Serin ve iyimser bir başlangıç: Mabel Matiz ile Hanfendi ve dahası

Mabel Matiz, dinleyeni anında pozitif hislerle sarmalayan yeni teklisi “Hanfendi”yle müzikal ifadelerindeki dönüşümün durmaksızın devam ettiğini bir kez daha hatırlattı. Parlak synth tonlarına coşkulu ve umutlu sözler şakıyor, “Sınırları kaldırınca tüm kuşlar uçar” diyor. 

Son albüm Maya’nın üzerinden yaklaşık dört yıl geçti ama incelikli düzenlemelere sahip teklilerle arayı çok açmıyor Mabel Matiz. Her birinde farklı bir prodüktörle çalışma alışkanlığını sürdüren müzisyen, bu kez Tel Avivli çok yönlü müzik insanı Adi Rotem’le ortaklaşmış. 

“Hanfendi”nin görsel eşlikçileri de parçaya yaraşır şekilde göz alıcı. Şilili sanatçı Maria Jesus Contreras’ın illüstrasyon kapağı gibi rengârenk bir klibi de var. Yönetmen koltuğunda daha önce Melike Şahin, Nilipek., XIR gibileriyle de çalışmış Melih Kun oturuyor. Buradan izlenebilir.

2022 için başka sürprizler de hazırladığını bildiğimiz Mabel Matiz ile yeni arayışları, synth pop’la ilk karşılaşması ve beklentilere nasıl yaklaştığı üzerine sohbete koyulduk, birtakım ipuçları topladık. Sonra hmmm? köşemiz için fotoğraflı cevaplar ve Z Raporu anketimize de hızlı yanıtlar aldık. 

“Hayatın herhangi bir ânı veya herhangi bir duygu durumu müziğimin konusu olabilir. Bu sefer olumlamaya, güç vermeye, umut etmeye ekstra gayret ettim.”

Müzisyenlerin yıllara yayılan üretimindeki renk dalgalanmalarını, çeşitlenmeleri takip etmek hep heyecan uyandırır. Mabel Matiz külliyatı da böyle ilerliyor, her durakta farklı bir tat var. “Kahrettim”in ardından “Hanfendi”yi dinlemek de yeni bir sayfa çevirmekte olduğumuz hissini veriyor. Aynı ferahlığı sen de soluyor musun bu şarkılarda? Neler yaklaşmakta merak ediyoruz, ipuçları alabilir miyiz?

Teşekkür ederim. Kabuk değiştirmeyi, aramayı seviyorum. Ancak böyle ilerleyebilirmişim gibi geliyor. Yıllar içinde pek çok şey denedim. Denemeye de devam edeceğim. Çabuk da sıkılıyorum çünkü. Maya albümü sonrası dönemde, özellikle de pandemiyle beraber uzun bir inziva dönemim oldu. Durup dinlenmek, yeni bir şeyler yazmak, yeni era’nın nasıl bir şeye benzeyeceğini uzun uzun solumak, düşünmek çok zevkliydi. İstanbul’dan uzakta kaldım uzun süre. Her albümde benzer süreçlerden geçiyorum. Repertuvar ve stil sıklıkla değişir kafamda. Yer yer anksiyetik olabiliyorum.

Özellikle 2021 yazından beri genel olarak daha iyi ve iyimser hissediyorum diyebilirim. Sahnelere dönmek, hayatın bir nebze de olsa normale dönmesi herkes gibi bana da iyi geldi. Bu süreçte kafamdaki albümün repertuvarı ve sound’u epey şekillendi. Son birkaç aydır bu albümün ve şarkıların içindeyim. Yeni ve tazelenmiş hissediyorum. “Hanfendi”nin sözlerinde ve sound’unda tüm bunların izleri var. Gündelik, rahatlamış, kendiyle ve dünyayla anlaşmış bir hâl. Devamı gelecek. Yıl içinde başka şarkılar ve belki, albümü paylaşmayı planlıyorum. “Hanfendi”yi serin ve iyimser bir başlangıç olarak paylaştım. Albümün tamamı en az Maya kadar kalabalık ve karmaşık olacak.

