumlara olan kayıtsızlığı bu özelliğini ele verir.
Louie sezonun başlarında ise bir önceki sezonda Pamela ile başladığı cinsel devrimine de devam eder, böylece ikilinin ilişkilerinden beraber yaptıkları ilk şovları Lucky Louie sitcomu havasından çıkıp cinsel maceralarına doğru biraz daha kulaç atarız. Louie’nin çocukları ile olan ilişkisi de bir önceki sezonlara göre belki biraz daha az görürüz, ama özellikle kızı Jane’le olan diyaloğu Jane’in benzersiz karakteriyle her zamanki gibi komiktir. Lily ile olan ilişkileri ise Louie’nin genç nesil karşısında kendi öz eleştirisini yaptığı bir alana dönüştüğünü söyleyebiliriz. Dizinin komedi açısından en heyecan verici bölümleri ise yedi ve sekizinci bölümleriydi. Son bölümde hatta sezonun ilk bölümündeki tuhaf hastane sahnesine bir yenisi eklenir ve bir anlamda dizinin sonu ve başı arasında hastane odaklı tuhaf bir bağ kurulur. (Burada kuşkusuz Seinfeld akla daha fazla gelebilir).
Louie’nin bu son sezonunda ayrıca film dili olarak başı ve sonundaki bu mekan bütünlüğü hastanede sağlaması ilginç bir yan taşır. Zaman zaman filozofa dönüşen Louie’nin hayat ve ölümle ama komik ama anlamlı bakış açısı dizi için önemli bir taşıyıcıdır. Ayrıca sezon içinde kaygılı Louie’yi önce terapiste sonra kabuslarla mücadele ederken en sonda kendiyle yüzleşirken gördüğümüz için de ölümle ilişkili konularda Louie’nin bakış açısı merak uyandırıcı olduğu da eklenebilir. Bu sezon son iki bölümüyle de özellikle Louie’nin kaygılı varlığı felsefi bir sorunsalı da beraberinde getirir. Louie’nin hayata ve yaşadıklarına karşı tavrı güldürürken düşündüren olmaktan çok düşündürürken güldüren bir eksende yol alır.
Seinfeld’de de Jerry’nin seyahatlerine tanık oluyorduk ama Louie belki bir ilk yapıyor ve bir komedyen olarak yaptığı bir yolculuğu tamamen sinematografik olarak iki bölümle dizisine konu ediyor. Genel olarak hayatın belirsizliklerinden, tuhaflıklarından, aksiliklerinden beslenen Louie için yolculuğun taşıdığı anlam Fransız filozof Gilles Deleuze’ün Claire Panel ile birlikte yaptığı L’Abécédaire de Gilles Deleuze (A’dan Z’ye Gilles Deleuze)’de V harfi için Voyage (Yolculuk) üstünedeki düşüncelerini anımsatır. Deleuze, seyahat etmenin nomadik yanını ayırır ve pratikte kendisinden örnekle bir konferansa giderken seyahatinde karşılaşılacağı şeylere, kişilere karşı belirli koşulları göğüslemesi gerektiğinin farkını ortaya koyar ve seyahat etmek bu anlamda belirli koşulları olan bir süreçtir. Louie’de de benzer bakış açısı vardır ve seyahat etmek artık onun için bir macera değildir.
Buradan hareketle Louie’yi dizide ikiye ayırmak gerekebilir; yönetmen Louis CK ve oyuncu Louis CK. Yönetmen Louis CK özellikle son iki bölümde kendi öz eleştirisini yaparken Louie’ye bir oyun oynuyor gibidir. Ama bu oyunda Louie yalnız değildir, kamerayla takipte olduğumuz Louie’nin bu yolculuğunda yönetmenin varlığını da çok hissederiz, hatta bir yerde onu fiilen görür gibiyizdir de. Louie’nin yolculuğunun başında kayıtsız kaldığı, sıradan bulduğu kişiler birden en ilginç halleriyle ortaya çıkar, hayatın sıradanlığı bakış açısını değiştirdiğimizde inanılmaz bir maceraya dönüşür. Louie bunu fark etmez ama yönetmen bunu Louie’ye göstermek ister ve sekizinci bölümde Louie eski zanaatlar fuarında ‘Zaman içinde yolculuk’ çadırına girerken yönetmen de kamerasıyla ona eşlik eder. Burada yol, yolculuk düşsel bir boyut kazanır ve Louie’nin sezon başındaki bir hapishanede yaşıyormuş gibi sıkışmış, kaygılı hali kendini rahatlamaya bırakacak gibidir, seyirci olarak Louie’nin ruh halinin değişeceğine inanmaya başlarız. Burada onun zıttı karakter komedyen Kenny ile olan diyalogları da bu açıdan önemlidir ve belki de sezonun en komik diyaloğuyla Louie bir çözülme geçirir. Tabii ki buradan hareketle de Louie için de yol, yolculuk sıradanlığını bir kenara bırakmaya başlar ama yazar ve yönetmen Louis CK’in Louie’ye ve seyirciye sürprizi bitmez hayatın sıradan olmaktan çıkması onu gerçekliğinden uzaklaştırmaz düşüncesiyle karşılaşırız. Louie de buna ikna olmuş gibidir ama yine de hayatının sefilliğinden beslenen komedyen bir anlatıcıya dönüştüğünde gerçeğin gerçekliğinden çıkması da beklenmelidir.
Beşinci sezonu yol öyküsüyle biten Louie’nin beklentileri bir adım daha yükselttiğini söyleyebiliriz. Komediyi Seinfeld ve Curb Your Enthusiasm ’dan sonra sıradan hayat hikayelerinden beslenen inanılmaz maceralara dönüştürür. Son zamanlarda televizyon için yapılmış ve komedi dizilerini farklılaştıran bağımsız bir yapım olma konusundaki tekliğini de korur.