Kendini tekrar etmekten uzak durup sürekli üreten bir sanatçı olarak, önceki işlerinle oluşmuş “beklenti bulutu” ile nasıl bir ilişkin var? Bir denge kurmak ya da tanıdık nüanslara yer vermek gibi düşünceler aklında dolaşıyor mu?

Beklentilerle aram pek iyi değil sanırım. Şaşırtmayı, beklenmeyeni vermeyi daha çok seviyorum. Kendi içgüdülerimle ve heveslerimle müzik yapmayı, yazmayı tercih ediyorum. Şarkı ve sound beni heyecanlandırıyor mu? Yeni bir şey gerçekleştirmiş gibi hissediyor muyum? Bunları tartarım öncelikle. Meselem çoğunlukla kendimden ne beklediğim, ne önereceğim, neyi nasıl anlatacağım gibi şeyler.

Elbette toplumun ve dünyanın nabzına, kolektif olarak içinden geçtiğimiz bunca sarsıcı şeyin sesine ve oradaki anlamlara kulak vermek; çağı yansıtmak gerekiyor. İnsanlara çeşitli anahtarlar sunmak gerekiyor. Ancak bu sağlıklı bir içsel tavırla olmalı, benim için. Yani içeriden dışarıya doğru gelişmeli. Dengeyi önce kendi içimde kurmaya çalışırım ve bu üretimime, albümlerime yansır. Dengeyi aradığım dönemler genellikle albümlerin kazı ve yapılanma dönemleri olur.

Tanıdık nüanslar her zaman olacak sanırım, zira bu coğrafyanın müziğini yapıyorum. Kanımda akan bu. Bunu yaparken sürekli kabuk değiştirmek kişisel tercihim. Bütün albümlerim farklıdır, ama birbirleriyle de hikâyesel olarak ciddi bağları vardır bir şekilde. 10 küsur senedir dinleyicime yolu birlikte yürümeyi, beraber büyümeyi ve dönüşmeyi öneriyorum. Sağolsunlar anlıyorlar beni ve her hâlimle bir şekilde benimleler. Bu gerçekten çok şey demek benim için.

Mabel Matiz - ali kalyoncu
Fotoğraf: Ali Kalyoncu

Zaten “Çiçeklerimiz nasıl soldu? Sular mı kesildi şehirde?” diye dertlense de “Hanfendi”nin yakıtı isyandan / yakarıştan ziyade umut. Bu zamanda, bu coğrafyada bir şarkı yazarken ya da bir söz söylerken ne gibi müşterek yankıları olmasını hayal ediyorsun? Yaklaşan albümündeki şarkıları bu şekilde buluşturan bir bağlam ya da tema söz konusu mu?

Kolektif olarak zor zamanlardan geçtik, hâlen de geçiyoruz. Hepimiz az çok benzer şeyler hissediyor ve yaşıyoruz. Çok da farklı değiliz birbirimizden. Yeni şarkılarımda da daha öncekilerde olduğu gibi, hayata ve insana dair pek çok şeyden söz ettim. Hayatın herhangi bir ânı veya herhangi bir duygu durumu müziğimin konusu olabilir. Bu sefer olumlamaya, güç vermeye, umut etmeye ekstra gayret ettim diyebilirim. Evet yeni şarkılarımda neşe, umut, hayatı ve kendini hafife alma hâlleri bolca mevcut. Beni gülümsetiyor. Umarım dinleyicinin de işine yararlar. İnsanlara devam etme gücü vermek isterim bu şarkılarla.

“Son yıllarda çok fazla city pop dinliyorum. 80’leri Japonca duymaya bayılıyorum, beni inanılmaz mutlu eden, duygu durumumu anında toparlayan bir müzik.” 

Synthesizer kullanımı müziğin için yeni bir katman değil ama “Hanfendi”yle birlikte başrole geçtiği aşikâr. Geçtiğimiz sene İstanbul Caz Festivali için Hollandalı müzisyen Niels Broos’la birlikte “bir synth-pop akşamı” başlığıyla sunulan bir performans sergilemiştiniz. Bu süreç besteciliğinde yeni kapılar açtı mı? Bu deneyimin ardından Broos’la başkaca ortaklıklarınız da olacak mı?

Niels ile ortak çalışmalarımız devam edecek. Kendini ve dünyanı yeni birilerine anlatmak, birlikte hemen akabilmek zordur; kolaborasyon enerjisinin oturması bazen zaman alır. Niels ile öyle olmadı, birbimizi çok iyi anladık ve akıyoruz. Enerjisi çok yüksek ve komik biri. Çok da gülüyoruz. İstanbul Caz Festivali konseri projesi bir albüme dönüşebilir ilerleyen zamanlarda. Birlikte yeni şarkılar yazmayı deniyoruz. Onun müzikal dünyasıyla benim doğulu vokal cümlelerim ilginç bir kontrast oluşturuyor.

Synth odaklı müziklerin hayatındaki yerine dair neler paylaşabilirsin? En erken karşılaşmalar hangileriyle hayatının nasıl zamanlarında yaşandı? Sende en çok yer etmiş synth-pop albümleri hangileri? 

Synth dünyasıyla ilk karşılaşmalarım 80’ler sonları, 90’lar başlarında da çeşitli dizi / film jenerikleriyle ve Türkçe pop şarkıları üzerinden olmuştu galiba. Hayal meyal hatırlıyorum. Takip eden zamanlarda, özellikle de üniversite ve post üniversite döneminde 80’leri ve synth popu keşfetme şansım oldu. Pet Shop Boys, Depeche Mode, The Human League gibi klasik gruplara hâlen ara ara kulak veririm. Albüm olarak aklıma New Order – Low-Life geliyor. Sevdiğim, iyi hissettiren bir albüm. Yellow Magic Orchestra’yı birkaç yıl önce Taner Yücel aracılığıyla keşfettim. Son yıllarda çok fazla city pop dinliyorum. 80’leri Japonca duymaya bayılıyorum, beni inanılmaz mutlu eden, duygu durumumu anında toparlayan bir müzik. Ajda’nın bu konseptte yapılmış Süper Star 4 albümüne de bayılırım.

Mark Eliyahu’yla da çalışmış Tel Avivli prodüktör Adi Rotem’in parmağı var prodüksiyonda. Yıllardır onlarca prodüktörle çalışmış bir müzisyen olarak, yeni bir ortaklıkta ilk olarak aradıkların ya da göz önünde bulundurdukların neler?

Açık iletişim ve birbirine alan tanımak çok önemli benim için. Karşıda da kendimde de en çok önemsediğim, göz önünde bulundurduğum şey bu. Kendimi doğru ve açık ifade etmek, anlaşıldığımdan emin olmak, referanslarımı ve tarifi iyi vermek, anlatmak zorundayım. Bunu yaptığımda genellikle çoğu müzisyenle çok rahat akıyoruz. Adi ile de öyle oldu. Çok yetenekli, iletişimi oldukça hafif ve nezaket sahibi biri.

Mabel Matiz Hanfendi

“Hanfendi” kapağından gözlerimizi alamıyoruz! Şilili sanatçı Maria Jesus Contreras’ın işleriyle nasıl tanıştın? Bu kapak için nasıl bir yaratıcı süreç takip ettiniz? 

Beğenmenize çok sevindim, teşekkürler! “Toy”dan bu yana yeni albümün ve şarkıların görselleri için sürekli araştırma yapıyorum. Dünyadaki illüstratör ve ressamları online olarak tarıyorum. “Toy”da başlayan, “Kahrettim”le devam eden konsepti “Hanfendi”de de sürdürmek istedim, ama tabii yeni biriyle. Maria ile birkaç ay önce tanıştık. Çizgisini, stilini harika buldum. Ona bundan önceki örnekleri ve konseptin nerelerde gezindiğini anlattık. Birkaç yazışma ve yönlendirmelerden hemen sonra bu işi ortaya çıkardı. En içime sinen artworklerden biri oldu.

Peki albüm için nasıl bir görsel dünya kurgulanıyor?

Bu şu an hâlâ sisli bir konu. Düşünüyoruz.

Yakında kavuşacağımız yeni albümünle ilgili ya da yılın geri kalanıyla ilgili ne gibi planların var? Albümden herhangi bir şarkının klibi için yeniden yönetmenliğe soyunma niyetin var mı?

2022 yılından üretimsel anlamda umutluyum. Daha sık tekli yayınlar yapmayı ve yetişirse albümü de bu yıl içinde yayınlamayı planlıyorum. Çok ilginç bir repertuvar yaptım yine. Yerel tınılar bu albümde de fazlasıyla yer alacak.

Şarkılara videolar da eşlik edecek. Her videoda kendimden yeni bir ben çıkarmayı çok seviyorum çünkü. Yönetmenlik yapmaya şimdilik ara verdim. Ortaya fikri atıp onu insanlarla beraber pişirmek ve yapmak daha çekici ve kolay geliyor.

Albümün sound hanesinde oldukça kalabalık bir prodüktör kadrosu var bu sefer. Hollanda, Berlin, Tel Aviv, Halep ve tabii İstanbul’dan çeşitli müzisyenlerle yoğun, kolektif ve yer yer online gerçekleşen bir üretim sahasının içindeyim şuan.

Bu yıl ayrıca başka yorumculara prodüksiyon yapmaya da ağırlık vermeyi planlıyorum. Bu, en az kendi diskografim kadar önemsediğim ve artık daha ciddiye aldığım bir konu.


hmmm?: Mabel Matiz 
Yeni albüm sürecinde sık sık baktığın bir manzara?
Mabel Matiz göcek
Mabel Matiz göcek 2
Onsuz asla yapamayacağın şey?
Mabel Matiz hmmm?
Yeniden yaşamak istediğin bir gün? 
mabel matiz hmmm?

Z raporu: Mabel Matiz

Hafızana kazınmış ilk film?

Berdel, Atıf Yılmaz. Bir de yıllardır aradığım ama bulamadığım, dizi mi film mi olduğunu bilmediğim yabancı bir eser daha var. Kırsal bir yerde geçiyordu, bir çocuk yanlışlıkla zehirli kurabiye yiyordu. 90’lar başı olmalı. Hatırlayan varsa lütfen bana ulaşsın.

Finalini değiştirmek istediğin bir film? 

Finalini değiştirmek isteyeceğim ama gene de değiştirmeyeceğim bir film: Venedik’te Ölüm.

Belgesel çekecek olsan neyle ilgili olurdu?

LGBTİ+ Türkiye.

huysuz virjin

Ekranda görmeye bayıldığın biri?

Huysuz Virjin.

Küçükken nasıl bir öğrenciydin?

Genellikle okul birincisi, örnek öğrenci ve gizli yaramaz.

Küçükken bir idolün var mıydı?

Harun Kolçak & Aşkın Nur Yengi.

En iyi yaptığın yemek?

Yemek yapmakla pek aram yok ancak isteyince fırın işlerini bir şekilde kotarıyorum sanırım.

sevdadır

Son zamanlarda içinde çok vakit geçirdiğin bir kitap?

Oruç Aruoba – de ki işte, Arkadaş Z. Özger – Sevdadır.

Bu aralar sana en iyi gelen şey?

Yeni şarkılarımın prodüksiyonlarına çalışmak. Mum ışığında oturmak. Yürümek.

Röportaj: Cem Kayıran